29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Suriye: Yalnızlaşan ABD'nin karşı cepheyi bölme girişimi

Ali Develioğlu

Ali Develioğlu

Site Yazarı

Suriye'ye sadece bir kaç saat bir kaç başarısız bomba atabildiler! Peki dünyada kopardıkları bu kadar yaygara niye! Ardından Trump tweet'ini attı hemen: "Görev tamamlandı"! Ne görevi, hangi "görev" yahu? Kendi yalanını yalama görevi mi?

"Trump'ın Suriye politikasında belirsizlik var" deniyor, hayır yok! 2016`dan beri yazılarımda belirtiyorum; 2 yıldır Trump'ın "kendi" Suriye politikası değişmemiştir: Suriye`den Amerikan güçlerini çekmek, onun yerini güçlü bir PYD-PKK kukla devletiyle doldurmak ve Suudi-İsrail ittifakıyla beslemek. Ama artık Washington`un şu andaki Suriye politikası Trump`a ait değil. Washington`dan sürekli gelen zıt mesajların nedeni bu.

Trump, 2016 seçim kampanyasında Ohio`da onbinlerce seçmenin önünde Amerikan askerini Suriye`den çekeceğini söylediğinde kopan o muazzam alkış fırtınasını unutmuyor. Daha sonraki tüm gezilerinde Suriye`den çekileceğini vurguladığında her yerde ayni alkış fırtınasıyla karşılaşacaktı.

Trump tabii ki en az Hillary Clinton veya Bush kadar emperyalisttir ve onun da arkasında Bilderberg zenginler kulübünün bazı üyeleri bulunmaktadır. Dış politikadaki farkı, baskı ve santaj yoluyla dünyadan haraç alıp, zorla mal satmaya ve ABD ithalatına gümrük duvarları koymaya dayanıyordu, savaş ilk tercihi değildi. Neocon derin devlet ise 20-30 yıldır savaş zengini güçlerden oluşuyordu ve savaşsız, gerilimsiz bir dış politika izlemeden var olamazdı. Rusya davasıyla Trump ve ekibini köşeye sıkıştırdılar.

Artık Trump hükümeti diye bir şey kalmamıştır, arasıra çatlak sesler çıkarsa da! Tüm kampanya ekibi atıldı! Koltuğunu kurtarmaya çalışan Trump derin devlete teslim oldu. Bunu geçtiğimiz haftalarda Rus ve Çin medyası da yazdı. Güvenlik danışmanı Bolton ve müstakbel yeni dış işleri bakanı Pompeo (eski CIA genel müdürü) en az Bush kadar savaş yanlısı, gerici , neocon, saldırgan, Rusya, İran ve Türkiye düşmanı ve ahlaksızdırlar. Örneğin Trump İran anlaşmasını iptali savunurken ve Avrupa`yı iknaya uğraşırken, bu ikisi daha da ileri gidip doğrudan İran`a askeri harekat istiyor! Ayrıca Suriye`ye de kalıcı askeri harekat! Rusya, Çin ve Türkiye`ye karşı çok saldırgan politika izleyecekler. Özellikle mayıs ayından itibaren.

Geçen sonbaharda ASEAN zirvesinde Putin'le görüştükten sonra Trump Amerikan askerini Suriye`den çekeceğini tekrar vurgulamıştı. Bunun yerine 35 bin kişilik kukla bir PYD-PKK ordusu arkasında bırakacaktı. Hiçbir Ankara hükümeti ABD`nin PYD`den vazgeçeceği hayaline kapılmasın, bu onların hem küresel hem bölgesel STRATEJIK VAZGEÇİLMEZ yatırımıdır. Dört ülkeyi bölmek ve yönetmek için kendilerine göbekten bağlı PKK-PYD`den daha iyi bir faktör olabilir mi? Ayrıca Rusya`ya karşı güney`den mevzilenip, hem de `İpek Yolu`nun Akdenize ulaşımını kesmek için? O zamanki yazımda bunları özetlemiş, ancak neoconların bu işe çomak sokacaklarını kaydetmiştim.

Trump`ın derdi Suriye`de Amerikan kanı istemeyen Amerikan seçmene verdiği söz ama hakkındaki davalar o kadar tehlikeli ki, Rus düşmanı olduğu imajını yaratmak ve derin devlete yaranmak zorunda. Gücü kalmadı. Pentagon`un isteğine uyarak bir kaç saatliğine Suriye`yi bombalamasının ve hemen ertesi günü : " Orta Doğu`da kalıcı barış ve güvenliği sağlamaya yetecek kadar Amerikan kanı ve serveti yoktur. En kısa zamanda Suriye`den çekileceğiz" demesinin nedeni budur. O bunu derken ayni anda, Mattis, Bolton, Pompeo ve BM elçisi Haley "Suriye`den çekilmeyeceğiz" diye açıklama yapıyorlardı.

Trump`ın twitlerinin ve vaadlerinin artık hemen hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur. ABD`de artık Cumhuriyetçi parti-Demokrat Parti sentezi neocon derin devlet iktidardadır. Irkçı ve savaş yanlısı. Bu yeni durumu ocak ayında buradaki bir yazımda şöyle belirtmiştim: "Trump azledilse de edilmese de, ABD`nin dış politikası netleşiyor. Hem de sertleşiyor. Rusya ve Çin cephesi de sertleşecektir. 2018 küresel gerilime gebe. Ve neocon-Trump sentezinden, daha saldırgan ve ırkçı, karanlık bir ejderja doğacak. Ama kanatları kısacık! "

Saldırının amaçları:

Trump`ın kişisel derdi koltuğunu korumak. Derin devlete şov yapmak, yaranmak, yalakalık. Rus işbirlikçisi olmadığını kanıtlamak için saldırı planları yaparlarken, Suriye`deki " Rus mevzilerini de bombalayalım" diyebilecek kadar gözü dönmüştü! Mattis , Pompeo ve Bolton gibi azgın savaş çılgınları bile toplantıda buna karşı çıktılar, tehlikesini görebilecek kadar akıllıydılar!

ABD devleti açısından uzun vadeli stratejik amaç belli: Baş düşmanları Rusya ve Çin`e karşı ileride başlatacakları yeni bir dünya savaşına yönelik taktik bir adım. Rusya`yı güneyden yeni nükleer üsler ve kukla devletlerle kuşatmak, Çin`den Avrupa pazarına ulaşacak `İpek yolu`nu kesmek. Zaten bunları 19 Ocak`ta resmen `yeni dünya stratejimiz`` diye resmen ilan ettiler ve arkasından ticaret savaşını başlattılar. Gümrük tarifeleri, ajan davaları, askeri manevralar....

Orta vadeli amaçlar da belli: Öncelikli politikaları Türkiye`de FETÖ tarzı kukla bir hükümet oluşturmak, çünkü NATO krizde. Dünyaca tanınmış yazar Chossudovsky şöyle yazdı: "Saldırı Suriye ve Türkiye`nin her ikisine de yönelikti." Türkiye`yi bölmek ve Suriye`den çekilmesini sağlayarak, PKK-PYD kukla devlet olasılığını garantiye almak. Suudi-Israil cephesini Avrasya cephesine karşı yönlendirmek ve pekiştirmek. AB`yi yanına çekmek. İran`a saldırtmak.

Ama biz burada daha ziyade saldırının güncel amaçlarına bakalım.

Kuşkusuz ki son saldırının temel amacı Astana cephesini bölmek, zayıf halka Türkiye`yi kullanarak dört ülke arasına çomak sokmaktı. Afrin harekatı da böylece engellenmiş olacaktı. Buna aşağıda daha geniş değineceğim.

Çin şu hususlara dikkat çekti: "Muhtemelen ABD ve Batı'nın gücünü göstermek, potansiyel rakiplerine gözdağı vermek ve Batı'nın birliğini güçlendirmek istediler. Washington, Suriye'yi yenmenin pek de öyle zor bir iş olmadığı işaretini de vermek istedi". Washington cephe politikasında önceliğin Avrupa`yı yeniden kazanmak olduğunu zaten açıklamıştı. Çin haklı, mesela Fransa`yı yanına alabildiğini gördük. 27 Nisan`da Merkel Washington`a gidiyor. Konu: İran anlaşmasını iptal etmek için Trump göya Merkel`i iknaya çalışacak. "Merkel istemezse iptalden vazegeçerim" diye havalı , ama güvenilir olmayan sözler de verdi hatta.

Çin`e göre ayrıca Rusya`yı, saldırıya yanıt veremeyeceğini göstererek utandırmak istediler ve bunu biraz da başardılar, ama Rus mevzilerini özenle ayırarak!

Diğer bir amacı ABD Savunma Bakanı Mattis açıkladı: " Tüm medeni ulusların Suriye iç savaşını sona erdirmek için, Birleşmiş Milletler`in Cenevre barış sürecini desteklemek amacıyla, acilen birleşmesi gerekiyor". Bu şu demek: " Soçi ve Astana ile olmaz, bu işi yine Cenevre`ye götürüp orada Rusya ve Esad`a isteklerimizi dayatmaya devam edelim. Bu amaçla bizi destekleyin, dünya cephemiz genişlesin." Salak sanıyor bu Mattis dünyayı!

NATO Sekereteri Stoltenberg: "Rusya, İran ve Esad rejimine verilmiş net bir uyarıdır." Evet, geçen yıl başlarında Şam havaalanını bombaladıktan sonra da özellikle AB`yi kullanarak, Rusya`yı Suriye`yi desteklemekten vazgeçmeye zorlamışlar, vazgeçmediği takdirde yaptırımlar uygulamakla tehdid etmişlerdi. Dün Pompeo ve Bolton`un saldırgan dış politikalarını öven CNN, şöyle diyordu: " Şam`a giden bütün yollar Rusya`dan geçer. Acaba Putin, Esad`ı doğru dürüst anlaşmalara zorlaması ve İran`ı sakinleştirmesi için ikna edilebilir mi? Putin, Türkiye`yi Kuzey Suriye`den çekilmeye zorlayabilir mi ve hangi şartlarla zorlayabilir? " CNN bu laflara nasıl cüret edebiliyor? Ankara`nın Esad takıntısını biliyor da ondan tabii ki.

Ama Almanya`yı kullanması artık olanaksız. Almanya cumhurbaşkanı Steinmeier resmen açıkladı: " (Rusya Devlet Başkanı Vladimir) Putin veya kim olursa olsun, Rusya'yı, ülke ve halkını bir düşman olarak ilan edemeyiz." Steinmeier, aksine tansiyonu düşürmeye çalışacaklarını sözlerine ekledi.

ANKARA NE YAZKI Kİ OLTAYA TAKILDI

Yukarıda, Astana cephesini bölmek saldırının temel amacıydı dedik. Bunu Rockefellerci Fransız Macron zaten açıkça itiraf etti: "Biz bu operasyon ile Türkler ve Rusları ayırmayı başardık."

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de heyecanlandı, koştu geldi hemen Ankara`ya, şunu demek için: : "Türkiye'nin operasyona desteği de memnuniyet verici"

Astana`ya çomak sokabilseler ilk önce, Rus izni ve Esad`ın da biraz görmemezlikten gelmesiyle gerçekleşen Afrin harekatı son bulacak ve olası bir Menbiç harekatı hayal olacaktı.

Zayıf halka AKP hükümeti. Geçen yıl burada Putin-Erdoğan zirvesine binaen geçen yıl 5 Mayıs tarihinde yer alan `PUTİN DOMATESTEN ÖNCE STRATEJİK CEPHE İSTİYOR! ` başlıklı yazımda şunu savunmuştum: "Soçi`ye rağmen Moskova`da, Türkiye`nin `İHALEYE ÇIKARILDIĞI` endişesi hala geçmiş değil! Erdoğan, Türkiye`yi Trump ve Putin arasında İHALEYE ÇIKARTMAK istiyor. Kim fazla verirse o Türkiye`nin katkı ve desteğini alacak. Bunu Neoconlar da biliyor. Tam da bu nedenle önümüzdeki dönemde provokasyonlarını Suriye üzerinden planlayacaklar."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bakan Çavuşoğlu , saldırıyı kraldan daha kralcı açıklamalarla destekleyerek tam da bu İHALE mantığına uygun davrandılar ve aslında Astana ruhuna ihanet ettiler. Ama AKP yönetiminde ve içinde bu açıklamalara tepki var.

Ve her zamanki gibi AKP yönetimi, Rusya ile o kadar büyük askeri ve ekonomik anlaşmaları felakete uğratabilecek olan bu `destek` lafından çark etmenin yolunu arıyor şimdi! Kendisini 15 Temmuz`da kanla devirmeye çalışan NATO ve ABD`ye hala umut bağlamak ve ülkemizi IHALEYE çıkarmak zihniyeti her babayiğidin kavrayabileceği bir şey değildir!

Şükür ki Çavuşoğlu, Macron`u yanıtladı: "Bizim Rusya ile ilişkilerimiz, Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un bozamayacağı kadar güçlü. Bu tür açıklamalar doğru açıklamalar değil. Biraz ciddiyete davet ediyoruz". Rus medyası da dün derhal Çavuşoğlu`nun bu sözünü baş manşet yaptı. Yani Rusya ABD`nin çomak sokma oyununa gelmedi, sağ duyulu davrandı. Avrasya cephesinin önemini Putin çok iyi biliyor.

Rusya-Türkiye işbirliğinin hayati önemini Kremlin sözcüsü Peskov da hemen vurguladı:: “Hayır bu saldırı bizi ayırmadı. Moskova ve Ankara’nın bazı konulardaki tavırlarının farklı olduğu hiçkimse için sır değil. " Ayni açıklamayı İran da yaptı ve olay şimdilik tatlıya bağlandı. Bu karşılıklı açıklamalar ABD ve Fransa`ya vurulan güçlü bir tokattır!

Ama Ankara`nın bu zigzagları Rusya, İran ve Suriye`yi ürkütüyor. Bu yüzden Suriye ve İran Afrin harekatına temkinli yanaştılar, dört dörtlük destek vermediler: " Türkiye Suriye toprağında gözü olmadığını açıkça belli etmeli." dediler.

İki aydır ABD, Afrin harekatına görece sessiz kalarak Türkiye`yi daha da fazla Avrasya cephesine itmekten kaçınma ve zayıf halkalardan yakalayarak Astana`yı birbirine düşürme taktiği izliyordu. Son ABD saldırısı bunu başaramasa da, belki de tek zaferi Astana dörtlüsünün arasına yeniden ciddi GÜVENSIZLİK` tohumları saçmak oldu. Evet, Ankara bunu tamir etmeye çalışacak önümüzdeki günlerde, başka seçeneği de yok zaten. Astana ülkeleri de sağduyulu davranacak. Ama izleri mutlaka kalacaktır ve bundan sonra sayın Erdoğan`ın `dostu Putin` stratejik ortaklığa giden yolda yoğurdu üfleyerek içecektir. Ülkemiz zarar gördü. Ayrıca AKP kendi seçmeninin de kafasını karıştırdı, puan kaybetti.

SALDIRI ABD'YE NE KAZANDIRDI NE KAYBETTİRDİ?

Tarihte, bu kadar az bir destekle başlatılan savaş nadirdir! Kaç ülke saldırıya katıldı? Sadece üç ülke; İngiltere, Fransa ve İsrail! Bush Irak`ı ilk kez bombaladığında tüm Batı koalisyonu, onlarca ülke saldırıya katılmıştı. Sadece lafla destek veren ülke sayısı da bir düzine bile değil! Sadık Amerikancı Suudiler, Polonya vs... ABD`ye yakın duran Hollanda hükümeti bile dün saldırıyı ` istemeyerek ve zorlanarak` desteklediğini açıkladı. Destekçi ülkelerin çoğu böyle gönülsüzdü.. NATO krizde, görüş birliği yok içinde.

Almanya başbakanı Merkel daha işin başında tepkisini açıkça ilan etti: " Almanya bu askeri harekatta yer almayacaktır." AB lideri Berlin bu tavrı alırken, Paris ile ilk kez çok önemli bir konuda ters düşmüştür. Bugünkü Putin-Merkel görüşmesinde AB lideri Merkel, Suriye konusunda sadece Cenevre ve Astana`da bulunacak siyasal çözümü savunduğunu belirtti.

Amerikan, İngiliz ve Fransız halklarının dörtte biri bile son saldırıya destek vermemiştir. İngiliz Başbakanı Theresa May ve Dış İşleri Bakanı Johnson`un başı şimdi belada, parlamento isyanda!

Pentagon`un arzusuna rağmen saldırının kalıcı olmayıp (Irak, Libya ya da Afganistan gibi) birkaç basit hedef, birkaç bomba ve birkaç saatle sınırlı kalmasının önemli bir sebebi budur:

Yalnızlaşan ABD`nin kendisine yeterince sayıda ve istekli ortak bulamaması. AB`nin ABD`den soğuması ve Türkiye`nin başını çektiği NATO krizi!

Asıl ana neden ise kuşkusuz, Suriye ve Avrasya ortaklığının yıllardır süren mücadelesi karşısında düştüğü zor durum ve yenilgisidir.

Öte yandan Neoconların aksine bu saldırı Trump`ın şahsı açısından zaten derin devlete `yaranmak` ve biraz `göz boyamak`tan başka pek anlam taşımıyordu.
Washington, Kudüs konusunda müthiş bir gaf yapmıştı. Bu son saldırının da o gaftan aşağı kalır bir yanı yok.

Kazandıkları tek zafer AKP liderliği sayesinde Astana cephesinde Ankara`ya olan güvensizliği arttırmak oldu. Ama Avrasya`yı bölmeye ve AB`yi kendi cephelerinde birleştirmeye uğraşırken, tam tersi oldu: Yalnız kaldılar!

Orta Doğu ve Doğu Akdeniz Atlantik paktı yanlısı güçlerle yavaş yavaş barut fıçısına dönüşürken, maalesef oltaya AKP takıldı.

Bu giderilebilir. Ama artık sadece ve sadece tek bir şekilde:

En kısa sürede Ankara - Şam resmi görüşmesiyle!