25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 24°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

The Harbiye

Oktay Yıldırım

Oktay Yıldırım

Eski Yazar

A+ A-

Daha geçtiğimiz günlerde Atatürk'ün Kara Harp Okulu'na girişinin 120. yıldönümü kutlandı. Geleneksel yoklama yapıldı, 1283 diye Atatürk'ün apolet numarası okununca bütün Harbiyeliler ayağa kalkıp "içimizde" diye bağırdılar. Güzel...
Diyelim Harbiyelilerin içinde, ya o okulu yönetenlerin? Ya da okulun içinde mi?
Harp Okulları artık Milli Savunma Üniversitesi oldu ve onu tuhaf adamlar yönetiyor. Atatürk'ün yapmayacağı ne varsa yapıyorlar.
M.S.Ü'ye bağlı Atatürk Stratejik Araştırmalar Enstitüsünün başında, Mustafa Çalık'ın Türkiye Günlüğü dergisinin yazı kurulunda da görev yapan Gültekin Yılmaz var. Derginin son sayısının başlığı: "Doğu Türkistan'da Çin Nazizmi."
Şimdi bu yöneticilerin konferansa davet ettikleri konuşmacı Zafer Karatay...
ABD ile doğrudan bağlantılı olan Emel Kırım Vakfı Başkanı, ayrıca ABD hükümetinin uluslararası destek açıklaması yaptığı Kırım Tatar Milli Meclisi Türkiye Temsilcisi...
Konferans 1944 Kırım sürgününü konu alıyormuş gibi görünse de bugüne ilişkin kaba Amerikan propagandasından ibaretti. Pentagon'un sözcüsü olduğunu herkesin bildiği Christian Amanpour'u kaynak göstererek Kırım'daki referandumun gerçeği yansıtmadığını söylüyor ve koca bir salon dolusu Türk subayına bunları dinletiyorlardı. Dinleyenler arasında İngiliz ve Fransız subayları da vardı.
Sormuyorlar mı: PKK'ya 20 bin TIR silahı kim verdi, o PKK'ya karşı operasyon yaparken bize kim destek oldu?
Cevap basit: ABD PKK'ya, Rusya ise bize yardım etti.
Koca Milli Savunma Üniversitesi bunu bilmiyor mu?
Rusya ile nükleer santral yapımı, S-400 alımı, Kuzey Akım Projesi, terörle mücadele, ekonomi gibi farklı başlıklarda stratejik anlaşmalar yaparken, bu konferansı nasıl anlayalım?
Türkiye'ye karşı harekat yapılıyor, ama bunun merkezi olarak M.S.Ü'nin seçilmiş olması skandaldır.
Ulusal Kanal ve Aydınlık, Türk ordusunun bileğine vurulan kelepçeyi çıkarmak için Silivri zindanında hem içeride hem dışarıda mücadele etti. Ama onları da hedefe koyuyor konuşmacı. ABD gibi, FETÖ gibi, PKK gibi, Türk milletinin bütün düşmanları gibi...
Bu konferans bundan 120 yıl önceki Harbiye'de yapılsa, Harbiyeli Mustafa Kemal ayağa kalkar ve itiraz ederdi. Tıpkı 1908 yılında Selanik orduevinde yaptığı gibi...
O okulun yöneticilerine ve o salondaki bütün Türk subaylarına soruyorum: 1283 nerede?
Sizler neredesiniz?

THE RADİKAL

IŞİD'in en büyük insan kaynaklarından biri olan ve El Bab'da Mehmetçiğe karşı savaşan Doğu Türkistan İslami Hareketi Partisi'nin liderlerinden biri olan Seyyit Tümtürk, gelip bunun izniyle konferans verdi.

The Harbiye - Resim : 1

Neredeyse bütün yönetim kadrosunun karısı, kızı oğlu, akrabası kendisinin de iki yeğeni taşeron kadrosundan üniversitede işe alındı. 100 bin başvuru içinden bütün yönetici akrabaları sınavı kazandı. Bunu soran gazetecilere, "Ne yani bizim yakınımız oldukları için aç mı kalsınlar?" dedi. Bunu da radikal saymadı.
Daha yenice, 18 Mart Çanakkale şehitlerini anma etkinlikleri kapsamında, üniversite ve müftülük ortak etkinliğinde Sivas-Koyulhisar ilçesi müftülüğü personelinden biri, Çanakkale muharebesi konulu konferans verdi. Bunu da radikal bulup yadırgamadı.
Ama ben...
Atatürkçü Düşünce Topluluğu'nun davetiyle "Vatan savunmasının dünü ve bugünü" konusunda konferans vereceğim zaman, "Televizyonda çok radikal söylemleri var o yüzden bizde konferans veremez" dedi ve konferansa engel oldu.
Bu kişi Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Rektör Yardımcısı Hakan Yekbaş.
Sivas'taki üniversitenin adı niye Cumhuriyet Üniversitesidir?
Çünkü Sivas, manda ve himaye taleplerinin şiddetle reddedilip, milli iradenin saltanatın üzerine çıktığı yerdir. Milli mücadelenin mihenk taşıdır. Sembolüdür Cumhuriyetin.
Peki, bu kafaların Cumhuriyet Üniversitesi ile ne alakası var?

THE MARMARA

The Harbiye - Resim : 2

Cemaat, en çok kendisini "milliyetçi-mukaddesatçı" diye tanımlayan kitleden ve liberallerden yararlandı. En büyük insan kaynağı onlardı. Bazı milliyetçilerdeki bu yolunu şaşırma hali, öyle bir yere geldi ki, PKK'lılarla bir arada bile yaşayabiliyorlardı.
Mesela Marmara Üniversitesi... Hep, milliyetçi kadrolara sahip olduğu düşünülürdü, ama FETÖ'nün çok ciddi yuvalandığı bir yere dönüştüğünü, 15 Temmuz sonrasında gördük.
Hiç unutmam, 2015 yılında orada bir konferansım vardı. Atatürkçü Düşünce Topluluğu'nun etkinliğiydi ve Mehmetçik kavramının tarihsel köklerini tartışacaktık. Üniversite yönetiminin etkinlik iznini en son gün verdiğini topluluk başkanından öğrendim, dahası bazı ülkücü öğrencilerin afiş çalışması yapmalarına engel olduklarını... Hayret ediyordum bunlara. ADT Başkanından onlardan bir randevu almasını rica ettim, konuşmak istiyordum. Konferans saatinden bir saat önce geldiğimde, kendi kantinlerine götürmek için beni karşılayan ülkücü genç, yolda bir ara: "İsterseniz bu kaldırımdan gidelim, orası PKK'nın kantini" diye, az ilerideki kafeteryayı gösterdi. Şaşırmış ve üzülmüştüm.
Sayıları 30-40 kadar olan gözleri pırıl pırıl parlayan ülkücü gençlerin arasına, gittiğimde duygularımı ve bu tuhaf çelişkiyi anlattım onlara: "Milliyetçisiniz, PKK kantininin önünden geçmiyorsunuz, ama Mehmetçik konferansını mı engelliyorsunuz" dedim. Yarım saat süren sohbetten sonra hepsi benimle birlikte konferans salonuna geldi, sonuna kadar büyük bir saygıyla dinlediler ve el sıkışıp sarılarak ayrıldılar.
Bu sene 18 Mart 2019'da Marmara Üniversitesi'ndeki tek etkinlik, yine ADT'nin düzenlediği "Dünden bugüne vatan savaşı" konferansıydı. Prof. Cüneyt Akalın ile birlikte konuşacaktık. Artık okulda PKK kantini ya da FETÖ'cü yöneticiler yoktu, ama...
Pazartesi günü yapılacak olan konferansa, Cuma akşam saat 17.00'de izin vermişlerdi. Böylece öğrencilerin haberi bile olmayacaktı, çünkü duyurulmasına zaman vermemişlerdi. Okulun en izbe ve bulunması en zor konferans salonunu tahsis etmişlerdi ki, haberdar olup bulmaya gelen de bulamasın.
Akıl alır gibi değildi, tek 18 Mart etkinliği üniversite tarafından, görünüşte izin verilerek engelleniyordu. FETÖ'den ve PKK'dan sonra hâlâ...

BİR ZAMANLAR ASKERDİK

The Harbiye - Resim : 3

Bir zamanlar askerdik... Gerçek askerlerdik.
Askerlerimiz hücum yeleklerindeki her türlü mühimmatı 24 saat yanlarından ayırmadan görev yaparlardı. Çok, ama çok zor koşullar altında vatan savunurlardı. Mesela soğuk iklim elbiseleri yoktu, ama 2500-3000 rakımlı dağlarda, donmamak için bazen pantolonun altına birkaç kat kadın külotlu çorabı giyerek, bazen naylonlara sarılarak beklerdik mevziilerimizde.
İnsani sınırların ötesine geçecek şekilde zorlardık bedenlerimizi, bir buçuk günde 117 km yol yürüdüğümüzü bilirim, şakası yok 38 saat içinde sadece 4-5 saatinin uyku ve dinlenme ile geçtiği aralıksız yaya intikalden söz ediyorum. Ayaklarımız patlamış, çoraplar ayak derilerine yapışıp deri olmuş, ama o yürüyüşler durmamıştı. Helikopterle su gönderilmezdi, operasyonda arazideki su kaynaklarından yararlanır, kötü hava koşullarına karşı koyarken arazinin olanaklarını kullanırdık. Soğuk iklim çadırlarımız, -30 dereceye kadar dayanan 150 gramlık panço ya da aluminyum battaniyelerimiz yoktu. Ha deyince helikopter gelemez, hop deyince yol bulup zırhlı araçlara binemezdik, zaten ne gezerdi zırhlı araç filan...
Ama, o koşullarda can aldık, can verdik, savaştık. 1992 PKK'nın en büyük kaybını verdiği yıldı. 1995'te sadece eski nesil soğuk iklim elbiseleri gelmişti, diğer her şey aynıydı ve yine aynı sonuç alındı; neredeyse bütün dağ kadrosu budandı. Kendi aralarında, birliklerimizden "şeytanın komandoları" diye söz eder, adımız geçse ortadan kaybolurlardı.
Bütün bunları eğittiğimiz Mehmetçik ile yaptık. Ne emre itaatsizlik eden oldu, ne de bunalıma giren... Üstelik en zor emirleri, en mahdut koşullar altında, en disiplinli şekilde yaptılar.
Askerdiler, gerçekten askerdiler. İçlerindeki o mümtaz ruh hâlâ yaşıyor, yaşları 50-60 olmuş mavi bereli fotoğraflarıyla övünmeye devam ediyorlar. İnternet üzerinden örgütlenip Kayseri'de kahpece şehit edilen komandoları anmaya gidiyorlar, her yıl o günde tekrar kışlalarına giriyor, geçmişleriyle övünüyorlar...
Adım gibi eminim, yanıma gelenlerden, telefonuma ulaşanlardan biliyorum, bugün göreve çağırın, istisnasız hepsi kapar beresini koşar gelir. Bunları niye yazdım?
Gazetelerde okuyorum, "Genelkurmay psikolojik danışmanlık atağına kalkmış..." Nöbet tutan erler görüyorum, silahlarının tetik korkuluğunda intiharda kullanamasınlar diye emniyet kafesleri yapılmış. Bir de askerlik süresi 6 aya düşürülüyor, sonrası paralı, "Bakın şu olanaklar da var" diye gazete ilanları veriliyor. Paraya dayalı bir motivasyonla vatan savunması... Bunun Mehmetçik ile bir ilgisi yoktur.
Evet Türk Ordusu'nda bir yenilenme gerekliydi, ama bu eski kuvvetinden daha fazlasını kazandıracak şekilde mi, eskiyi aratacak şekilde mi olmalıydı?
Kıyaslıyorum geçmişi ve bugün gördüklerimi, sizce de bir yerlerde bir yanlışlık yok mu?
Pat diye bir kararla GATA'yı Sağlık Bakanlığı'na bağladılar, şimdi elde avuçta doktor kalmadı da sözleşmeyle doktor almaya çalışıyorlar.
MSB, "Yüzen birliklerde, hudut ve iç güvenlik birliklerinde doktor bulamıyorum" diye yazıyor, kanun değişikliği tasarısının gerekçesine... Çünkü revirde doktor yoksa, cephedeki asker savaşamaz. Tasarıyı okuyunca, ders alınmış sanıyorsun, ama nafile...
Bunlar, askerliği bütünüyle yok eden yeni askerlik sistemini kurmaya engel olmuyor.

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları