28 Mart 2024 Perşembe
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

The Economist ne ses var ne nefes!

Ufuk Söylemez

Ufuk Söylemez

Eski Yazar

Dünyaca ünlü ekonomi/politik haftalık bir dergi olan The Economist, 1 milyonu aşkın tirajıyla yaygın bir etki ve öneme sahip.
Ben de işimin ve uzmanlığımın gereği, bu dergiyi yıllardan beri düzenli olarak takip ediyorum.
Ancak 2007 yılından itibaren The Economist’in Türkiye’ye yönelik yazı ve yorumlarına bir haller oldu.
Neredeyse 2 haftada bir Türkiye ile ilgili ve çoğunlukla ekonomik değil, politik, iddialı, taraflı, yazı ve yorumlar yapmaya başladı.
Çoğu yazarının ismi dahi olmadan imzasız yayınlanan bu makaleler sanki Türkiye Cumhuriyeti’ne, onun kurucusu Atatürk’e ve TSK’ye karşı azılı bir düşmanın kaleminden çıkmışçasına taraflı ve önyargılı olmaya başladılar maalesef.
Kıbrıs’ta ver-kurtul politikalarına, K. Irak’ta Barzani aşiretini kukla bir Kürdistan devletine dönüştürme gayretlerine, Ermeniler’in Türkleri soykırımcı ilan etme heveslerine, çanak tutan yazılar birbirini kovalamaya başladı.
The Economist burada da durmadı. İçimizdeki laiklik karşıtı yobazların, vatan haini bölücülerin, dış güçlerin maşası haline gelmiş Fetullahçıların, ikinci Cumhuriyetçilerin, marksizmden dönme liberal de olamayan liboşların, adeta sözcülüğüne hatta öncülüğüne soyundu.
Ulus devletimiz, üniter yapımız, laik demokratik Cumhuriyet ilkelerimiz, Atatürk ve onun düşünce sistemi The Economist’in haksız, hasmane ve sistemik eleştirilerinin hedefi haline getirildi.
Bunlar makul ve tahammül edilebilir eleştiri sınırlarının çok ötesinde, Türklüğe, Atatürk ve Cumhuriyet değerlerine yayın yoluyla organize bir saldırıya dönüştü.
Geçmişte The Economist’in bu kasıtlı ve kabul edilemez “imzasız” yazılarını birçok kez eleştirmiş ve kendilerini 5. kol benzeri yayınlarına son vermeye, insafa ve objektifliğe davet etmiştim.
Ülkemize karşı yöneltilen “asimetrik psikolojik harekâtın” dış odaklı yayını gibi bir görüntünün ve politikanın The Economist’in saygınlığına gölge düşüreceğini vurgulamıştım.
The Economist’in Türkiye temsilcisi, Türk ve Bangladeş kökenli bir ailenin kızı ve kocası ABD’nin Ermenistan Büyükelçiliği’nde görevli önemli bir diplomat olan, Amberin Zaman’dı. Bu isim Türkiye’yi ya tam anlamıyor, bilmiyor, ya da yürütülen asimetrik psikolojik harekâta bilerek ya da bilmeyerek ön ayak oluyor ve The Economist’i de alet ediyordu.
O dönemde The Economist’e tavsiyemiz, ülkemizi bilen-tarafsızlığından ve başka ülke çıkarlarına hizmet ettiğinden şüphe duyulmayan gerçek gazetecilerle Türkiye bürolarını takviye etmesiydi.
Çünkü Amberin Zaman tipi gazetecilik Türk aydınlarında olumlu bir etki yaratmak bir yana tersine tepkilere neden oluyor, inandırıcılık sorunu yaratıyordu.
İşte bu Amberin Zaman, bir yandan da kumpasların tetikçisi operasyon gazetesi Taraf’ta da yazılar yazmaya başladı. Ama önce Pensilvanya’ya gidip, F. Gülen’in elini öpüp ona övgüler düzen yazılar döşendi.
Ancak ne olduysa 15 Temmuz’dan sonra oldu. The Economist Türkiye’de Cemaat görünümlü ABD bağlantılı, gayrı milli FETÖ’nün halk düşmanı, kanlı darbe teşebbüsünün bastırılmasından ve bozguna uğratılmasından sonra, Türkiye ile ilgili ne bir ses ne de bir nefes verdi. Amberin Zaman’dan ise bir “tık” bile yok.
The Economist, hiçbir politik analiz ya da haber yayınlamadı. Derin bir sessizliğe büründü. Üst üste son 2 sayısında da Türkiye’yi yok saydı. Ne kadar şaşırtıcı bir durum.
2007-2015 yılları arasında neredeyse 2 haftada bir Türkiye hakkında yazı ve yorumlar döktüren The Economist ve temsilcisi Amberin Zaman’a ne oldu? Neden sus-pus oldular acaba?
Hey The Economist, orada mısın, bir ses ver!