19 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Türkiye’nin değil, ‘AKP’nin güvenliği’ paketi

İsmet Özçelik

İsmet Özçelik

Gazete Yazarı

A+ A-

AKP,6-7 Ekim günleri yaşanan ve 40’tan fazla kişinin ölümü ile sonuçlanan “Kobani eylemleri” sonrasında yasal düzenlemeler için düğmeye bastı. Adına da “Güvenlik paketi” dedi.

Hazırlıklar tamamlandı. Başbakan Yardımcısı ve Hükümet sözcüsü Bülent Arınç 3 Kasım günü yapılan Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası yaptığı basın açıklamasında, “Güvenlik paketi”nin imzaya açıldığını duyurdu. Ancak paket bir türlü Meclis’e ulaşamadı.

Derken 20 gün sonra 24 Kasım günü TBMM başkanlığına sunuldu. Ancak terör örgütüne karşı yaptırım bekleyenler yanıldı. Pakette PKK ile mücadelede hiçbir madde yer almadı. Ama AKP’ye karşı oluşacak halk hareketlerini ve protestoları önleme maddeleri peş peşe sıralandı.

“Türkiye’nin güvenlik paketi” diye sunulan tasarı, karşımıza “AKP’nin güvenlik paketi” olarak çıktı...

NE OLDU?

Peki ne oldu da böyle oldu? Bu sorunun yanıtını ararken aradan geçen 20 günde ne olduğuna baktık. MİT Öcalan’la bir araya gelmiş. Arkasından Başbakan Yardımcı Yalçın Akdoğan HDP milletvekilleri İdris Baluken, Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder’le buluşmuş. “Dostluklar” tazelenmiş.

ÖCALAN’LA GÖRÜŞME TUTANAKLARI

Şu aralar AKP ile PKK/HDP arasında küçük bir gerilim yaşanıyor. Birbirlerini “Öcalan’la görüşme tutanaklarını açıklamakla” tehdit ediyorlar. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, AKP’yi, verdiği sözleri tutmamakla eleştiriyor. “Görüşme tutanaklarını açıklarsak, ..” diye sopa gösteriyor.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç yanıt veriyor. “Öcalan zor durumda kalır, itibarı zedelenir” diyor.

Demek ki Öcalan, “kendini zora sokacak”, “itibarını zedeleyecek” sözler vermiş. Erdoğan’a bir mektup yazdığı biliniyor. Ama ne yazdığı şimdilik meçhul. Tutanaklar, mektuplar, verilen sözler, ... hepsi açıklansa da herkes, her şeyi öğrense..!

AKP-CHP-HDP EL ELE BÖLÜCÜLÜĞÜN ADI DERSİM OLDU

Son günlerde işi gücü bıraktık Dersim’le uğraşıp duruyoruz. AKP-CHP-HDP el ele verdi. Tunceli’yi Dersim yapma derdine düştü. Atatürk ve dönemin Cumhuriyet yönetimine ağır hakaretler yapılıyor. İş o kadar abartıldı ki Şeyh Sait ve arkadaşlarının torunları TBMM’de boy gösterdi. TBMM’de Atatürk ve Cumhuriyet önderlerine “katliamcı” diye saldırdı.

Bir “Dersim koalisyonu” kurulmuş durumda. AKP bu koalisyondan memnun. Onun derdi Cumhuriyet ve Atatürk’le. Cumhuriyete ve Atatürk’e karşı koalisyonun büyümesi işlerine geliyor.

Bu arada, AKP Genel Başkan Yardımcısı Beşir Atalay’ın CHP yönetimine övgü dolu sözleri de anlamlı. CHP tabanını uyaracak cinsten.

DERSİM TARTIŞMASI NEDEN ŞİMDİ?

AKP, PKK ile yeniden masada. Halk “PKK silah bırakacak, yurt dışına çıkacak” diye kandırılırken, PKK yöneticileri tam tersini söylüyor. PKK’lı Sabri Ok, “silah bırakma” talebini kendilerine hakaret sayıyor. “Türk ordusu ve polis bölgeden çekilsin” diyor. İşte bu ortamda Dersim tartışılıyor.

Seyit Rıza, Dersim’de kendine göre özerklik kurmuştu. Şimdi PKK da aynı şeyi istiyor. AKP’nin iktidar, CHP’nin ana muhalefet olduğu bir dönemde, “bölücülüğün adı” “Dersim” olmuş durumda!

‘TÜRBANI BİZ ÇÖZDÜK’ DİYENLER UTANSIN!

Astrofizik uzmanı Prof. Dr. Rennan Pekünlü dün cezaevine girdi. 4 ay 10 gün hapiste kalacak. Ama cezaevine girerken mahcup değil, gururluydu. Kısa bir süre önce de “Yanmak gökbilimcinin yazgısıdır” dedi. Galileo’nun 1632 yılında aldığı ömür boyu hapis cezasını hatırlatır gibiydi.

Peki Pekünlü’nün 2 yıl bir ay hapis ceza almasına neden olan suçu neydi? Anayasa Mahkemesi’nin “üniversitelerde türban yasağı” kararını uygulamak. Yani yasaları uyguladı diye cezalandırıldı. Hocamıza kumpas kuruldu.

Ne diyelim, “Türbanı biz çözdük” diye ortaya çıkanlar utansın!