26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Tayyip Erdoğan yeniden ABD’ye dönebilir mi

Doğu Perinçek

Doğu Perinçek

Gazete Yazarı

A+ A-

Cumhurbaşkanı Sayın Tayyip Erdoğan, üç gün önce Tunus’ta Suriye Devlet Başkanı Sayın Beşar Esad için “terörist” suçlamasında bulundu. Dün Türkiye ile Rusya arasında S 400 füzeleri sözleşmesi imzalandı. İlk teslimat 2020 yılında.
Bu süreç böyle işte!
Hangi süreç diyeceksiniz. Yanıt: Türkiye’nin Atlantik denetiminden kurtulup Avrasya’daki bağımsız konumuna yerleşmesi süreci.
Türkiye, 1945 yılından, özellikle 1980’den bu yana devam eden 70 yılın zincirlerini kırıyor. Öyle Tayyip Erdoğanların dudaklarının ucundaki bir olay değil yaşananlar. Önce bunun anlaşılması gerekiyor.

YENİ DÜNYANIN KURUCULARI

Yeni bir dünya kuruluyor ve Türkiye bu sürecin önde gelen ülkeleri arasında. Yeni dünyanın kuruluşunda üç etken göze çarpıyor.
Ekonomide Çin ve Hindistan.
Silahlı direnişte Batı Asya ülkeleri. Tek tek sayarsak Rusya, Türkiye, Suriye, Irak, İran, Filistin ve Yemen.
Siyasal düzlemde ABD’ye kafa tutma eğilimine giren Almanya ve Fransa, hatta İngiltere.

SÜRECİN ZİKZAKLI KARAKTERİ

Türkiye, 2014 baharında Silivri duvarlarını yıkarak ABD denetiminden çıkmaya başladı. ABD’nin piyonlarını temizleyerek, Gladyosunu bastırarak, sözde “Kürdistan” planlarını bozarak buraya geldik. Bir tür Türkiye-Amerika Savaşı yaşanıyor.
Kolay değil ve iniş çıkışlı bir süreç.
Bu süreç, AKP iktidarının başarıyla yönetebileceği bir süreç değil. Türkiye’nin mecburiyetleri ve dinamikleri, AKP iktidarını önüne katmış sürüklüyor.
Bu sürecin asıl sahibi ve yöneticisi Vatan Partisi’dir.
Ancak Vatan Partisi şu anda hükümette değil.
Tarihin zorunlulukları bu durumlarda sürecin asıl hükümetinin yönetime gelmesini beklemiyor. Şöyle de söylenebilir: Zorunlu olan programın kendisini dayatması, o programın asıl sahibini de iktidar sürecine sokmaktadır.

BOP DA KALMADI EŞBAŞKANI DA

Dünyadan bakanlar Türkiye’yi daha iyi anlıyorlar. Çünkü Türkiye’nin içindeki mevzilenmelerin dışında, küresel konumdalar. Örneğin ABD, Alman, Rus basınında hiç kimse yaşanan zikzakları şaşkınlıkla karşılamıyor, çünkü sürecin doğasını biliyorlar. Ancak Türkiye’de süreci görmeyen hayli yaygın bir kesim var. Bunlar, Tayyip Erdoğan yönetiminin her yalpalamasında, “ABD’nin BOP Başkanından ne beklenir ki” türünden saplantılarını hemen piyasaya sürüyorlar.
Bunlara göre, her şey yerinde durur, hiçbir şey değişmez.
Şu Batı Asya’ya bir göz atalım, BOP mu kaldı ki, Tayyip Erdoğan’ın BOP Eşbaşkanlığı kalsın.
Türkiye ekonomisinin en büyük ortakları artık Çin, Rusya ve Almanya. Türkiye’nin büyük sermayesinin gözü Avrasya’da.
Türkiye, ABD’nin üzerimize sürdüğü PKK/PYD, FETÖ gibi terör örgütleriyle savaşıyor. ABD ile cephe cepheye geldi.
Türkiye, bu süreçte Batı Asya ülkeleriyle silah arkadaşı oldu.
BOP’a gelince, yandı bitti kül oldu.

ABD’YE DÖNÜŞ YOK

Yaşanan sürecin ana eğilimi Avrasya yönündedir. Hiç kimse Türkiye’yi yeniden ABD cenahına yöneltemez.
Örneğin Beşar Esad’a yönelik suçlamanın nedenlerini açıklayan tahlillere bakalım. Tayyip Erdoğan yönetimi, “200 Milyar Dolar bulabilmek” için tekrar ABD’ye dönmüş, Körfez’de para arıyormuş vb.
Türkiye açısından da ABD açısından da böyle bir çözüm yok. Türkiye’nin borçlanma ekonomisiyle çarkı çevirme şansı yok. ABD’nin elindeki olanaklar ve yöneldiği gerçekçi strateji de buna elvermiyor. Türkiye, kim yönetirse yönetsin, Üretim Ekonomisine yönelmek zorunda. Yalpalayarak yönelir veya kararlı olarak yönelir, Türkiye’nin önündeki seçenekler bunlardır.
Türkiye, vatan bütünlüğünü korumak için de Avrasya’daki yerini almak zorunda.
O’nun için Türkiye’nin tekrar ABD denetimine düşmesini bekleyenler hayâl içindedirler. “Tayyip Erdoğan yeniden BOP Eşbaşkanlığı yapsın da, biz de ona rahat muhalefet yapalım” diyen gizli Amerikancılar da bu sürecin altında kalmışlardır ve haklı çıkma şansları bulunmuyor.

SÜRECİN İKİ KANUNU

Bu süreç, Vatan Bütünlüğü ve Üretim Ekonomisi sürecidir. Sürecin iki kanunu var:
Bir: Atomu parçalayabilirler, fakat Türkiye’yi parçalayamazlar.
İki: Borçlanma ekonomisi iflas etti, Üretim Ekonomisi tek çözümdür.
Türkiye’de her siyasal akım, bu kanunlara uyduğu ölçüde nefes alabilir ve hükümet konumunda olabilir.
Sürece karşı koyan, ABD destekli ters programlar da var kuşkusuz. O ters programların da partileri var. Ancak gelecekleri yoktur.

SÜRECİN HÜKÜMET FORMÜLÜ

Kimileri muhalefet yapmayı, Tayyip Erdoğan ne yaparsa tersini yapmak olarak uyguluyorlar. Böylece çoğu zaman ABD’nin ters programının mevzisinde bulunuyorlar.
Oysa bugün iktidar kapısını açan geçerli muhalefet, Bölünmeye ve Borçlanma Ekonomisine muhalefettir, başka deyişle Atlantik sistemine karşı mücadeledir. Ve bu muhalefet, çözüm getiren muhalefettir. Türkiye’nin Vatan Bütünlüğü ve Üretim Ekonomisi sürecine önderlik, iktidar olmanın anahtarıdır.
Türkiye’de hükümet formülü, artık ABD’den ruhsat almak değildir. O devir arkada kaldı. Tayyip Erdoğan, 24 Temmuz 2015 günü PKK’yı hendeklere gömme harekâtına evet dediği için oyunu yüzde 10 yükseltti.
Hükümet formülü, Birleşen ve Üreten Türkiye mevzisinde en kararlı en tutarlı duruştadır. Tayyip Erdoğan, bunu yapamıyor. Çözüm, Vatan Partisi’ndedir.
Tayip Erdoğan yönetiminin ABD’ye dönmesini önlemek de Hükümet olma mücadelesinin bir parçasıdır.
Vatanseverlerin ve Üreticilerin iktidarı, ABD’ye dönen Türkiye’de değil, ABD denetiminden kurtulan Türkiye’de kurulacaktır.