20 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

TSK’ya dost ateşi!

Ufuk Söylemez

Ufuk Söylemez

Eski Yazar

A+ A-

Geçen hafta yurtdışındaydım. Pazar akşamı döndüm. Gazetelerde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kızının nikâh töreninin haber, fotoğraf ve yorumlarıyla karşılaştım. Uçakta geçmişte parlamentoda beraber görev yaptığım Milli Savunma Eski Bakanı Sn. Vecdi Gönül ile birlikte Ankara’ya döndük. Kendisi de nikâhtan dönüyordu. Damadı henüz evlilik söz konusu değilken yaptığı işlerle ve TSK’ya yaptığı stratejik ürün ve çalışmalar nedeniyle tanıdığını olumlu sözlerle anlattı. Ardından Cumhuriyet değerlerine bağlılığı tartışılmaz bir isim olan, değerli gazeteci Sn. Yalçın Bayer’in tören izlenimlerini okudum.
Ankara’ya iner inmez telefonlarım çalmaya, mesajlar yağmaya başladı. Kimisi haber veriyor, kimisi eleştiriyordu. Konu ise nikâh törenine Genelkurmay Başkanı Sn. Hulusi Akar ve komuta kademesinin de katılmasıydı.
Bunun üzerine biraz araştırma yapıp, güvendiğim insanlarla değerlendirme yaptım. Tanıdığım asker-sivil bazı dostların da değerlendirmesini aldım. Vardığım sonucu ve düşüncelerimi yazmaya karar verdim.
Genelkurmay Başkanımıza nikâha katılması nedeniyle yöneltilen eleştiriler esasında TSK’ya değil, toplumda laiklik karşıtı odak olan, gayrı-milli politikalar izleyen, Türkiye’nin kurucu Atasına ve silah arkadaşlarına yakışıksız ve haksız laflar söyleyen, yargıyı siyasallaştıran, medyayı tek sesleştiren ve rejimi değiştirmeye kalkışan bir zihniyete karşı gösterdikleri bir tepkiydi bana göre.
Çünkü Türk Milleti, Türkiye Cumhuriyeti’ni ve onun kurucu değerlerini kuran koruyan ve kollayan en büyük güç ve son kale olarak her zaman bağrından çıkan TSK’yı görmüştür, görmektedir.
Bu nedenle toplumda böyle bir konuda dahi rahatsızlık, tedirginlik ve endişe duyulması doğaldır.
Ancak, Sn. Hulusi Akar ve komuta kademesine “Sarayın askeri” nitelemesiyle hakaretamiz laflar etmek ve sanki bu zihniyetin yandaşı gibi göstermek, bana göre yersiz-haksız ve abartılı bir yaklaşımdır. Eğer kasten yapılıyorsa belki de psikolojik algı hareketidir.
Genelkurmay Başkanı ve komuta heyeti Cumhurbaşkanlığı tarafından tüm devlet protokolündeki isimlerle birlikte davet edilmişler.
Ama Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları, binlerce askerimizi ve topraklarımızı saldırıdan koruyan İnsansız Hava Araçlarını (İHA) TSK için üreten, geliştiren, damadı ve onun şirketini, uzun süredir tanıyor ve biliyorlarmış. Zaten damat tarafından da özel olarak da davet edilmişler.
İnsansız Hava Araçları (İHA)’ların şimdi de silahlı hale getirilerek Türkiye’yi “Heron”lara, yani ele-yabancıya muhtaç etmeyecek bir teknolojiyi de yakında hayata geçireceği söyleniyor bu şirketin.
Askeri cenahtan, bunun tamamen hem insani nezaket, hem de protokol gereği olarak yapılan bir davranış olduğu, bunun ötesindeki abartılı, siyasal ve hasmane yorumların ise üzücü olduğuna dair bir izlenim edindim.
Terörle aylardır-yıllardır, her gün silah arkadaşlarını şehit verme pahasına, canla-başla mücadele eden TSK’nin komuta kademesinin bu şekilde hedef alınması ve “dost ateşine” maruz bırakılmaları insaf ve vicdan sınırlarını aşıyor bana göre.
Geçmişte de yazdığım gibi;
Milli ordumuz TSK, Cumhuriyetimizin kurucu ve kollayıcı ana unsuru olarak, varlığıyla, disipliniyle, gücüyle, Türk milletinin, birliğinin ve varlığının her koşulda ve son tahlilde en büyük güvencesi ve koruyucusudur.
Elbette ki, eksik ve yanlış gördüğümüz tutum ve davranışları eleştirilebilir, eleştirilmelidir.
Ama bunun yapıcı olması ve vicdan, insaf ve akıl sınırlarının ötesine geçmemesi gerekir.
Atatürk milliyetçisi ve Cumhuriyetçi bir yurtsever olarak, benim çok ağır bulduğum bu “dost ateşinin” TSK’yı da içten yaralayacağından ve moralini bozacağından endişe ediyorum.
Çünkü Atatürk Cumhuriyetinin kurucu değerlerine gönülden bağlı, millici, yurtsever ve demokratların, milli devletimize ABD/PKK/F tipi örgüt ve laiklik karşıtı odak tarafından yürütülen, Cumhuriyet tarihimizin bu en ağır ve en vahim, fitne ve bölücülük saldırısı karşında, demokratik - milli cephe olarak tek vücut olması ve Atatürk’te Birleşmesi gerekiyor.
TSK, laiklik karşıtı odak bir iktidara, siyasallaştırılmış yargıya, tek seslileştirilmiş medyaya, Anayasal görevini yapmayan tüm kişi ve kurumlara rağmen, bu karikatür haline getirilmiş, “maskeli” sözde demokrasiye bugün en çok saygı ve sabır gösteren kurumdur. TSK ne sarayın askeri olur, ne ABD’nin, onun tek istikameti, laik-üniter ve milli Atatürk Cumhuriyetinin ilelebet payidar kalmasıdır o kadar...