28 Mart 2024 Perşembe
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Tarzan ve Afrika’nın sahte dostları

Tunca Arslan

Tunca Arslan

Gazete Yazarı

Bu işlerin piri, “avantür” filmlerin üstadı Yılmaz Atadeniz’in Belgrad Ormanı’nda çektiği, başrollerde Tamer Balcı ve Necla Algül’ün yer aldığı, çoğu sahnesi o dönemin ünlü Tarzan aktörü Johhny Weismüller filmlerinden yürütülen 1952 yapımı “Tarzan İstanbul’da”nın gönlümde ayrı yeri vardır.
Atadeniz, Afrika yolculuğuna çıkan gazeteci Tekin’in bulduğu iskelet ve bir mektuptan hareketle İstanbullu tüccar Kâmil Karazincir’e uzanan define mücadelesini anlatır ve beyazperde tarihindeki en ucuz ama sevimli Tarzan macerasına imza atar. Filmin Afrika’ya yaklaşımı karikatürize edilmiş “yamyam” muhabbetinin ötesine geçmez ama hiç olmazsa ikiyüzlülük söz konusu değildir.
Söz açılmışken, Kayahan Arıkan’ın imza attığı “Dişi Tarzan”ın (1971), Natuk Baytan’ın çektiği Kemal Sunal’lı “Tarzan Rıfkı”nın (1986), Orhan Oğuz’un “Manisa Tarzanı”nın (1994) da ormanlar hâkiminin Türk sinemasındaki uzak akrabaları olduğunu belirteyim.
Edgar Rice Burroughs (1875-1950); ABD’li eski asker, altın arayıcısı, tüccar, çiftçi ve yazar. İlkini 1912’de yazdığı, Batı kültürünün mitoslarından biri haline gelen Tarzan romanlarından bugüne dek kaç film yapıldığı tam belli değil ama Tarzan’ın sinema tarihinde en çok iz bırakan fantastik kahraman olduğuna kuşku yok. İşin ilginç yanı, 1970’lerden bu yana çekilen hemen her filmde “yenilikçilik”iddiasında bulunulması...
Sinemalarımızda bir haftadır gösterimde olan “Tarzan Efsanesi” (TheLegend of Tarzan) filminde de böylesi bir amacın güdüldüğü söylenebilir. Öte yandan, “Harry Potter” filmlerinin yönetmeni olarak tanıdığımız İngiliz DavidYates’in imza attığı bu son versiyon, aynı zamanda gelenekçi bir tarza da sahip; çünkü Yates akıllara öncelikle vatandaşı Hugh Hudson’ın 1984 tarihli “Tarzan: Asil ve Vahşi”sini (Greystoke: TheLegend of Tarzan, Lord of theApes) getiren bir film koyuyor ortaya.

HOLLYWOOD PERVASIZLIĞI
Sekiz yıldır Afrika’dan uzakta, karısı Jane’le birlikte Londra’da medeniyetin göbeğinde yaşayan Greystoke Lordu John, yani Tarzan, Belçika Kralı’nın Kongo’daki kirli emellerini araştırmak için İngiliz hükümetinin görev ricası üzerine, bir siyahi Amerikalıyla birlikte kara kıtaya gider. Eski dostlarıyla özlem giderirken Belçikalı paralı askerlerin Afrika’daki sömürgeci emellerine karşı da mücadeleye atılır. Kötü beyaz adamların Jane’i kaçırması ise ormanda artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı anlamına gelmektedir. Yates, öykünün temelini, Tarzan’ın çocukluğunu, gorillerce büyütülmesini, Jane’le aşklarını da geri dönüşlerle aktarıyor.
Beylik “iyi beyaz adam - kötü beyaz adam” çelişkisi üzerine kurulu, daha çok 10-18 yaş grubunun estetik beğenisine hitap eden bir film var karşımızda. İngilizlere de iki üç fiske atmakla birlikte kıtanın sömürgeleştirilme sürecinin günahını Belçikalılara yıkmış, bu arada kahraman siyah Amerikalı aracılığıyla da “daha beyaz yıkamaya” özen göstermiş Yates. Amerikalıların Afrika’da yürüttüğü köle ticaretine bir cümle dışında değinilmiyor bile.
David Yates, Afrika’ya beyazlar adına günah çıkarma gayretiyle yaklaşıyor yaklaşmasına da filmi derinlik ve etkileyicilik açısındanörneğin Can Yücel’in “Afrika gibi bir kıta yazaydım / hiç durmaz ölürdüm” dizelerinin yanına bile yaklaşamıyor. ABD’de siyahlara karşı ırkçı şiddetin giderek arttığı, siyahların da tepki olarak polis öldürmeye başladığı şu günlerde Tarzan’ın ABD’yi temsil eden bir siyahla işbirliği yaparak Afrika’daki beyaz teröre karşı savaşması ise neresinden bakılsa ilginç bir Hollywood pervasızlığı gibi görünüyor.