20 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Teori strateji ve siyaset

Doğu Perinçek

Doğu Perinçek

Gazete Yazarı

A+ A-

Okuyucularımızın ve bütün milletimizin ve başta komşularımız olmak üzere bütün Müslüman kardeşlerimizin Ramazan Bayramını kutluyoruz. Bütün insanlığa güzellikler diliyoruz.
ÜÇ DÜZLEMMillî Demokratik Devrim ve işçi sınıfı üzerine tartışmalarda üç düzlemin birbirine karıştırıldığı görülüyor.Birincisi, teori düzlemidir.İkincisi, program ya da strateji düzlemidir.Üçüncüsü, siyaset ya da taktik düzlemidir.
TEORİ DÜZLEMİBelli bir toplumsal süreci açıklayan bütünsel bilgiye teori diyoruz.Teori, Türkçemize kuram diye yerleşti. Güzel bir kavramlaştırma. Çünkü teori yapmak, bilgileri kurmaktır; inşa etmektir. Teori kurduğumuz zaman, toplumsal pratiklerden çıkartılan bilgileri bir sistem ekseninde birleştirir, bilgiler arası bağlantıları kurar bir iskelet oluştururuz. Teori, bilgileri bir kemik yığını olmaktan kurtarır ve bir sistem yaratmaya hizmet eder. Nasıl bir doğa bilimci, toprağın altında bulunan kemikleri, iskelet modeline göre bir araya getirirse, bilgiler de bir teoriye göre sistemleştirilir. Teori yoksa, iskelet kurulamaz; elde kemik yığını kalır. Yine bir arkeolog, nasıl kazıda bulduğu taşları ve eşyaları bir tapınak ya da saray modeline göre yorumluyor ve kuruyorsa, teori o işlevi görür. Teori olmazsa, elimizde yalnızca bir taş yığını vardır. Taşlar arasındaki ilişki açıklanmadan kalır.Emperyalizm teorisi, çağımızın toplumsal pratiğini açıklıyor. Bu teori sayesinde çeşitli süreçler arasında bütünlük kurabiliyoruz. 20. Yüzyılın başlarından bu yana dünya iki büyük kampa ayrılmıştır: Ezen ve Ezilen Milletler. Bugün Çin Halk Cumhuriyeti gibi gelişen ülkeler de, toplumsal-ekonomik ilişkiler açısından olmasa da, dünya ölçeğindeki kamplaşmada Ezilenler safında yer alıyorlar.19. Yüzyılda gelişen kapitalist ülkelerde devrim, toplu üretim yapan işçi sınıfı ile özel mülkiyetin sahibi olan sermaye sınıfı arasındaki çelişmenin çözülmesi idi. Emperyalizm çağında devrim ise, emperyalizm ile ezilen millet arasındaki çelişmenin çözülmesidir. Çağımızda devrim teorisi, “emperyalist sömürü zincirinin zayıf halkasında kırılması” diye özetlendi. Nitekim emperyalizm çağında bütün devrimler vatan savunması mücadelesinde gerçekleşti. Emperyalizme karşı millî mücadele de, sınıf mücadelesidir. Emperyalizm sınıftır, tekelci sermaye sınıfıdır. Emperyalizme karşı mücadele veren millet de sınıflardan oluşur.
PROGRAM YA DA STRATEJİ DÜZLEMİProgram ve strateji aynı düzlemin kavramlarıdır. Emperyalizm teorisi, çağımızda dünyadaki toplumsal pratiğin ya da ilişkiler ağının bütününü açıklıyor.Kuşkusuz dünya ölçeğinde bir program ya da stratejiden de söz edilebilir. Ancak çağımızda devrimin alanı, tek tek ülkelerdir. “Emperyalist sömürü zincirinin zayıf halkası” kavramı da, bir ülkeyi ifade eder. O nedenle program ya da strateji, ülke ölçeğindedir.Program, bir ülkenin bulunduğu stratejik aşamada yapılacak işlerin bütünüdür. Örneğin Millî Demokratik Devrim programı ya da Türkiye’deki özgün tanımıyla Kemalist Devrimin tamamlanması, bağımsızlık ve demokrasinin hayata geçirilmesidir.Strateji ise, programın belirlediği hedefe ulaşmak için toplumsal mevzilenme, izlenecek yol ve kullanılacak araçların bütünüdür. Örneğin Millî Demokratik Devrim stratejisine göre: Hedef, bağımsızlık ve demokrasiyi kuracak millî sınıfların iktidarıdır.Sınıfların mevzilenmesine gelince: İşçi sınıfı, köylülük, küçük esnaf ve zenaatkâr ve millî sermaye sınıfı, millî sınıfları oluşturur. Bugün Türkiye’de işçi sınıfından sanayiciye kadar bütün millî sınıfların çıkarı, üretim ekonomisinde ve vatanın bütünleştirilmesinde birleşiyor. Tasfiye edilecek sınıflar ise, emperyalizmin acentaları, mafyalaşan sermaye sınıfı ve Ortaçağ kalıntısı ağalık ve şeyhliktir. Millî Demokratik Devrimin kesin zaferi ve tamamlanması için, işçi sınıfının önderliğine ihtiyaç var. Millî sermaye sınıfının önderliğinde de millî demokratik devrimler oldu, ama yarım kaldılar. İşçi sınıfı, bağımsızlık ve demokrasi amacına en bağlı, en tutarlı, en kararlı sınıftır.
SİYASET YA DA TAKTİK DÜZLEMİBir stratejiyi hayata geçirirken, toplumsal pratiğin çeşitli dalgalanmalarında izleyeceğimiz yollara, kullanacağımız araçlara siyaset ya da taktik diyoruz. Strateji, belli bir aşamada değişmez, ancak siyasetler (taktikler) dalgalanmalara göre her an değişebilir. Örneğin kuvvetler arasındaki ilişkilerdeki değişikliklere göre, her an savunma taktiğinden saldırı taktiğine geçilebilir. Belli bir strateji içinde, sonsuz siyaset ve taktik üretilebilir.
KARIŞIKLIK NEREDEKarışıklıklar, teori, strateji ve siyaset düzlemlerini ayırmamaktan ileri geliyor. Örneğin Milli Demokratik Devrim stratejisine göre, işçi sınıfı ve sanayici, emperyalizme ve Ortaçağ ilişkilerine karşı müttefik konumundadırlar. Daha somut ve güncel bağlamda söylersek, üretim ekonomisinin kuruluşunda ve vatanın bütünleştirilmesinde işçi sınıfı ve millî sanayici, nesnel olarak aynı mevzide bulunuyorlar. Ancak işçi sınıfı ile sanayici arasında da belli çelişmeler var. Sanayici işgücünün maliyetini düşürmeye çabalarken, işçi hayat koşullarını düzeltmek için uğraşıyor. Taktik ya da siyaset düzleminde karşı karşıya gelebilen bu iki sınıf, stratejik düzlemde düşman konumunda değillerdir. Bu durumda Millî Demokratik Devrimi kesin sonucuna götürmek için, bütün millî sınıfları stratejik düzlemde birleştirmek gerekir.Stratejik düzlemde müttefik olan işçi sınıfı ile sanayici arasındaki sorunları ise, hem dostluk hem mücadele siyasetiyle çözebiliriz. Stratejik düzlemde, emperyalizme ve Ortaçağ ilişkilerine karşı birliktelik gözetilmeli, ancak bağımsızlık ve demokrasinin en kararlı sınıfı olan işçilerin konumu güçlendirilmelidir. Sanayicinin işçiyi acımasızca ezdiği koşullarda, bağımsızlık ve demokrasi yolunda ilerlenmez. Bugün işçi sınıfı, sanayicinin özel mülkiyetine el koyma talebiyle mücadele etmiyor, hiçbir işyerinde böyle bir taleple karşılaşmıyoruz. İşçinin taleplerini, içinde bulunduğumuz toplumsal-ekonomik aşama belirliyor. İşte bu stratejik bir tavırdır. İşçi, daha iyi hayat koşulları, daha yüksek ücret, iş güvenliği, insanca çalışma koşulları istiyor. Bu koşulların sağlanmasına yönelik sınıf mücadelesi, stratejik birlikteliği bozmaz, aksine güçlendirir. Bu nedenle Vatan Partisi’nin stratejisi, üretim ekonomisi ve vatan bütünlüğü için bütün milleti, bu arada işçi ile sanayiciyi birleştirmektir.Siyaset düzleminde ise, işçi sınıfının hayat koşullarını iyileştirmek ve özgürce örgütlenmek için bütün mücadelelerinin en ön safındayız. Üretim ekonomisini kuracak ve vatanı bütünleştirecek olan Vatan Partisi, bütün millî sınıfların ekonomik ve demokratik mücadelelerinde yer alarak, bu mücadelelere önderlik ederek halkla birleşecek ve milleti birleştirecektir.
SİYASETTE ZENGİNLİKMillî mücadele, stratejik düzlemin mücadelesidir.İşçi sınıfının insanca yaşam mücadelesi ise, sermaye sınıfına karşı hem dostluk hem mücadele siyasetiyle yürütülürse, bilinçli ve örgütlü mücadele olur. Örneğin işçi, “sınıf mücadelesi” adına makinaları kırıyorsa veya üretim faaliyetinin varlığını hedef alıyorsa veya düşmanın siyasal hedeflerine alet oluyorsa, bilinçli sınıf mücadelesinden söz edilemez. Stratejiyi taktiğe indirgersek, taktiği yok ederiz. O zaman işçiyle, emekçiyle, halkla birleşemeyiz ve millî mücadeleyi yürütecek gücü de toplayamayız. Strateji ve taktik arasındaki uyum, ancak siyasette zenginlikle başarılabilir. Bugün Türkiye, derin bir ekonomik krizin içine girmiştir. Bursa’da başlayan ve hemen İzmit’e, Ankara’ya ve Aliağa’ya yayılan işçi hareketleri, yükselerek devam edecek. Önceki gün Yıldırım Koç arkadaşımızın da Aydınlık gazetemizde yazdığı gibi, sınıf mücadelesi iradeyle yaratılamaz. Emekçi sınıfların mücadelesindeki yükseliş, nesnel koşulların ürünüdür. Bu mücadeleye program, strateji ve siyaset düzleminde önderlik, Vatan Partisi’nin tarihsel görevidir. Siyasal hedef, vatanı bütünleştirecek ve üretim ekonomisini inşa edecek olan Millî Hükümeti kurmaktır.