23 Nisan 2024 Salı
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Türkiye’deki siyasi partilerin anatomisi

Soner Polat

Soner Polat

Eski Yazar

A+ A-

TBMM’deki tüm partilerin Batı’nın hem ekonomik hem siyasi hem de stratejik çıkarları ile uyumlu olması, siyaset ve sosyoloji bilimlerinin bile açıklayamayacağı garip ve sıra dışı bir olaydır. Çünkü bu durum siyasetin doğasına aykırıdır! Klan ve kabilelerde bile muhalefetin iktidara göre farklı bir söylemi olur...
BERMUDA ŞEYTAN ÜÇGENİÜç parti de (AKP-CHP-MHP), zarfı bir kenara bırakırsak, mazrufta Batıcı, ABD’ci ve AB’cidir! Üç partinin de, bir sömürü belgesi olan AB’nin Gümrük Birliği’nde anlaşması, ABD’nin, Irak, Afganistan, Libya ve Suriye politikalarına destek vermeleri anlamlıdır. CHP ve MHP’nin Suriye konusunda eleştirdiği Batı değil, hükümettir... Muhalefet partilerinin alternatif bir iktisat politikası yoktur... Üç parti de küresel ekonomik politikalar konusunda aynı fikirdedir. Madencilerimizi, zebanilerin bile girmeye cesaret edemeyeceği yerin yedi kat dibinde kara ölümle buluşturan özelleştirme ile hesaplaşma gibi bir dertleri yoktur! Özelleştirmenin ve kamunun küçülmesinin doğal bir sonucu olan taşeronlaşma konusunda da aralarında ayrı gayrı yoktur! Ulusal servetimizin yağmalanması, çevrenin yok edilmesi ve halkımızın açlığa mahkûm edilmesi pahasına olsa da, insanları ezen borçlanma ekonomisi üç parti tarafından da cansiperane savunulmaktadır! Halkın çıkarlarını gözeten üretime dayalı ulusal bir kalkınma politikasını ağzına bile alan olmamıştır...Üç parti, Batı’nın gözüne girme ve onun güvenini kazanma için kıyasıya bir yarış içerisindedir... “Batı desteği olmadan, iktidar olunamaz!” kuramı siyasi partilerimizin gizli anayasasıdır! Bu yönüyle de siyasi partilerimiz, siyasetteki normal ve doğal yapıların dışında, gerçek dışı inorganik bir görüntü sergilemektedir...
TOPLUMSAL VE KATILIMCI DEMOKRASİ NİÇİN YÜKSELEMİYOR?Batı, ülke içinde kurduğu sistem ile toplumsal gerçekliğe uygun, doğal ve halkı uyarıcı muhalefeti, yani organik muhalefeti Meclis dışına itmektedir! Böylece, Türkiye’nin koşullarına uygun muhalefet, hem korunmasız bırakılmakta hem de halkın gözünden kaçırılmaktadır... Bütün engellemelere rağmen sesini duyurmayı başaran, milleti aydınlatan muhalifler ise baskı altına alınmaktadır! Baskılardan yılmayarak gerçekleri gündeme getiren yurtseverler sahte belgeler, sudan bahanelerle hapse attırılmaktadır! Vatanın ve milletin hayati çıkarlarını savunan siyasi partiler toplumun ufuk menzilinin dışında tutulmaktadır...Muhalefet terbiye edilerek uysallaştırıldığından, bölünme yolunun asfaltı halka hissettirilmeden sessizce dökülmektedir! Denetim altına alınan basın, mütareke basınını aratır niteliktedir... Cumhuriyet “Ordu soruyor: Niçin ölüyoruz?” başlığı ile çıkmakta, Cumhuriyetçi olduklarını ileri süren yazarlar ya HDP (PKK) için oy istemekte ya da tıpkı PKK gibi “eşit vatandaşlık” talep etmektedir...
TERTİP DAVALAR BU PARTİLERİN GERÇEK KARNESİDİRErgenekon, Balyoz, Poyrazköy ve diğer isimli sahte davalar esas itibarıyla emperyalistlerin çıkarlarına hizmet eden kirli projelerdir! Çünkü doğrudan Türkiye’nin birlik ve bütünlüğünü hedef almıştır... Her üç parti de bu davalara ya doğrudan destek vermiş ya da “Darbeciler ayıklansın, darbeciler yargılansın!” ya da “Yargıtay suçlu ile suçsuzu ayırmada titiz davranmadı!” gibi söylemlerle meşruiyet kazandırmıştır!Dünya Savaşı da dâhil olmak üzere hiçbir büyük harpte görülmeyen sayıda general ve amiralin esir alınması yeteri kadar açıklayıcıdır... Düşmanın çok ciddi ve ölümcül plânları mevcuttur! Hiçbir güç, “spor olsun” diye bu kadar yüksek sayıda askerle uğraşmaz! Bu saldırı, makul ve rasyonel gerekçelerle açıklanamaz! CHP ve MHP’nin uyumlu tutumu düşmanı bu saldırılarında daha da cesaretlendirmiştir... Çünkü neticede bu iki parti de, sistemin Türkiye’de kurmuş olduğu çarpık düzenin birer dişlisidir!
CEMAAT-HİZMET-FETÖ Daha önce engebeli yollarda paralel yapı ile birlikte ıslanan AKP rota değiştirmiş ama bu kez de yağan şiddetli yağmurun Hizmet’i (!) kesintiye uğratmaması için CHP ve MHP şemsiye açmıştır! Bu da göstermektedir ki kendi değirmenlerine su taşıdığı sürece AKP, CHP ve MHP için her yol mubahtır... Amaca giden her yolu haklı bulan ve Avrupa’da siyaset biliminin kurucusu kabul edilen Niccolo Machiavelli (1469-1527) yaşıyor olsaydı, herhalde hasedinden çatlardı!
ÇIKIŞ YOLU MUTLAKA BULUNUR!Bu partiler, kadim çağın ünlü Filozofu Platon (Eflatun, MÖ 428-347)’un sanal mağara ile açıklamaya çalıştığı gibi, Batı sisteminin ülkemizdeki farklı ölçeklerdeki gölgeleridir... Asıl gerçeklik Batı emperyalizmidir! Bu partiler sadece onun yansımasıdır... Emperyalist güçler, önümüzdeki dönemde ülkemizde yeni bir kumpas kurduğu takdirde, muhtemelen bu partilerden hiç biri ciddi bir direnç göstermeyecektir! Çünkü üç parti de yozlaşan sistemin yasal payandaları, koltuk değnekleridir... İdeoloji ve soyut söylemleri bir kenara bırakarak, devletin ve milletin çıkarlarını somut verilerle analiz ettiğimizde, bu üç partiden hangisi ya da hangileri iktidar olursa olsun, nüanslar dışında hiçbir şeyin değişmeyeceği sonucuna kolaylıkla ulaşırız... Meclis’teki partiler, devletin bekası, ulusumuzun hayati çıkarları ve milletin gönencini sağlamak için vardır... Ancak ve ancak bunlara kasteden iç ve dış düşmanlara karşı göğüs göğüse mücadele edebilme iradesi gösterebildikleri takdirde Türk halkının kalbinde kendilerine yer bulabilirler...Hannibal (MÖ 247-183), kar ve buzlarla kaplı Alp Dağları zirvelerinde umutsuzluğa kapılan ordusuna şöyle seslenmiş ve onlara yeni bir ruh ve yeni bir heyecan kazandırmıştı: “Ya bir yol bulacağız ya bir yol yapacağız!” Güvendiğimiz dağlar karlarla kaplandı... Bu nedenle, Atatürkçü, Cumhuriyetçi ve yurtsever insanlarımız, kısaca milli bir duruş gösterenler ya bir yol bulmak ya da yepyeni bir yol yapmak zorunda!İstiklâl Harbi’nin Kuvayi Milliye ruhunu yeniden canlandıran Vatan Partisi, donanımlı kadroları ile ülkemizin yegâne kurtuluş reçetesidir... Gönenç, adalet, barış ve mutluluğa milli birlik ve beraberlik içinde giden en kısa rotayı Vatan Partisi çizmiştir. Türkiye bunu anladığı gün daha müsterih ve emin olacaktır...