19 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Suriye savaşında Türkiye nasıl vuruldu?..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-


Kimileri, dönemin ABD büyükelçisine atfetse de, dış politikada pazarlama usulünü anımsatan “1 koyup 3 almak” deyimini ANAP’ın kurucusu Turgut Özal siyasi literatüre sokmuştu...
İddiaya göre Özal böbürlenerek öyle demişti ama Türkiye, 1991’de, ABD ile Irak arasındaki Körfez Savaşı’nda yürüttüğü politikadan hiçbir şey kazanmadı... Irak’ın çöküşü ve Ortadoğu ülkeleriyle bozulan ilişkilerin yansımaları günümüzde de hissediliyor...
Suriye krizi de gösteriyor ki, AKP ve Erdoğan da dış politikada “1 koyup 3 alma” stratejisinin kurbanı oldu... Türkiye, Suriye’nin yalnızca dostluğunu kaybetmedi?.. Suriye’de taşeronluğa soyunmak, son 3 yılda Türkiye’nin başına öylesine büyük sorunlar açtı ki, kapatılması belki yıllar alacak belki de kriz hiç giderilemeyecek...
Tablo en yakıcı ve sarsıcı yansımalarıyla ortadadır... 3 yıl öncesine kadar Türkiye’nin kardeşi olan ezeli komşumuz Suriye ile iyice düşman olduk... AKP’nin hedefi, bir dönem kol kola oldukları Beşar Esad’ı ne pahasına olursa olsun bir an önce devirmek...
AKP iktidarı, hedef IŞİD olmasına rağmen koalisyon güçlerini ısrarla Esad’ın üzerine sürmek için bastırıyor... Oysa Türkiye, Esad düşmanlığı konusunda emperyalizmin maşası gibi davranmaya devam ediyor ve her açıdan giderek batağa sürükleniyor...
Örneğin; Suriye’den kaçan 2 milyon insanı barındırmak zorunda kalan Türkiye, sığınmacılara her ay yüz milyonlarca liralık harcama yaparak ekonomik sarsıntı da yaşıyor...
Sığınmacıların çıkardığı olaylar, barınma sorunları ve onların gelişiyle ucuz işgücü yaratılması, artan işsizliğin yanı sıra sosyal patlama tehlikesini de haber veriyor...
Kobani savaşının büyümesi ve 10 günde o bölgeden 200 bine yakın insanın gelmesi, sığınmacı meselesinin Türkiye’yi ileriki dönemde iyice çıkmaza sürükleyeceğini de kanıtlıyor...
PİRİNÇTEN VE BULGURDAN OLMAK!..
Diyeceksiniz ki, “Keşke Suriye politikasından kaynaklanan her sorun sosyo-ekonomik olsa...”
AKP’nin rezalet dış politikası yüzünden Türkiye’de yalnızca siyasi krizler çıkmıyor, güvenlik kaosu da yaşanıyor... İşte en önemlisi de bu ve artan terör sorunları derin ve ürkütücü bir kaosu haber veriyor...
Türkiye, Suriye düşmanlığı nedeniyle “Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan” da oluyor!.. Yani, bırakın klasik “1 koyup 3 alma” beklentisini, Ankara’nın, sosyo-ekonomik sıkıntıların yanı sıra kangrenleşmiş terör meselesiyle yeniden yüz yüze gelmesi toplumda kaygı yaratıyor...
Örneğin; PKK, Hizbullah ve El Kaide’nin 30 yıldır ülkeye kan kusturması yetmezmiş gibi bir de sokaklarda kafa kesen IŞİD yani “İslam Devleti” adlı acımasız örgüt de Türkiye’nin başına bela edildi...
Bu de yetmedi; “açılım” iddiasıyla enterne edilmiş gibi görünen PKK, militanlarını yeniden yurt içine gönderdiğini açıkladı ve eylemlere başladı...
BELA ÜSTÜNE BELA!..
Ne yazık ki Suriye’den kaynaklanan sorunlar bunlarla da sınırlı değil... Türkiye; hatalı ve beceriksiz Suriye politikasında, Kobani meselesinin içine düşünce, sınır ötesinde çıkmaza giren PKK, geçen hafta yurt içinde başkaldırı eylemleriyle iç savaş çıkartmaya da çalıştı...
İşte bu durum bir başka önemli sorunu da gündeme getirdi... 17 Ocak 2000’de, Beykoz’daki bir operasyonda lideri Hüseyin Velioğlu’nun öldürülmesinin ardından çöküşe geçen Türk Hizbullahı da PKK’nın “IŞİD” bahanesiyle kendisine saldırdığından yakınarak yeniden hareketlendi...
İntikam yeminleri ve PKK’ya “misliyle karşılık verileceği şeklinde duyurular yaptığına göre, Hizbullah’ın 15 yıldır uyuyan askeri hücreleri de harekete geçerse, alın başınıza büyük bir sorun daha...
Suriye olayları ve sınırdaki yansımaları da gösteriyor ki, AKP de, “1 koyup 3 alma” uğruna, 23 yıl önce Türkiye’yi Ortadoğu batağında şaşkın hale getiren ANAP’ın diplomasi rezaletini yaşamaktan kurtulamadı...
Esad düşmanlığı hem Hizbullah ve PKK gibi tehditleri hortlattı, hem IŞİD gibi çok daha tehlikeli yeni düşmanlar yarattı, hem de Türkiye’yi sosyo- ekonomik çıkmazlara sürükledi...
Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada barış” stratejisi bir tarafa bırakıldı ya?.. Hatalı siyaset, işbirlikçi dış politika ve taşeronlaşmış teslimiyetin bumeranga dönüşmemesi zaten mümkün değildi!..
KÜRDÜ KÜRDE KIRDIRMAK!..
PKK ve Hizbullah iki Kürt örgütü... Biri federasyon, diğeri ise İslamcı Kürt devleti kurma peşinde...
İki örgüt arasında 2000 yılı öncesinde sonlanan savaş en az 700 kişinin ölümüyle sonuçlanmıştı...
Geçen hafta Kobani savaşı bahane edilerek yurt içinde çıkartılan olaylarda da iki örgüt yeniden karşı karşıya geldi... Ne yazık ki 30’dan fazla insanın öldüğü olayların büyümesinden endişe ediliyor...
Sözün özü; Suriye’de, Kürtlerin de yaşadığı Kobani’ye destek uğruna çıkartılan kışkırtıcı olaylarda iki taraftan da Kürtlerin ölmesi derin bir paradoks olsa gerek...
Ancak tek paradoks bu değil... Kobani’de yaşanan son intihar saldırısında 70 Suriyeli Kürdü öldüren eylemcinin de “Kürt” olduğu belirlenmiş...
Bu iddianın sahibi Kobani’de IŞİD’le savaşanların başında gelen PKK’nın Suriye kolu PYD... Örgütün silahlı kanadı YPG’nin sözcüsü, Kobani’nin kuzeydoğusunda, IŞİD’in planladığı bomba yüklü otomobille düzenlenen intihar saldırısının Halepçe nüfusuna kayıtlı, Ekrem Halid adlı dinci bir Kürt tarafından yapıldığını açıklamış...
Fazla söze gerek var mı?.. Kobani’yi dinci terörden kurtarmak için Suriye’nin içinde süren PKK’nın IŞİD’le savaşında da, yurt içindeki Hizbullah-PKK kavgasında da Kürtler’in ölmesinden kimler ders çıkartacak acaba?..