29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 21°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Von Papen suikastının bilinmeyen hikâyesi

Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov suikasti, 1942 yılında Alman Büyükelçi Franz Von Papen’e Ankara’da aynı cadde üzerinde yapılan suikasti hatra getirdi. O suikast de büyük devletlerin, Türkiye üzerinde çekişmeye girdiği döneme rastlıyor

Von Papen suikastının bilinmeyen hikâyesi

Ercan Dolapçı
[email protected]

Tıpkı Karlov olayında olduğu gibi, Papen de çok iyi izlenmiş ve yaya yürürken suikast yapılmaya çalışılmıştı. Her iki olayda da 22-25 yaşında bir genç kullanıldı. En önemlisi de İsmet Paşa yönetiminin olayın üzerine kararlılıkla giderek kısa sürede olayı çözmesiydi. Papen suikasti de gizli servis eylemiydi ve titiz çalışma sonucu eldeki en önemli bulgu olan saldırganın üzerindeki paltonun etiketinden hareket edilerek çözüldü. Olaya karşıtığı iddiasıyla da iki Rus ile onlara yardım eden iki Türk vatandaşı tutuklandı. Kısa sürede yapılan yargılama sonucu verilen ağır cezalarla son buldu. İlginçtir, bugün de Karlov suikastinde saldırganın takım elbisesi üzerinden iz sürülmeye çalışılıyor.

PALTOSUNU VERDİ

Türkiye’de gerçekleşen bu ilk diplomat suikastinin ilginç bir hikâyesi var. Bugüne kadar pek bilinmeyen... Yıllar önce olayın mağdurundan dinlemiştim. Karlov olayı vesilesiyle yazmak şart oldu. İsterim ki tarihe not olarak kalsın. İlginç hikâye şöyle:

Ercüment Hüsnü Baki, ilk sanayici işadamlarımızdan. Üniversiteyi okumak için 1937 yılında gittiği Fransa’dan, İkinci Dünya Savaşı çıkınca Türkiye’ye 1939’da dönmek zorunda kalır. Okulunu İstanbul Teknik Üniversitesi’nde bitirir ve Yüksek Mühendis çıkar. Belediyede staj yaptıktan sonra ilk iş olarak da Taksim Gezi Parkı’nın müteahhitliğini alır ve zararına da olsa bugünkü halini vererek bitirir. Bundan sonra sanayi için vazgeçilmez ihtiyaç olan zımpara taşı üretimi işine girer. Bu maksatla İstanbul’da fabrika kurar. İşte bu işi yürütürken, Papen suikastına karışan Yugoslavya göçmeni Ömer Tokat’la tanışır. Makedonya’nın Üsküp şehrinden İstanbul’a gelen bir ailenin 25 yaşındaki oğlu olan Ömer, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okumaktadır. Bir yandan da harçlığını çıkarmak için Hüsnü Bey’in fabrikasında çalışır. Kış günüdür. Ömer’in üzerinde palto bile yoktur. Babacan bir insan olan Hüsnü Baki Bey, sırtındaki paltoyu çıkararak Ömer’e verir. Bir zaman sonra Ömer kaybolur. Sınavları var diye Hüsnü Bey peşine düşmez. Taa ki birgün polisler kapısını çalana kadar.

YILLARCA İZLEDİLER

Bizim Ömer akıl almaz bir işe girişmiştir. Ajanların kaynadığı Türkiye’de, Rus gizli servisi Ömer’e ve iki arkadaşına çengel atmış ve ona Ankara’da savaş halinde oldukları Nazi Almanyasının Büyükelçisi Von Papen’e suikast düzenlettirir. Eline tabanca ve bomba verir ve Papen’in geçiş güzergâhı olan Atatürk Bulvarı üzerinde avını bekletir. Papen saat:10:00 sıralarında eşiyle yürüyerek Sefaret binasına gitmektedir. Ankara en sert kışını yaşamaktadır. Sokakta da neredeyse kimse yoktur. Bir el silah sesinden sonra büyük bir patlamayla Papen ve eşi yere yığılır. Ancak küçük sıyrıklar dışında birşey yoktur. Papen mayın patladı sanır. Patlayan Ömer’in elindeki bombadır. Ömer parçalanarak hayatını kaybeder. Öyle ki, Ömer’in cesedinin parçalarını olay yerinde bulunan ağaçlardan toplarlar. Büyük hadise yaratan olay, titiz bir çalışmayla açığa çıkar. Öyle ki Ömer’in parçalanan paltosu bile araştırılır. Paltodaki etiketten mağaza üzerinden satın alanlara ulaşılır ve Ömer’in kimliği tespit edilir. Paltoyu satın alanlardan birisi de Hüsnü Bey’dir. Polis ve MİT, Hüsnü Beyi bulur ve sorguya çeker. Bununla da kalmaz yıllarca onu takip eder. Hüsnü Bey’in bir özelliği de Behice Boran, Mehmet Ali Aybar ve Aziz Nesin gibi solun önemli isimlerinin dostu olmasıdır. O yıllarda solcu olmak ayrı bir tehlikeli iştir!

İki yıl Atatürk’ün Bütün Eserleri’nde Osmanlıca belgeler üzerinde çalıştığımız Hüsnü Baki Bey, bana bir sohbette bu olayı anlattı. Sohbetin sonunda söylediği “Oğlum, bu olaydan dolayı yıllarca dışarı çıkamaz oldum. Polis evimde ve gittiğim yerlerde beni hep takip etti. Yaptığım bir iyilik, bana böyle pahalıya mal oldu” sözleri hâlâ hatrımdadır... Hocam Baki, ön ismindeki ‘Ercüment’ ismini ise günlük hayatta pek kullanmamaya çalıştığını da eklemişti. Polis kayıtlarında iki ismi vardı çünkü... Baki, Behice Boran’ın 1943-44 yılları arasında yayımladığı Adımlar dergisinde de yazılar yazan bir insandı... Baki’yi 23 Aralık 2001 günü 87 yaşında kaybetmiştik.

SAVAŞ BİTTİ SERBEST KALDILAR

Olay sonrası Ömer’in suç ortağı olduğu ileri sürülen arkadaşlarından İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Abdurrahman Sayman, berber Süleyman Sav ve SSCB’nin İstanbul Başkonsolosluğunda görevli Georgi Pavlov ile Leonid Kornilov tutuklanır. Abdurrahman ve Süleyman da, Ömer Tokat gibi, Üsküp doğumlu göçmen Türklerdendir. Pavlov İstanbul’daki başkonsolosluk binasında teslim alınır, Kornilov ise kaçmaya çalışırken Kayseri’de yakalanır. 1 Nisan 1942 günü başlayan mahkeme, Aralık ayında sona erer ve iki Türk gencine 10’ar yıl, Rus gizli servis elemanı olduğu ileri sürülen iki isme de 16 yıl hapis cezası verilir. Ruslar olayla ilgilerinin olmadığını ısrarla belirtirler... Ruslar 3 yıl hapis yattıktan sonra, savaş bitiminde Türkiye’nin Almanya’ya savaş ilân etmesinden sonra serbest bırakılarak ülkesine döner. 2010 yılında yayımlanan haberlere göre, iki Rus’un gizli servis elemanı olduğunun Sovyet arşevlerinde yeraldığı ileri sürüldü.

O DA MAHKEMEDE YARGILANDI

Alman Büyükelçi von Papen ise ülkesine döner. Nürnberg Savaş Suçları Mahkemesi’nde yargılanır ve sonra suçsuz bulunarak serbest kalır. Alman mahkemesi ise Nazi olduğu için 8 yıl hapis cezası verir. 1949 yılında serbest kalır. Papen, Hitler öncesinin kargaşalı günlerinde sağcı Merkez Parti’de görev yapar. Mecliste vekildir. Komünistlere karşı mücadelesiyle ünlenir. 1932 yılında ise 5 ay Başbakanlık yapmıştır. Cumhurbaşkanı Hindenburg’la arası çok iyidir. “Hitler’i iktidara getiren adam” olarak da anılır. Asker kökenli olan Papen, I. Dünya Savaşı yıllarında Filistin- Suriye Cephesi’nde bizim 4. Ordu’nun Kurmay Başkanlığını yapmıştı. 1939-1944 yılları arasında Ankara’da görevliyken yaptığı diplomatik baskılar meşhurdu... Papen, 1969 yılında 90 yaşında hayatını kaybetti.

PAPEN ANILARINDA NE YAZDI

Papen anılarında suikast girişimini şöyle anlatır: “24 saat içinde Türk polisi olayı aydınlattı. Patlamanın olduğu noktaya yakın bir ağacın üstünde insan vücudu parçaları ve bir ayakkabı bulunmuştu. Bu izler, polisi Ankara’da küçük bir otelde kalan Makedonyalı bir öğrenciye yönlendirdi. Aynı zamanda da polisi İstanbul Rus Konsolosluğu’na kadar götürdü. Konsolosluk hemen polis tarafından kuşatıldı. Sonunda Ruslar, konsoloslukta gizlenen (büyük olasılıkla suç ortağı) bir başka öğrenciyi polise teslim ettiler. Türk Başbakan, sonuçları ne olursa olsun olayın mutlaka aydınlatılacağını ifade etti. Terörist adaylarının Rus Konsolosluğu’nun içinde yetiştirildiği ortaya çıktı. Benim hemen hemen aynı saatlerde ve yaya olarak Büyükelçiliğe gittiğimi tespit etmişler. Terörist öğrenci, kaçamayacağını anlayınca bir el ateş edip bombanın fitilini çekmiş. Oysa bombayı fırlatsaydı öyle bir duman çıkardı ki, o dumandan yararlanarak pek güzel kaçabilirdi. Genç adam belki de tedbirsiz davranıp bir hata işledi. Karımla benim bu olayda kazasız belasız kurtulmuş olmamız bir mucizeydi. Olayın elebaşısı ise, polisler sınırlara bildiremeden alelacele İstanbul’u terk etmiş.” (Franz Von Papen’in Anıları, Derleyen: Necip Azakoğlu, Tarihçi Kitabevi, İstanbul, 2015, s.446-448.)

Son Dakika Haberleri