25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Terörizmin reviri hangi kanı temizliyor?..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

Türkiye, PKK’nın şiddet eylemlerine başladığı 1984’ ten bu yana terörle mücadele ediyor...

30 yıllık şiddet tarihinde on binlerce cana mal olan PKK terörü, ülke ekonomisine verdiği 500 milyar doları aşkın zarara rağmen etkisini yitireceğine artırıyor...

Yalnız PKK mı?.. Türkiye’yi yıllardır kan bataklığına çeviren terörün iki ayağı daha var: Hizbullah ve en sonunda da ülkemizde de giderek büyüyen radikal Selefilerin çatısı El Kaide ve türevleri...

Ne şaşırtıcıdır ki terörün bölücü ve dinci unsurları şiddeti dayatarak siyasallaştı... PKK, bünyesinden BDP’yi, ardından da HDP’yi çıkardı... PKK’nın legal kolu artık Ankara-İmralı, Kandil-Avrupa hattında devletle pazarlık bile yapıyor...

Ayrılıkçı terörün bu devinimi, uzun yıllar PKK ile savaşan Türk Hizbullahı’nı da sonunda siyasi rotaya çekti...

AKP iktidarı, örgütün kurucularını salt PKK karşısında siyasi bariyer yaratmaları için salıverince, Kürt siyasetinde dincilerin söz sahibi olma planı da uygulamaya konuldu...

Bir zamanlar sokaklarda Takarov tabancalar ve satırla saldırılar düzenleyen, kaçırdığı insanları yeraltı hücrelerinde sorgulayan ve mezar evlerle dehşet yaratan Hizbullah’ın da artık partisi var: “Hüda-Par...”

Yani tıpkı Hizbullah’ın açılımında olduğu gibi “Allah’ın Partisi!..”

TÜRKİYE’DEN BİN IŞİD’Lİ...

Terörün üç kolundan akıtılan kan 30 yıldır durmuyor... PKK türevleri AKP’nin “açılım” planına rağmen daha geçen hafta Suriye sınırında 3 askeri şehit ettiler... Eylemi PYD üstlendi...

Hizbullah’ın bir kolu siyasallaştı ama radikal hücreleri artık El Kaide saflarında... Örneğin, Hizbullah kurucularından Hacı Bayancık’ın oğlu Halis Bayancık, El Kaide’nin önemli isimlerinden biri haline geldi...

2011 Nisan’ında, İstanbul’da polise yönelik eylem yapacağı iddiasıyla tutuklanan Bayancık, 2013’te salıverildi... Bayancık, El Kaide yanlısı dergilerde yazarken, “Ebu Hanzala” kod adını kullanıyor...

Bayancık da, El Kaide’nin Hizbullah saflarından çektiği ilk militandan biri... Onun arkadaşları, 15-20 Kasım 2003’te, İstanbul’da 4 ayrı merkeze yönelik intihar saldırılarında 60’tan fazla yurttaşı öldürdüler...

HSBC Bank, İngiltere Başkonsolosluğu ve iki sinagoga yönelik bombalı saldırılar ne ilginçtir ki Ramazan ayına denk getirilmişti!..

El Kaide’nin bu eylemden sonraki saldırıları da çok can aldı... İstanbul’daki ABD Konsolosluğu’nun önünde ve Gaziantep’teki çatışmalarda 5 polis şehit olurken, örgüt son 10 yılda Türkiye’de önemli bir güç haline geldi... Örneğin, bugünlerde yalnızca IŞİD saflarında bin kadar Türk militanın barındığı biliniyor...

TERÖRE ŞİFA SUNMAK!..

Türkiye’yi esir alan terörün çok kısa bir tarihidir bu... Kan ve şiddetin gerisini fazla deşmeye gerek yok; çünkü tüm dünyanın kafa kesme, kurşuna dizme ve kalp yeme eylemleriyle IŞİD’tiği şeriatçı terör artık Türkiye’de...

Başbakan Erdoğan’ın “unsur” diyerek neredeyse sevimli gösterdiği bu örgütün Türkiye’deki yapılanması yalnızca koruyup kollama, kamp ve lojistiğe olanak sağlama, militan ve silah yardımına göz yummaktan ibaret değil...

Musul’da Türk konsolosluk görevlilerini haftalardır rehin tutan IŞİD, 11 yıl önce İstanbul’u kana bulayan El Kaide’nin en acımasız eylem birimi olarak Türkiye’yi örgütlenme ve geçiş üssü olarak da kullanıyor...

Gelelim işin özetine, 30 yıldır ayrılıkçılıktan şeriatçılığa kadar şiddetin tüm kollarının tehdidiyle yaşayan Türkiye, kendini hangi yüzle terörün reviri olarak kullandırıyor acaba?..

Baksanıza, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, bir BDP milletvekilinin, “Kürtlerin yaşadığı yerleşim bölgelerinde yapılan saldırılar sonucunda Türkiye’ye getirilip tedavi edilen kişi sayısı nedir şeklindeki sorusuna nasıl yanıt vermiş:

“Bakanlığımız dil, din, ırk, cinsiyet ayırımı gözetmeden sağlık hizmeti sunmaktadır. 12 Mart 2014 tarihine kadar Ceylanpınar’da 319 kişi, Akçakale’de ise 1552 kişi sınırdan yaralı olarak giriş yapmış ve ülkemizde tedavi edilmiştir.”

Türkiye’de tedavi edilen militanların küçük bir bölümü PKK’nın Suriye kolunda faaliyet gösteren PYD üyeleri... Onlar da Suriye sınırında “Rojava” diye adlandırılan Kürt bölgesinin neredeyse üçte ikisini ele geçiren dinci terörün tehdidinde...

Peki ya ülkemizde şifa bahşedilen diğer teröristler kimler?.. Onlar da Suriye ve Irak’ta, kafa kesmekten toplu infazlara ve hatta insan kalbi yemeye kadar her türlü insanlık dışı şiddeti uygulayan El Nusra, El Kaide, ÖSO ve nihayet IŞİD militanları...

Söyler misiniz Türkiye, barbarca eylemlerle insanlığı vuranlara kucak açarken hangi kanı durduracağını sanıyor acaba?..

SUSKUN REHİNE!..

IŞİD militanlarının Musul’da haftalardır rehin tuttuğu Türk konsolosluk görevlilerinden nedense hiç ses yok!

Bu sessizliği sakın ola olayın unutulması şeklinde algılamayın... Çünkü olayın tarafları, mağdurları, yetkilileri ve ilgililerinin tuhaf sessizliği dikkat çekici!..

Diyorlardı ki AKP, tıpkı “van münit” olayındaki gibi Musul’daki rehine olayını siyasi çıkar için kullanacak; ama Çankaya seçimine 3 gün kalmışken sessizliğin sürmesi kafa karıştırıyor...

İktidar pusudaymış gibi suskun!.. Rehinelerden ise doğal olarak ses yok... Ya otel odalarında keyifleri yerinde ya da başlarına bir iş geldi de devlet açıklayamıyor!..

Peki ya rehine yakınlarının şoke eden rahatlığına ne demeli?.. Soruyu yinelemekte yarar var; Diyarbakır’da çocukları PKK tarafından kaçırılan anneler yeri göğü inletirken, 49 konsolosluk görevlisinin yüzlerce yakınının başlarını adeta kuma gömmesi şaşırtıcı değil mi?...

Musul skandalının altında başka bir plan mı var acaba?.. IŞİD, Irak’tan sonra Suriye ve nihayetinde Lübnan’da örgütlendikten sonra namluyu Güneydoğu’ya çevirebilmek için rehineler üzerinden Türkiye’ye şantaj mı yapıyor?..