25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

TRT olimpiyatları gizliyor...

Metin Tükenmez

Metin Tükenmez

Eski Yazar

A+ A-

Tatilde bulunduğum Geyikli’de ne yazık ki olimpiyatları izleyemiyorum. TRT’nin hamgi kanalına giriş yapsanız karşınıza bir anahtar çıkıyor. Yani kanal şifreli. Dolayısıyla olimpiyatlarda ne olup bittiğini ertesi günkü gazetelerden öğrenmeye çalışıyorum. Ne Usain Bolt’un üçüncü kez kazandığı 100 metre finaliyle tarihe geçtiği anı ne de Andy Murray’ın tenisteki ikinci olimpiyat madalyasını izleyebildim. 100 metrede üç olimpiyat üst üste altın madalya kazanabilmek nasıl bir irade gücü, hiç düşündünüz mü? Yıllar yılı sadece dokuz saniye koşabilmek için yapılan antrenmanları gözünüzün önüne getirin. Hani çocuklarımız sporcu olsun, olimpiyatlarda başarı kazansınlar diye düşünür ve onların peşine koşarız ya... Sonra da “uğraştık ama olmadı” der kenara çekilirsiniz. Usain Bolt olmak demek belki de yaşamınızın 20 yıllık bir dönemini yok saymak, bu dönemdeki hayatınızı salt antrenman, beslenme ve uyumakla geçirmek demektir. Bugün için olimpik sporcu olmanın başka hiç bir yolu yoktur. Hem tatlı hayat yaşayıp hem de büyük sporcu olmak olanaklı değildir. Büyük sporcu olmak demek belki de yaşamınızın üçte birlik döneminde tüm dünya nimetlerine sırtını dönmek demektir. Bunu başarabilecek insan sayısı çok az olduğu için Boltlar çok değil.
Bizim olimpiyat tarihimize bakıldığında da en başarılı olduğumuz iki olimpiyat 1948 Londra ve 1960 Roma’dır. Değerli yazar ağabeyimiz ve öğretmenimiz Kemal Ateş’in yazılarından öğrendiğimize göre bu iki olimpiyatın sporcuları birbirlerini derinden etkilemiş, birbirlerini eğitmiş, 1948 kuşağı sporcuları 1960’ın yaratıcısı olmuşlar neredeyse. Kemal Ateş hocamızın 1960 oyunlarını yazarken, kullandığı sözcüklerin içine yerleştirdiği büyük heyecan ve gururu anlamamak olanaksız. Bizim kuşağın şanssızlığı, Sayın Ateş’in yaşadıklarını okuyarak öğrenmek. Yaşamakla okumak arasında büyük bir fark olmalı ki, yaşayanlar anlatırken bunu bize fark ettiriyorlar.
1960 olimpiyatlarında 7 altın 2 gümüş madalya alan güreşçilerimizin özel yetenekleri olduğu kuşku götürmez. Başka türlü o yıllarda dünya devlerinin sırtını en hızlı şekilde mindere yapıştırılamaz. Ancak bütün büyük sporcuların ortak özellikleri çok yetenekli olmak değil, yeteneğin en önemli parçası olan “çok çalışmak”tır. Çalışmadan hiç bir yetenek gelişmez! Kendini mesleğine adamadan da hiç bir sporcu olimpiyat madalyası alamaz!
TRT’nin gizlediği olimpiyatlara ilişkin madalya sıralamasına gazetelerden baktığımda dün 1 gümüş madalya ile 54. sırada bulunuyoruz. Bu Türkiye için büyük bir ayıptır. Eski olimpiyat şampiyonlarımıza ilişkin “odun kırarak hazırlandı” söylemi pek ünlüdür. Onca olanaksızlıklar içinde 1948 ve 1960 olimpiyatlarında “Türk gibi kuvvetli” özdeyişini Avrupa gazetelerinin manşetlerine çıkaranlar eminimki çok çalışkan insanlardı ve kendilerini ülkesinin tinsel(manevi) değerlerine adamışlardı. Şimdiki kuşaklar onca geniş olanaklarına, parasal imkanlarına karşın yeterli düzeyde çalışmadıkları ve kendilerini maddi değerlere adadıkları için sporcularımızı madalya sıralamasında arayıp bulmakta zorlanıyoruz.
Biz Türklerin en önemli yapısal özelliklerinden birinin çabuk unutmak olduğu pek sık söylenir. Unutmak iyi midir yoksa kötü mü, bilemiyorum. Ancak olimpiyatların sonuna geldik ve sadece bir gümüş madalya ile 54. sıradayız. Hafta sonu Türkiye Futbol Ligi başlıyor. Nasıl olsa oyalanacak bir şeyimiz var. Futbol ile yetip futbol ile kalkan ama uluslararası alanda onu da beceremeyen bir ülke için olimpiyat derecesi de neymiş? Bir hafta sonra her şeyi unuturuz, dört yıl sonra uyanmak üzere gerekirse kulağımızın üstüne de yatarız...