25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Tahran ve Moskova’nın Ankara seferi

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

38 sene sonra bir İran Genel Kurmay Başkanı Türkiye’ye geldi. Tümgeneral Muhammed Bakıri’ye kara ve hudut kuvvetleri komutanları, askeri istihbarattan sorumlu yetkililer ve Harekât Başkanlığı’nı temsilen toplamda 9 asker ve bir sivil yetkili eşlik etti. General Muhammed Hakpur’un heyette yer alması ziyareti daha anlamlı hale getiriyor. Zira General Hakpur İran Devrim Muhafızları Kara Kuvvetleri Komutanı. Heyetteki tek sivil yetkili İran Dışişleri Bakanı yardımcısı İbrahim Rahimpur. Ülkemizde üç gün kalan heyet, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Milli Savunma Bakanı Canikli, Genel Kurmay Başkanı Akar, MİT Müsteşarı Fidan dâhil üst ve alt düzey devlet erkânıyla görüştü.

FORMÜL: KAZAN-KAZAN

Her iki devletin farklı çıkarları ve ajandalarının olması gayet normal. Bu husus resmi diyalog ve uzlaşma ile kolayca giderilebilir. Kazan-kazan formülü temel alınarak, ihtilaflardan ziyade ortak çıkarlar ikili münasebetlere egemen olabilir. İki ülkeyi de rahatsız eden ortak tehditler bu işbirliği sayesinde daha kolay etkisiz hale getirilebilir. Ancak bu münasebette eksik kalan halka, her iki ülkenin sol ve cumhuriyetçi milli kuvvetlerin diyalog halinde olmamaları konusudur. İlişkileri salt devlet düzeyinde ele almak, yakın sosyal ve kültürel ortak faaliyetlerden muaf tutmak, pekişmiş ikili ilişkilerde elzem olan bu unsuru ihmal etmek, ilişkinin önemli bir ayağını inşa etmemek demektir. Münasebetlerin topal ördek misali yürümesi ve onu sadece resmi ilişkilere mahkûm etmek anlamına gelir.

Önceden planlanmış bir ziyaret olmasına rağmen onu tetikleyen ve çözüm bekleyen acil sorunlar var. Her şeyden evvel coğrafyamız Batı Asya’nın iki önemli devleti ve ordusu arasında sağlanacak iş ve güç birliği tüm bölge için muazzam bir pozitif enerji yaratır. “Sünni ve Şii Âlemin” iki nüfuzlu ülkesinin, ilişkilerini istikrarlı bir düzlemde sürdürmeleri mezhep fitnesi üzerinden planlanan yıkım ve bölünmeye karşı güçlü bir kalkan oluşturur. Dini-dar taassubu besleyen iklim koşullarının zuhur etmesine engel teşkil eder.

BARZANİ ACİZ KALACAK

Bu çerçevede görmek istediğimiz ikili ilişkilere önemli bir ivme kazandıracak olan Genelkurmay Başkanının yaptığı ziyareti tetikleyen olgulara odaklanalım; Özellikle İsrail’in aleni teşvik edip desteklediği Kuzey Irak coğrafyasına bir bağımsız Barzanistan hanedanlığının inşa edilmesi en çok İran’ı rahatsız ve tehdit etmektedir. Bu rahatsızlığın Moskova ve Ankara’dan daha çok Tahran’da hissedildiğini söylemek mümkün.

İran’ın referandum kararına sert tepki göstermesi, askeri müdahale seçeneği dâhil Irak’taki silahlı müttefik örgütler üzerinden Barzani’ye meydan okuması Barzani sultasının diz bağlarını çözdü. Bir kaç aydır “Bağımsız Kürdistan” konusunda çıtayı yükseltip meydan okuyan, gündemi meşgul eden Barzani sultası referandum konusunda tükürdüğünü yalamanın, geri adım atmanın çarelerini arıyor. Ziyaretin ardından Türkiye-İran arasında pratikte zuhur etmesi beklenen askeri ve güvenlik işbirliği Barzani sultasını oksijensiz ve aciz bırakır.

UZLAŞMANIN ÖNÜ AÇILIR

Ankara-Tahran yakınlaşması ve güç birliği yapması Kuzey Irak’taki Kürt toplumuna, parti ve örgütlerine ABD ve İsrail’e itimat etmenin, kaderini onun rahmetine bırakmasının karlı bir siyaset olmadığını anlamasını sağlar. Bölünmek umudu için bel bağladığı İsrail’in kof ve mecalsiz olduğunu görmesine vesile olur. Kuzey Irak Kürt toplumunun bölge ülkeleri ile diyalog ve uzlaşma aramasının önünü açar.

İDLİB MASADA

İran ve Suriye’de PJAK, YPG-YPJ gibi PKK’nın kontrolünde hareket eden silahlı yapılanmaların başka ülkelerin projelerinde görevli olduğu ve tüm bölge ülkeleri için tehdit ve tehlike oluşturduğu hakikati Tahran-Ankara askeri ve güvenlik yakınlaşması için hayati bir faktör. Bu husus ziyaret ile ilgili TSK tarafından yapılan açıklamada net görülmektedir; “Bölge güvenliğini tehdit eden tüm terör örgütleri ile ortak mücadelede kararlılığın önemi; hudut güvenliği konusunda mevcut işbirliğinin gerekliliği; ayrıca, bölgesel güvenlik ve istikrar için yapılabilecek katkı konularında görüş alışverişinde bulunulmuştur” denildi.

Türkiye’nin uzun bir süredir hazırlığını yaptığı İkinci Fırat kalkanı Operasyonu (Afrin) ve işlerin çok karmaşık hale geldiği Hatay vilayetimize sınır İdlib Vilayetine askeri müdahale meselesi toplantılarda ele alındı. Ancak her iki meselenin İran’dan ziyade konudan direkt sorumlu olan Rusya ile çözüme kavuşacağı aşikâr. Bu hususlar Ankara’yı bir gece ansızın ziyaret edecek olan Rus Genelkurmay Başkanının çantasında olacak.

Tekrar hatırlatalım. Zira zikirde (hatırlatma) imanlı için yarar vardır; Tahran ve Moskova ile ilişkilerin daim, kaim ve pozitif kalmasını sağlayacak, başta Afrin ile İdlib gibi bölgesel sorunlara köklü neşter vuracak olan siyaset, Ankara’nın bir an önce Şam’a gül uzatması ve kalbini kazanmasından geçer.