20 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Teknik direktörler nasıl davranmalı?

Metin Tükenmez

Metin Tükenmez

Eski Yazar

A+ A-

Bir zamanlar teknik direktörler yedek kulübesinde kendilerine ayrılan bölümde dingin bir şekilde hareket eder, olayları olduğundan daha fazla göstermeden oyuncularına gerekli uyarıları yapardı. Her şeyi aşırı büyüterek olmadık tutum ve davranışlar içine girmek biraz da ayıp sayılırdı. Bu satırların yazarı 1. ve 2. ligde 10 seneye yakın bir dönem teknik direktörlük yaptı, hiç bir zaman bugünkü gibi kulübede yerinde duramayan bir davranış sergilemedi. 1985 yılında Eyüpspor’da tadına doyum olmayan bir sezon geçirdik, inanılmaz güzellikte 64 gol attık, Eyüplüler o sezonu hiç unutamıyorlar, şampiyonluğu kıl payı kaçırdık, ama benim kulübeden fırladığımı bir kez bile kimse görmemiştir.

'Bu bir tarz meselesi' diyebilirsiniz. Hayır, bu bir tarz meselesi değil, o günlerde böyle bir tarz da yoktu. Bana sorarsanız bu bir satış, kendini pazarlama meselesidir ki, Türkiye’ye Daum'la geldi, aynı ekolden gelen Yılmaz Vural ile de yerleşti. Almanlar futbolu bir gösteri ve buna bağlı olarak endüstri gördükleri için kulübedeki davranışları da bu gösterinin bir parçası olarak algılıyorlar. Bizde ise kulübe gösterileri hâlâ şiddete yol açan bir tutum olmaktan öteye geçmedi.

Teknik adamlığa yeni başlamış, henüz kendini kanıtlamaya çalışan gençlerin heyecanı anlaşılabilir. Ancak 70 yaşındaki Dick Advocaat’a ne demeli? Ligden düşmeme mücadelesi veren Akhisar Belediyespor’a atılan gollerde neredeyse yanındakilerin sırtına çıkacaktı. Bunları Hikmet Karaman yapıyor. Hatta hakemin haksız yere verdiği penaltı yüzünden hakemliği bıraktığı maçta, o haksız ceza vuruşu gole dönüştürüldüğünde futbolcularının sırtına bile çıkmıştı. Oysa normal bir insan bu durumda utanır. Advocaat nice başarılı, heyecanlı maçlar yaşamıştır, Akhisar’a atılan goller nedir ki?

Advocaat’ın davranışları Karaman gibi abartılmış olmasa da, Fenerbahçe’nin bir futbolcusu kadar bütçesi olmayan Akhisar Belediyespor’a atılan gollerden sonraki davranışları yerinde değil kanımca. Yıllardır sorarım: Bir lig maçında atılan golden sonra bu denli sevinen, insanın bulunduğu yere ve kalıbına yakışmayan davranışlar sergileyenler, yarın öbür gün lig finalinde atılacak golde ne yapacaklar? Bu durumda sergilenen davranış stadı yakmak olacaktır herhalde!

Teknik direktörler zaman zaman çocukça sevinçler yaşayabilirler. Bu saflık ve temizlik anlamı taşır. Bunu bazen Şenol Güneş’te görürsünüz. Ama o da Trabzonspor karşısında atılan gollere sevinemedi, alkışlamakla yetindi. Çünkü onun da çocukça bir korkusu var, sonra Trabzonlular ne der? O ünlü şarkı sözlerinde de söylendiği gibi, "Biz büyüdük, kirlendi dünya." Aslında kirlenen dünya değil, bizleriz. Bizlerin kirliliği dünyayı yaşanılmaz kılmakta. Özellikle futbol dünyasında paylaşılmaya çalışılan paralar ilişkileri daha da kirletti. Teknik direktörlerin kulübedeki davranışları da, imzaladığı sözleşmenin süresini uzatmak ve dolayısıyla da akçeli durumlardan daha fazla yararlanmak amacı taşımaktadır. Sizi bilmem ama ben böyle anlıyorum…