25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 23°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Tarhan öyle bir tokat attı ki uyanmayana aşkolsun!..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

CHP Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan, Cumhurbaşkanı adayı olması için yürütülen çalışmalarla ilgili dün yazılı bir açıklama yaptı...

Tarhan'a toplumsal desteğin ne kadar büyüdüğünü artık herkes görüyor... O yüzden açıklamasının çok çarpıcı yerlerini tarihe bir imza atmak için bu köşeye almakta yarar var:

"- Gösterilen çatı adaya ben imza vermedim. Çünkü gücünü demokrasiden alması gereken bir partide, adayın tespit yöntemi demokratik, şeffaf değildi. Cumhurbaşkanı adayını medyadan öğrenmemeliydik.

- CHP'nin varlığına yönelik her türlü saldırıya karşı onuru ve alınteriyle çalışan örgütümüz, inandığı değerler için mücadelesine tanık oldukları birisi için çalışsın isterdim.

- Unuttuk sanırım, iki turlu değil miydi seçim?.. İlk turda herkes kendisini temsil eden bir adaya oy verseydi, katılım daha yüksek olmaz mıydı?

- CHP'nin bu anlayışla çıkaracağı adayın ikinci tura kalmasının önünde bir engel mi vardı? Ve bunu gören, söyleyen, seçenek sunanlardan neden korkuluyor?

- Toplum siyahla gri arasında seçim yapmaya zorlanmamalı, 'ben kırmızıyım' diyenlere de seçenek sunulmalıydı...

- Disiplin tehditlerine gelince... Partimizin anayasası olan programımız, 'CHP; laik demok-

ratik cumhuriyetin kararlı savunucusudur... Kemal Atatürk önderliğinde oluşturulan çağdaş Türkiye modelinin güvencesidir' der. Yeni Osmanlıcılığı değil, çağdaş Türkiye'yi hedef alır. Teslimiyeti değil, mücadeleyi öngörür."

Dün konuştum Tarhan'la... Tokat etkisi yaratan yukarıdaki satırları parti programını okurken, gözleri yaşararak yazmış... "Bu gece rahat uyuyacağım" dedi...

Merak ediyorum; Tarhan'ı mücadelesinde yalnız, toplumu ise Çankaya konusunda seçeneksiz bırakanlar bundan böyle rahat uyuyacaklar mı acaba?..

BU SORU 'ÇATI'YI SARSAR!...

"Ekmeleddin İhsanoğlu, Erdoğan'dan iyidir..."

"İhsanoğlu'na oy vermezseniz Tayyip gelir..."

"Çatı adayına karşı gelirseniz AKP'nin ekmeğine yağ sürersiniz..."

İlkokul seviyesindeki bu analiz kırıntılarının amacı, topluma dayatılan iki adaydan "ehven-i şer" iddiasındakine sahip çıkılması için kitlelere baskı yapmak...

Yani, "denize düşünce yılana sarılmak" teslimiyeti...

Yani, "ölüme gösterip sıtmaya razı etme" hastalığını yayma politikası!..

İşte bu kafa; El Ezher adlı şeriat üniversitesinden referanslı, Taliban'ı "Afganistan'ın çocukları" diye sevimli gösteren, hatta "recm"i bile savunan Ekmeleddin İhsanoğlu'nu Erdoğan karşısında dayatmaya çalışıyor...

Oysa ikisinin de birbirinden pek farkı yok...

O halde gafillere ve işbirlikçilere tek bir soru soracağız; Aylardır "çete", "Haşhaşi", "cunta", "paralel yapı" diyerek cemaatle savaşan Erdoğan'ı, "O büyük insana saygılar gönderiyorum" diyerek Fethullah Gülen hayranlığını dışa vuran ve onlardan ödül alan Ekmeleddin İnsanoğlu mu devirecek?..

Ne olur artık uyanın da güldürmeyin beni!..

FİGÜRAN!..

Medyadaki kimi zavallılar, Erdoğan cumhurbaşkanı seçilmiş gibi utanmazca yayınlar yapıyorlar... Halkın iradesini hiçe sayarak şimdiden başbakan bulmaya çalışan gazetelerden biri de Habertürk...

Neymiş efendim; "kulisler hareketlenmiş" de "başbakanlık için adı geçenler arasında Binali Yıldırım, Mehmet Ali Şahin, Bülent Arınç, Abdullah Gül ve Beşir Atalay" da varmış...

Gazeteciliği; demokratik seçim yarışını hiçe sayarak dümen suyu kalemşorluğuna çevirenleri bir tarafa bırakalım da meselenin gözden kaçırılan özetine bakalım:

Allah göstermesin Erdoğan seçilirse; siz, Başbakanlık koltuğuna oturacak kişinin bir etkisi ve yetkisinin kalacağını falan mı sanıyorsunuz?..

Hiç merak etmeyiniz; "tek adam"lığa alışmış bir zat, Başbakanlığa bir figüran yerleştirir ve "Durmak yok" diyerek yoluna devam eder...

MADIMAK SÖNMEDİ...

Dün "2 Temmuz"du... Takvim yaprağı dün de yanıktı!.. 21 yıl önce yüreklere düşen ateşin sönmediğini dün de anladık...

Dün de gökyüzü yandı, güneş yandı, bulutlar yandı, çiçekler yandı, canlar yandı... Ve 21 yıl aradan sonra dün yine yürekler yandı...

Tarihe kara bir leke düşüren gerici bağnazların yaktığı ateş fiziken sönmüş gibi olsa da bıraktığı kara ve isli iz hiç silinmeyecek...

Ne Madımak'ta canları yakanların ellerinden, ne ateşi seyreden zalimlerin teninden, ne öfkeyi alkışlayan gafillerin avuçlarından ve ne de barbarların avukatlarını milletvekili yapan AKP'nin kapısından...

Bu isli ve kirli leke; bağnazlık ve gericilik, siyasetin yollarında kara izler bıkarak yürüdükçe, cumhuriyeti ve laik rejimi tahrip ettikçe, ne Sivas'ın acısı dinecek ne de canların çığlığı...

O yüzden Sivas'ı sakın unutmayın, unutturmayın... Ta ki bu ülke tamamen aydınlığa çıkana kadar...

AKP'NİN TOPBAŞ'I KAÇTI MI?..

Bugün dokuzuncu gün... AKP'li İstanbul Büyükşehir Belediyesi, "Şile'nin Ahmetli köyündeki Cemaat yurtlarına neden özel hizmet götürülüyor" sorularına dün de yanıt veremedi?..

Asfalt ve yol onarım çalışmalarını Cemaat yurdunun önüne kadar getirdikten sonra, bölgede yaşayan insanları hiçe sayan Topbaş ve ekibi "Ahmetli'de özel hizmet götürdüğünüz Kopuzlar'a ait Cemaat yurdunun önünden geçen yolun sonu Ermenistan sınırı mı?" sorusu karşısında kaçmaya devam ediyor...

Topbaş ve onun Cemaat hayranı Fen İşleri kadroları, yurttaşlar arasında ayrımcılık yaparak, militan partizanlığın iğrenç bir örneğini de sergilediler...

Topbaş ve ekibinin 9 gündür susması ise daha da iğrenç... Şile köylerindeki ayrımcılık sürene kadar soracağız: "Ey Kadir Topbaş, kör müsün, sağır mısın, dilsiz misin?.. Ya da yaşıyor musun?.."