29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘Tuttu furitti’ millet neyi unutti?..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

Bir zamanlar orgazm sendromu yaşayan kadın ve erkeklerin deşarj olma yöntemleri, yaşamımıza yeni giren özel televizyonlar üzerinden de dışa vuruyordu!..
Bir koltuğa oturmuş “Yıldo”, telefonla yayına bağlanan konuklarına yarı psikolog edasıyla iç gıcıklayıcı sataşmalarda bulunurken, cinsel sinsiliğin yankısı beyaz ekrandan mum kokulu duvarlara çarpıyordu...
O da yetmedi; gecenin bir saatinde, “kırmızı nokta”lı ekranlarda jimnastik yapan “lastik kız”, streç eşofmanının içinden savrulan vücut hatlarını erotik müzik eşliğinde sergilerken, apartmanlarda ışıklar gece yarılarına kadar sönmüyordu... 
“Tuttu Frutti” eğlencelerinden sarkan göğüsler için, “memleketin satılmadığı” 1990’larda yaşamımıza giren yüzlerce bölümlük “pembe dizi”ler toplumsal yozlaşmaya yol açarken, ne yazık ki striptiz eşliğinde “töre” şiddetini de tetiklediler...
Güneydoğu’da “Maria”ya özenen kızlar, pembe yaşam özlemiyle “töre” çemberinden taşınca, işte o zamanlar öldürülmeye başlandılar... Çünkü cinsellik ve sosyal ilişki meselesi “Güzin Abla”yı da “Haydar Dümen”i de çoktan aşmıştı...

Ülkenin vahim gündemi!..
Memleket, Meclis Başkanı seçimi manevralarını ve muhalefetin şokunu konuşurken, üstelik Suriye sınırında “koridor-tampon” muhabbeti IŞİD’le karşılıklı olarak hendek kazmaya ulaşırken, işte bakın biz yine nerelere geldik?..
Maşallah öyle bir ülkemiz var ki, matbuat kesiminin konu sıkıntısı çekmesine imkan yok... Nereye baksan, kimi dinlesen hangi televizyon kanalını açsan, hangi gazetenin sayfalarını çevirsen hikaye kaynıyor...
Bu açıklamaya rağmen halen, “Gene konu nereye gidiyor, bu adamın başına güneş mi geçti” diyorsanız şaşarım size... İşte o zaman emin olurum ki, sizler de gündemin kölesi olmuşsunuz!!!
Bazen hiç umulmadık yerden hikayeye girmek nasıl şaşırtıcı olabiliyorsa, medyayı esir alan şu siyaset tombalasının dışına çıkmak da zorunlu hale gelebiliyor... 
Türk basınında, “Yare Mektuplar” başlığı altında okura nefes aldıran sevda öykülerinin cumartesileri yalnızca bu köşede yayımlanması da aynı gerekçeye dayanıyor...

Esaret ve erozyon!..
O halde devam edelim ve soralım; “Türkiye’nin toplumsal geleceğini ilgilendiren asıl gündemi nedir sizce?..”
Nedir ana gündem; Suriye krizi mi, PKK mı, seçim sonuçları mı, MHP’nin siyasi satrancı mı, Dolardaki yükseliş mi?.. 
Ne yazık ki değil!.. Çünkü hepimiz biliyoruz ki, tüm bunlar bizi “esir” alan dayatmacılık tantanaları ve medyanın rantiye boyasından geçirilmiş oyalama nevaleleri!..
Siyaset tüm gündemi ele geçirdiği için bu ülkede çok önemli meseleler bile ne yazık ki gözden kaçıyor ya da ısrarla kamuoyundan uzaklaştırılıyor... Hem de müthiş bir vurdumduymazlıkla!..
Oysa toplumdaki sarsılma, erozyon, yıkım ve yozlaşmayı çok çarpıcı biçimde dışa vuran öylesine şaşırtıcı olaylar yaşanıyor ki, doğrusu sosyal gidişat da vahim sinyaller veriyor... En önemlisi de işte budur; toplumsal psikoloji, cinsel sağlık ve güvenlik kaosu!..
Ne şaşırtıcıdır ki, eski gazeteciliğin “üçüncü sayfa” haberciliğiyle duyurduğu olaylar, günümüz medyasında artık sıradan magazin vakaları gibi neşrediliyor...
Nedir peki bu?.. Yozlaşmanın getirdiği sıradanlık mı, medyanın gündem yoğunluğu mu, yoksa başka bir boş vermişlik gerekçesi mi?..

Dinci iktidar, yoz toplum!..
İyisi mi bir haftanın ya da bir ayın değil, “son 24 saat”in “sosyal ilişki” yöntemlerindeki rezaletlerin özetini sunalım da, toplumun bir kesiminin nasıl bir yozlaşma ve tehdit içinde bocaladığını görünüz...
Bakınız, bir ulusal gazetenin internet sayfasında “dün” yer alan son cinsel suçlarla ilgili haberlerde neler vardı;
- Zonguldak’ta, zihinsel engelli iki kızına cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla tutuklu yargılanan 47 yaşındaki K.D., beraat etti!..
- Kayseri’de bir kişi, sevgilisinin boşanmak istemeyen kocasını av tüfeği ile ayaklarından vurarak kayıplara karıştı!..
- Konya’da aldattığı iddiasıyla, kendisine 4 gün boyunca işkence yapıp, tecavüz ettiği gerekçesiyle eşi Ömer Güder’i, tabancayla öldürmekten yargılanan 2 çocuk annesi Tuba Güder, 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 
- Diyarbakır’da 31 yaşındaki Ömer Çetin, ayrı yaşadığı eşiyle ilişkisi olduğu iddiasıyla 37 yaşındaki Mehmet Uludağ ile yanında bulunan 35 yaşındaki Recep Dengiz’i tabanca ile öldürdü.
- Erzurum’da 12 yaşındaki N.A.’ya tecavüz ettikten sonra öldürdükleri iddiasıyla yargılanan küçük yaştaki 3 sanığın cezasını Yargıtay fazla bularak bozdu...
- Bolu’da bir benzinlikte “pompacı” olarak çalışan S.D. (22), lise öğrencisi S.M.’yi (14) yalnız yaşadığı eve götürerek ilişkiye girdi. S.M. ailesine anlatamadığı olayı bir psikologla paylaşınca, saldırgan “küçük yaşta çocuğa cinsel istismar, tehdit ve şantaj suçlarından” adliyeye sevk edildi...
- İstanbul’da internette tanıştığı adamla evinde buluşan bir kadın, fiziksel şiddetin ardından tecavüze uğradı. Kadının ilişki sırasında fotoğraflarını çeken sanık hakkında, “zorla cinsel saldırı ve şantaj” suçundan dava açıldı.
Evet; Siz ne kadar gündemden kaçarsanız kaçın, medya ne kadar sizi siyasetin paslı çarkında çevirirse çevirsin, bir kesimden saçılan kirli ilişkiler ve cinsel taarruz sapkınlığı, toplumu var eden sosyal iletişimin ağır sinyaller verdiğini de gösteriyor... Hem de 13 yıldır “dinci” geçinen iktidarın yönettiği bir ülkede...
Bu ülkenin sosyologlarına çok iş düşüyor... Araştırılmalı bence, son yıllarda cinsel suçlardaki patlamanın ardında hangi ağır travmalar var diye?..