25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 22°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Tükenişin dönme dolabı!..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

Önce 11 Eylül 2001 ABD... Sonra da 15-20 Kasım 2003 İstanbul...
Yani Amerika’daki İkiz Kuleler’le İstanbul’daki HSBC Bank Genel Müdürlüğü eylemleri...
ABD’de 3 binden, İstanbul’da ise 70’ten fazla ölü... Yani yüksek binalara bombalı intihar saldırıları ve sonuçta insanlığı ürküten büyük katliamlar...
Newyork- İstanbul hattında iki yıl arayla yaşanan katliamlar Türkiye ve dünya gündemine yalnızca şeriatçı terörün zirve yaptığını duyurmadı, radikal dinciliğin hedeflerinin artık çok büyük olduğunu da kanlı harflerle kulelerin zirvelerine yazdırdı...
Velhasıl dünya, son 15 yıldır önce El Kaide, sonra Taliban ve bugünlerde de aynı çizgiden beslenen IŞİD’in kanlı yüzüyle karşılaşıp duruyor...
Selefi dinciliğin Kalaşnikof’tan C-4’e, gübre bombasından satıra kadar uzayan eylem silsilesi içinde o kadar büyük vahşetler yaşandı ki, tüm dünya neredeyse şiddetin bu kara yüzünü kanıksamak zorunda bırakıldı...
Vahşet, yalnızca Irak ve Suriye çöllerindeki toplu katliamlardan, meydanlarda insan boğazlamaya ve kafa kesmekten kurbanları çatıdan atmaya kadar gelmedi...
Barbarlık aynı zamanda, kafese tıktıkları insanları havuzlarda topluca boğacak ve tankların altına atacak kadar barbarlaşan cellatlarla da yüzleştiğinde, şeriatçı terör için artık “eylem” açısından denenecek tek “yöntem” kalmamış gibiydi...
Peki; vicdan ve merhamete acı çektiren saldırı yöntemleri, “kurban”ların masumiyetinden eylemcilerin masumiyetini sorgular hale (!) geldiğine göre, İslam ülkeleri bu vahşeti daha ne kadar izleyecekler acaba?.. İşte sırasıyla çok düşündüren son eylemler;

Asriye!..
Bağdat’ın güneyindeki Asriye köyü... Adı medeniyetten mi geliyor acaba?..
İşte o köyde, önceki gün akşam saatleri... Bölgede yerel futbol takımlarının maç bitiminde, kupa töreni var... Rengarenk formalar içinde gençler çok heyecanlı... Adları anons ediliyor ve birileri onlara kupa ve hediyeler veriyor...
Uzaktan bakıldığında alışılmış bir karnaval havası var köyde... Stadyumun ortasında çocuklar, gençler gülerek dolaşıyor... Tribünler dolu ve meraklı gözler çevreyi izliyor... Görevliler rutin işlerinde, kameralar çalışıyor, anonslara alkışlar karışıyor...
Nihayet bir yeni kupa ve yeni bir anons derken, ödül almayı bekleyen futbolcuların arasında korkunç bir patlama meydana geliyor!.. Ortalık toz duman ve görüntü de aynı anda kesiliyor, belli ki kameraman da havaya uçuyor!..
Ortadoğu’nun kanlı kaderiymiş gibi sıradanlaşan bir intihar saldırısı eyleminin hedefi bu kez bir stadyum... Yarıda kalmış bir tören, tamamlanamamış bir anons ve bombanın tesiriyle havada ceset parçalarına karışan kupalar, formalar, futbol topları ve tabi ki insanlık!..
Eylemin sonucu çok ama çok vahim; en az 65 ölü ve 80’den fazla yaralı!.. Çoğu ne yazık ki çocuklar ve gençler!..
Bu kanlı tuzağın faili belli; IŞİD!.. Ancak bu kez kurban almak için seçilen “kurban”, beyni yıkanmış yetişkin bir bağnaz değil, Saifullah al-Ansari adlı 15-16 yaşlarında bir “ÇOCUK!..”
Yani Asriye’de böylesine acımasız ve vahşet içeren bir saldırı için kimsenin pek kuşkulanmayacağı küçük bir “kurban” seçilmişti bu kez!.. Hem de insanlığı utandıran bir sinsilikle!..



Gülşen!..
Ve ikinci eylem bölgesi Pakistan’ın Pencap eyaletinin başkenti Lahor... Pazar günü, akşam saatleri... Hafta sonu ve Paskalya tatili olması nedeniyle “Gülşen İkbal Lunapark”ı tıklım tıklım... Gülen, şen şakrak, neşe içinde çocuklar, anneleri ve babaları... Tam bir karnaval havası...
Saat 18.30 sıralarında parkın içinde korkunç bir patlama meydana geliyor... Ve dönme dolaplarla atlıkarıncaların arasında az önce neşeyle dolaşan yüzlerce çocuğun çığlığı o an yeri göğü inletiyor...
Bir oyun parkı, acımasızlığın vahşeti içinde bir anda herkesin birbirini kaybettiği, kan gölü ortasında ve en acısı da annelerle yavrularının can pazarına dönüşüyor...
Ne yazık ki yine bir “canlı bomba” eylemi!.. Fail bu kez IŞİD’den hiç de farkı olmayan Pakistan Talibanı’na bağlı “Cemaat-ul Ahrar Grubu...”
Ve bilanço... Vahşetin dönme dolaplarda serseri bir mayına dönüştüğü intihar saldırısında en az 63 ölü ve 300’den fazla yaralı!..

Masumu vuran masumiyet
Selefi dinciliğin “şeriatçı terör”e döndüğü son 15 yıl içinde, El Kaide’den Taliban’a ve IŞİD’den El Nusra’ya kadar onlarca örgüt yalnızca “din adına” şiddeti dayatmadılar, yarattıkları vahşetle insanlığı da tam sırtından vurdular...
Bağnazlığın acımasızlığa ve eylemciliğin de canlı bomba sinsiliğine gizlendiği bu kaos döneminde, insanlık pusuya düşürülmedi, tam aksine pusu oldu insanlık!..
Dünya aslında bizzat İslam’ı da vuran terörün bu kanlı yüzüne alıştı ama; vicdanından soyunmuş bir sinsiliğin bırakın merhameti hançerlemesini, masumiyet içinde masumiyet tuzakları kurmasıyla da yeni yüzleşilmiş oldu...
Düşünsenize, IŞİD Irak’ta bir masum çocuğu canlı bomba olarak kullanırken IŞİD’çilerin ağababalarından oluşan Talibancılar ise, çocukları lunaparkta vurmaktan kaçınmadılar...
IŞİD zihniyeti futbol sahasına adeta mayın döşerken, Taliban dönme dolaplarda pusu kurdu!..
Söyler misiniz, çocuklardan bomba yapmak yetmemiş gibi, çocuklara bomba atan zihniyet İslam’ın içinde nasıl barınabiliyor acaba?.. Peki, kim dur diyecek bu kanlı gidişata?..