20 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Suriye’ye saldırı, üçlü haydut devlet ittifakı

Gönül Kenter

Gönül Kenter

Eski Yazar

A+ A-

ABD ve İngiltere’nin başını çektiği Üçlü Şer İttifakı’nın Suriye’ye kimyasal silah bahanesiyle saldırı sonrası acil toplanan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 14 Nisan 2018 tarihli toplantısı, insanlığın yasalar ve kurallar çerçevesinde birlikte yaşam kurmaya çalıştığı bir devrin, uluslararası hukukun resmen sona ermesi olarak not düşülmelidir.

Oturumda Rusya ve Çin’in ABD ve ortaklarının uluslararası hiçbir yasal dayanağı olmayan Suriye’ye haydutça saldırısını Birleşmiş MilletlerAntlaşması’nın ihlali olarak kınamış olması, Moskova’nın sunduğu kimyasal iddiasını çürütebilecek somut kanıtların dikkate alınmaması;

saldırganların tutumunu değiştirmek niyetinde olmadığını, hukuk arayışına dahi ihtiyaç hissetmediklerini ilk kez bu kadar açık gözler önüne sermiştir.

Suriye’ye vahşi saldırıyı İngiltere büyük soğukkanlılıkla “insani yardım saldırısı” olarak “haklı” çıkarmıştır.

Araştırılmasına gerek duyulmamış, henüz kanıtlanmamış kimyasal silah iddialarına karşı Amerika’nın gerçekleştirdiği 108 seyir füzelik saldırıyı hiç gözünü kırpmadan “Suriye halkına kimyasal silahların tekrar kullanılmaması için caydırıcı bir cezaydı” diyebilmesi, olayın kötü niyetli boyutlara evrildiğinin, insanlık ve vicdan meselesi olmadığının nihai göstergesidir.

14 Nisan neden dönüm noktasıdır

| Batı’nın Ortadoğu’da kendi yarattığı terör örgütleriyle sözde mücadele ettiği maskaralığı bitti, kanlı paylaşım savaşları aleniyet kazandı.

| Uluslararası sözleşmeler, yasalar ve kurallar resmen iptal edildi. ABD ve müttefiklerinin saldırganlığını sorgulayabilecek tüm kuruluşlar geçerliliğini yitirdi.

| Hukukun üstünlüğü yerine, güçlünün hukuku devreye sokuldu.

Hiçbir yasayı tanımayan, Lahey Adalet Divanı önünde hesap vermeyi düşünmeyen ABD’nin küresel egemenliğini kaybetmemek için terör ve baskıları artıracağı işareti verildi.

| Kanun ve kuralların geçerli olmadığı Yeni Dünya Düzeni’ne geçişte bağımsız olarak gelişmek, egemenliğini korumak isteyen ülkelerin ayakta kalmak için, korunma ve savunma amaçlı silahlanmaları zorunlu kılındı.

- ABD’nin keyfiyetinden kaçılamayacağı, Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın koruma sağlayamadığı, eski ortak Saddam örneğinde olduğu gibi şimdiki ortakların da güvende olmadığı gerçeğiyle yüzleşildi.

Dün Irak, Libya bugün Suriye ve Türkiye, yarın İran, istisnasız sıralamada daha sonra Rusya ve Çin...

| Kilit konumdaki iki ülke, AKP yönetimindeki Türkiye ve Merkel Almanya’sı kadim Suriye’nin çökertilmesi hedefiyle gerçekleştirilen barbar saldırıyı resmen onaylamaları nedeniyle masumiyetini kaybetti. Katliamcılardan yana saf tutan, kirli paylaşım savaşını “uygun” gördüklerini açıklayan AKP ve Berlin Hükümeti’nin suç ortaklığı tescillendi.

Sonuçta, Suriye’ye 14 Nisan saldırısının “kısıtlı” tutulması, Rusya’nın da misillemede bulunmaması şimdilik 3. Dünya Savaşı olasılığını sadece ertelemiştir. En geç İran’la Nükleer Anlaşma’nın iptaline yönelik tartışmalarla sular yeniden ısınacaktır.

Moskova ve Washington arasında yalpalayan, Rusya ve Atlantik arabuluculuğuna yeltenen, Esad ile geçici bir hükümet öneren ama daha sonraSuriye’yi Rusya ile yeiden ortak inşa etme çabasındaki Almanya’nın kendi çıkarları için neler planladığı ayrı bir yazı konusu.

Oysa Türkiye bölgede ABD, İngiltere, Almanya, Fransa’dan çok daha güçlü olabilirdi, bu kirli savaşı tek başına durdurabilirdi, asıl mesele budur.

Türkiye’nin kendine güvenmesi, kuruluş ilkelerine sahip çıkması, komşularla ittifak barış için yeterliydi. Şam’a doğru atılacak tek adım, kan akıtılmasını engeller, bölgeyi huzura kavuşturabilirdi.

20. yüzyılda insanlık dünya savaşlarıyla sınandı, büyük dramlar yaşandı.

Aynı acıları istemiyorsak, Atlantik’ten gelen tüm kötülüklere Şam, Bağdat, Tahran ve Moskova ile el ele dur demek zorundayız.

Ankara girdiği yanlış yollardan sadece ülke bekası için değil, tüm bölge adına dönmek zorundadır.