19 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Tarihin en karmaşık seçimine sürüklenirken ahval ve şerait!..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

Türkiye, terörün yaşamı teslim aldığı 1980 öncesinde bile sosyal ve siyasal açıdan bugünkü kadar karanlık bir süreç yaşamamıştı... Puslu havada öngörünün kör olduğu, hedefin siste kaybolduğu bir kaotik süreçtir bu!.. Siz bakmayın televizyonlarda işkembeden hikâye anlatanların derin "uzman"lık teranelerine!.. Çünkü hiçbirinin elinde siyasal tabloyu net olarak analiz edecek bir veri yok ve hepsi karanlıkta kurşun sıkmaktan başka bir şey yapamıyor!..

Bence anketlerin de gerçekleri saptayabileceği açık ve net bir siyasal ortam yok... Yanlış anlamayın; sahtekârlığın bayraktarlığını yapan çakma anketörlerin masa başı tezgâhlarından söz etmiyorum!.. Hırsız belediye başkanlarına satılmayan, işini adam gibi yapan araştırma şirketleri bile siyasette önümüzü gösterebilecek sağlıklı bilgiler elde etmekte zorlanıyorlar...

Bakar mısınız seçmenin kafasını karıştıran şu vahim tabloya; "Açılım"-terör kıskacının yarattığı tehdit aylardır pusuda... "Şiddeti dayatma politikası"nı siyasal strateji haline getiren PKK-BDP çizgisi, "yeniden şiddet" tehdidiyle devleti ve iktidarı sıkıştırmaya devam ediyor...

Karmaşa ve hezimetten kurtulamayan diplomasiye gelince?.. İsrail, Rusya, İran ve içişlerine karışmak için hiçbir fırsatı kaçırmadığımız Irak'ı bir tarafa bırakın; ABD, Avrupa ve özellikle Türkiye'nin içine düşürüldüğü Suriye çıkmazı emperyalizmde derin bir hayal kırıklığı yarattı?.. Olan, Hatay'daki patlamalarda kaybettiğimiz masumlara ve iş ortamları dağılan sınır kentlerimize oldu...

"Yeni Anayasa" altındaki yıkım planı "Atatürk'te birleştik" diyenlerin baskısıyla dağılırken, rejimi tamamen dönüştüremeyen "kinci cumhuriyetçi", işbirlikçi, gerici-bölücü ittifak da çaresiz durumda...

AKP ile cemaat arasında yolsuzluk ve rüşvet operasyonuyla başlayan kavga ise yalnızca hilafetçiliğin ezeli müttefiklerini birbirine düşman yapmadı; hem devletin nasıl bölüşüldüğünü hem de rejimi ele geçirme mücadelesinde kalelerin nasıl da içten kuşatıldığını deşifre etti...

İktidar ve muhalefetin çıkmazı...

Türkiye böylesi bir atmosferde seçime giderken iç siyaseti körelten gerekçeler yukarıdaki saptamalardan ibaret değil ki... Halkın önüne üç ay sonra yerel seçim sandığı konulacak ama seçmen bu kaosta tercihini nasıl yapacak belli değil... Alın size seçmeni kararsızlığa iten ve yanıt arayan sorular:

- Yolsuzluğun ayyuka çıkması AKP seçmeninin Erdoğan'a bakışını ne kadar değiştirdi?.. Yüzde 50'nin desteği halen sürüyor mu?.. AKP halen seçeneksiz mi?.. ABD, Erdoğan'dan desteğini çekti mi, yoksa "Erdoğansız AKP" yeni bir strateji mi?.. İş dünyasında "AKP giderse ekonomik kaos başlar" şeklindeki kaygı devam ediyor mu?.. Medya halen Erdoğan'dan yana mı?..

- CHP, yolsuzluk ve rüşvetin AKP'yi sarstığı bir dönemde; adı yolsuzlukla anılan Sarıgül yerine şaibesiz bir ismi aday çıkartmayarak şu siyasal ortamda bile en büyük strateji hatasını yapmadı mı?.. AKP'nin cemaati "çete" diye suçladığı bir dönemde, CHP'nin Atatürk'ün ideallerini bir tarafa bırakarak seçmenin infialine rağmen bu gruba yanaşması ikinci büyük umutsuzluğa yol açmadı mı?..

- AKP'nin de bir anketle saptadığı gibi, cemaatin oyu "yüzde 1" olduğuna göre ve Erdoğan onlara kolaylıkla cephe alabildiğine göre bu grubun siyasette etkisi tartışmalı değil mi?.. Hilafet yandaşlarının tam egemenlik uğruna birbirine düştüğü, siyasal algı dengesinin değiştiği, CHP'nin bile ne yazık ki laiklik karşıtlarından medet umduğu bu dönemin sandığa yansıması nasıl olacak?..

- Ve de MHP'nin dolduramadığı merkez sağdaki boşluk devam ettiğine göre; AKP-cemaat çatışmasının sürdüğü bu dönemde söz konusu kesimlerin oyları nereye gidecek, özellikle mürit-militanlarla Milli Görüşçü-Fethullahçı kavgasını şaşkınlıkla izleyen muhafazakâr çevreler sandıkta nasıl davranacak?..

Tüm bu sorular da şunu gösteriyor; Aydınlık dergisinin 1990'ların sonlarında kapak konusu yaptığı gibi Erdoğan'ı iktidara ABD hazırladı... Erdoğan'ın kısa sürelik şairane hapisliğini "demokrasi" naralarıyla mağduriyete dönüştürmesi de siyasal senaristlerin cilası oldu ve AKP henüz birkaç aylık partiyken 2002'de uluslararası bir tezgâhla iktidara getirildi. 2007 seçimleri, muhalefetin başarısızlığı nedeniyle AKP'ye yaradı. 2011'de CHP'nin ulusalcı kadroları tasfiye ederek sağa yanaşması ve de merkez sağın tamamen çökertilmesi, Erdoğan'ı yine tek seçenek yaptı... Peki bundan sonrası?..

Atatürk'te birleşin, gerisi gelecek...

Sosyal, siyasal ve diplomatik açıdan kaosla sona eren 2013, bize bir sandık karmaşasını da miras bıraktı... Artık ne Erdoğan'a güvenen "yüzde 50" ne yapacağını biliyor; ne de AKP yolsuzluk ve cemaat "çete"ciliğinin kıskacındayken, adı yolsuzluk ve cemaatle anılanlarla işbirliğine yönelen CHP'den umutlu kesimler ne yapacağını biliyor!.. Anlayacağınız; siyasal kaos, kararsız kesimlerin oranını da geçmişte hiç olmadık biçimde yükseltiyor...

"Bundan sonra ne olacak" sorusu işte bu yüzden de yanıt bulmakta güçlük çekiyor... Cemaatle çatışma sırasında da olsa, yıkım yaratacak çok büyük bir skandal ortaya çıkmazsa ne yazık ki AKP seçeneksizliğin yarattığı kaosu ve toplumun unutkanlığını önümüzdeki yerel seçimde de lehine kullanacak...

Bu size bir umutsuzluk gibi gelmesin; çünkü Türkiye'de yolsuzluk, gericilik ve bölücülük kıskacında yine de yükselen tek bir değer var; ulusalcı kaygılarla da güçlenen Atatürkçülük...

Kimse bunun kanıtını isteyerek komik duruma düşmesin; çünkü "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganıyla milyonların "Gezi" sürecinde meydanlara çıkması, 100 bini aşkın yurttaşın yurt genelindeki "Milli Merkez" toplantılarında "laik cumhuriyet" çığlığı atması bile bunu kanıtlamaya yetiyor...

Kinci cumhuriyet peşindeki AKP de, CHP'yi ikinci cumhuriyet tuzağına sürüklemek isteyen işbirlikçi liboşlar da 2013'te kaybetmiştir... Göreceksiniz, 30 Mart'taki yerel seçimin sonuçları siyasal dengeleri iyice altüst edecek... Pusula işte ondan sonra tamamen "Atatürk'te birleştik" diyenlerin eline geçecek...

Dirençli ve umutlu olun; çünkü yinelemekte yarar var: AKP, gericiler, bölücüler ve özelikle de gaflet içindeki Meclis muhalefetine rağmen koşullar 1919'dan kötü değildir...

Çünkü Haziran 2013'ten itibaren bu ülkede yaşananlar da kanıtladı ki; 2014, kuşatılan cumhuriyetin, aydınlanmanın ışığında ayağa kalkacağı yıl olacak... Atatürk'te birleşin; gerisi kesinlikle gelecek...