25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 21°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Taşeron belli de senarist kim?..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

Önceki akşam ve dün sabah, yani 24 saat geçmeden bu ülkede 34 insanımız bombalı araçla yapılan terör saldırılarına kurban gitti, onlarca yaralı da hastanelerde... Ve ortada ne yazık ki şaşırtıcı ve utanç verici sessizliğin dışında, çok düşündürücü bir istihbarat gafleti ve tuzağı da var!..
Terörün tahribatı Türkiye’nin ne yazık ki alışılmış görüntüleri haline getiriliyor... Saldırı, patlama, şehitler, yaralılar, gözyaşı, isyan ve artık hiçbir anlam ifade etmeyen, soğuk, gereksiz, hafif ve göstermelik siyasi tepkiler bıktırdı...
Yani, “devletimiz büyüktür, terörü lanetliyoruz, ölenlere rahmet, yaralılara geçmiş olsun, bin misli karşılığını görecekler” teranesinin bitmeyen versiyonları giderek anlamsızlaşıyor...
Eeeee, sonra?.. Nereye gidecek bu iş?.. Kim durduracak bu terörü, bu şiddet nasıl bitecek?.. AKP iktidarının “açılım” tiyatrosuyla meydanı boş bırakmasının sonuçlarını tarih nasıl kapatacak acaba?.. Asıl sorular bunlar işte...
O halde ne diyorsunuz ey AKP, ey muhalefet, ey devlet kurumları ve ey ulusun bireyleri?.. Kentlerin işgal edilmesi, katliam yapılması, bombalı suikastlar, durmayan saldırılar, intihar eylemleri, Ankara ve Diyarbakır’da şimdilik son örnekleri yaşanan bomba yüklü araç tuzaklarına alışacak mıyız milletçe?..

‘Fedai eylemleri!..’
Aslında daha önce de belki defalarca dillendirilen yukarıdaki soruların tek yanıtı var; terör giderek pervasızlaşıyor, üstelik tek başına da değil!!!
Çünkü Kandil Dağı ile Güneydoğu’nun “özyönetim” isyanına sahne olan 13 ilçesinde PKK’nın neredeyse 4 bine ulaşan kaybı da gösteriyor ki, toplumda kaos yaratan tehlike giderek büyüyor!..
Velhasıl PKK ve uzantıları, karşılıklı çatışma konusunda hareket alanını kaybetseler de en kolay eylem yöntemine daha sıklıkla başvuracaklar gibi görünüyor!..
Yani intihar saldırıları ve son 24 saatte, 2 şehirde katliama yol açan bombalı araç tuzaklarının benzerlerinin pusuda olma ihtimali ürkütüyor!..
Diğer yandan asıl tehlikeyi Ankara saldırısı haber veriyor; PKK terörünün hedefi artık metropoller...
Belli ki daha geçen ay, HDP-PKK tabanını metropollerde “intifada” başlatmamakla suçlayan PKK’li Murat Karayılan’ın tepkisinin ardından, örgüt kendi “fedai” kaynaklarını harekete geçirdi...
Ve ne yazık ki, yurda giren teröristlerle ilgili haberler, örgütün açık medya kaynaklarındaki duyumlar ve intikam peşindeki terör unsurlarındaki ürkütücü devinim de gösteriyor ki, devletin de halkın da daha dikkatli olması gerekiyor!..

Öngörü ve çaresizlik!..
Peki, sorun nasıl çözülecek?.. Terör gündemden nasıl düşürülecek?.. Ülke nasıl huzura erişecek?..
Ortada üç ayaklı bir “istihbarat” meselesi olduğu apaçık... Tek mesele, Türk istihbarat birimlerinin özellikle son beş yolda iç siyasetteki muhalifler, güç odakları, ayrışmaların yarattığı ihtilaf grupları ve paralel örgütlenmelerin bertarafıyla meşgul edilmesi değil elbette...
Unutmayınız ki; güvenlik güçleri siyasi otorite tarafından AKP ile cemaat arasındaki güç kavgasında kullanılıyor olsalar da, yine de istihbarat birimlerinin son dönemde canlı bombaların yakalanması konusunda bir gayretleri elbette göze çarpıyor...
Ve yine dikkat çekiyor ki; son dönemde eğer asparagas, dezenformasyon ya da şov amaçlı değilse, istihbaratın yurda giren teröristlerle ilgili öngörüleri ve uyarıları, devletin bir kesiminin ne pahasına olursa olsun teyakkuzda olduğunu da gösteriyor...

Son uyarı ve katliam!..
İşte tam da Ankara’da 28 kişinin ölümüne yol açan patlamanın yaşandığı gün gazetelere yansıyan çok düşündürücü bir haber de yukarıdaki saptamayı kanıtlıyor... Bakınız, “MİT uyardı, 14 terörist havaalanlarını vuracak” başlıklı o haberde neler yazıyordu;
“Türkiye’nin cumartesi akşamı Suriye’nin Azez kentindeki PYD mevzilerini vurmasının ardından teröristlerden misilleme geleceği belirtildi... MİT, YPG bağlantılı 14 kişinin Türkiye’ye sızdığını ve uluslararası havaalanını vuracağını bildirdi. MİT raporunda, ‘Teröristlerin hedefinde Avrupa ve Körfez ülkelerinden Türkiye’ye turistlerin geldiği uluslararası bir havaalanı var’ denildi. MİT’in Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı ile paylaştığı ‘kozmik’ raporda, Salih Müslüm’e bağlı grupların yardımı ile eylem yapmak için Türkiye’ye sızan 14 teröristin Türkiye’de güvenlik zafiyeti oluşturmayı hedeflediklerine dikkat çekildi.”

PKK’yı aşan pervasızlık!..
Dikkat çekici sorun yukardaki haberde işte... Türk istihbaratı, terör unsurlarının hareketleriyle ilgili duyumları alıyor ama acaba etkili ve önleyici biçimde değerlendiremiyor mu?..
Bu soruyu güçlendiren bir saptama da Ankara saldırısının yeri ve yöntemiyle ilgilidir...
Söyler misiniz; MİT’in bu yaşamsal uyarısının medyada yayımladığı saatlerde, Erdoğan’ın da PYD nedeniyle ABD’yi hedef almasının bir kaç saat sonrasında, Ankara’da devletin en hassas kurumlarının yanı başında bombalı araç patlatılması sıradan bir olay mı?..
Ne yazık ki değil... Görülüyor ki; devlet bir yandan alınan istihbaratların değerlendirilmesi konusunda yeterince etkili olamıyor, diğer yandan da Suriye, Rusya, PYD ve en sonunda da ABD’ye kafa tutulmasıyla uluslararası istihbaratın hareketlenmesine karşı bir şey yapamıyor...
Önce Batı’da sonra ise Doğu’da 24 saat geçmeden iki bombalı aracın patlatılması ve 34 kurban verilmesi de gösteriyor ki, Türkiye yalnızca PKK ve IŞİD’in değil, onların taşeron birimlerini kullanan uluslararası istihbarat güçlerinin de iyice hedefi haline gelmiştir... O halde tehlike sandığımızdan da büyüktür!..