19 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘Tek’ olması gereken ‘çift’ ‘Çift’ olması gerekense ‘tek’!

Ufuk Söylemez

Ufuk Söylemez

Eski Yazar

A+ A-

Türk ekonomisinde el parasıyla borçlanarak, ithalat yapıp, tüketmekten ibaret, ‘’lale devrinin” artık kaçınılmaz sonuna doğru hızla gidiyoruz.

2002 yılından beri sıcak para politikalarını “iktidarın” başarısı olarak sunan ve savunan “Ali Babacan ve saz arkadaşları” şimdi panik halinde, üretimden-sanayiden bahsetmeye, inşaat ve rantçılıkla daha fazla gidilemeyeceğini söyleyerek, böylece yaklaşan ekonomik sıkıntıların sorumluluğundan kaçabileceklerini sanmaya başladılar.

Ne diyelim tam bir şark kurnazlığı.

Ekonomide enflasyonun, faizlerin ve işsizliğin yıl sonu itibariyle yüzde 10’u aşarak “çift” haneye çıkması kuvvetle muhtemel görünüyor.

Büyümenin ise yüzde 3 gibi son derecede düşük bir seviyeye ineceği görülüyor.

Öte yandan Türkiye gibi ‘’gelişmekte olan” ama ne hikmetse bir türlü “gelişemeyen” ekonomilere, uluslararası “yatırım yapılabilir” notunun en az 2 kredi derecelendirme kuruluşu tarafından verilmesi gerekiyor.

Ancak görünen o ki bu satırların kaleme alındığı gün ve saatte henüz açıklanmamamış olan, Fitch’in yeni kredi notuyla ekonominin, bazı kurum ve bankaların notlarının düşürülmesinin ciddi bir olasılık olduğu konuşuluyor.

Eğer böyle bir şey olursa, bunun ekonomiye olumsuz etkileri çok daha rahatsız edici olacaktır.

Cari açık, dış ticaret açığı, rezervlerin ve borçlanmanın seviyesi alarm verirken, böyle bir not indiriminin “arı kovanına çomak sokmak” anlamına geleceği açık bir gerçek.

Zaten ABD’de, FED’in ilan ettiği politika değişikliği nedeniyle, giderek azalmakta olan sıcak para girişleri, böyle bir not indiriminden sonra daha da azalabilir.

Zaten bu beklentiler nedeniyle dolarda son 2 aylık fiili devalüasyon yüzde 7’yi aşmış durumda.

Türkiye Bankalar Birliği sadece bu yılın ilk 7 ayında kredi borcunu ödeyemeyenlerin sayısının 1 milyonu aştığını açıkladı.

Daha 2 gün önce, doğalgaz ve elektriğe tam da kış öncesi, yüzde 9 gibi çok yüksek bir zam yapılmak zorunda kalındı.

Eylül enflasyonu geçen yılın aynı ayının baz etkisi nedeniyle yanıltıcı çıkabilir. Ama bana göre yıl sonu itibarıyla enflasyonun çift haneye çıkması çok ciddi bir ihtimal.

SEFALET ENDEKSİ

Tek haneli olması gereken enflasyon, faiziler ve de işsizlik maalesef “çift haneye” çıkıyor.

Çift kredi derecelendirme kuruluşunun yatırım yapılabilir notu vermesi gerekirken burada da “teke” inileceği anlaşılıyor.

Büyümenin de yüzde 3’lük bir oranla dibe vuracağını düşünürsek, “tek” olması gereken temel mali göstergelerin “çift”; çift olması gerekenlerin ise “tek” olarak gerçekleşeceği ortaya çıkıyor.

Bunun anlamı “sefalet endeksinin” Türk insanı için yükselmesidir.

Sefalet endeksi, Enflasyon+işsizlik+büyüme oranlarının toplamından oluşur. Türkiye 89 ülke arasında bu endekste en kötü 13’üncü ülkeydi 2013 yılında.

Türkiye’de insanlar, kadınlar, gençler, işsiz kalıyor, sabit ve dar gelirliler, enflasyon karşısında yoksullaşıyor. Yani insanların yaşamları daha da zorlaşıyor ve sefilleşiyor.

Türkiye’de “tek” hane olması gereken temel göstergeler “çift” haneye çıkarken, “çift” olması gerekenler “tek”e düşüyor. Bunun sonucunda insanların yaşamları zorlaşıyor, yoksullaşıyor ve sefilleşiyor.

2014 yılında Türkiye’nin dünya “sefalet endeksi” sıralamasında çok daha kötü bir yerde olacağı anlaşılıyor.

Ne diyelim, her şerden bir hayır çıkarmak gerekir belki de.

Bu ekonomik gidişat umarız ki, geniş halk kitlelerindeki uyanışı, demokratik itirazı ve tepkiyi canlandırır.

Not: Yurtiçi ve yurtdışındaki tüm okurlarımızın Bayramını en iyi dileklerimle kutlarım.