20 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Üçüncü Tarım Şurası’nın önemli bir kararı

Cengiz Çakır

Cengiz Çakır

Gazete Yazarı

A+ A-

Üçüncü Tarım Şurası Sonuç Bildirgesi, kamuoyuna Sayın Cumhurbaşkanı tarafından açıklanmıştır. Bildirgede önemli görülen 60 madde yer almaktadır. Bunlar arasında kanımca en önemlilerinden biri aşağıya kopyalanmış olan 17. maddedir.
“Büyükşehir belediyelerinde mahallelerin kırsal ve kentsel olarak yeniden yapılandırılması, kırsal mahallelerde köy tüzel kişiliği yapısının korunması, kırsal yaşamın Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde bütüncül ve entegre bir bakış açısıyla koordine edilmesi” sözcükleriyle ifade edilen bu maddeyi inceleyelim.
Uygulama aşamasına geçildiğinde yapılacak ilk işlem kırsal ve kentsel mahalle ayrımıdır. Bu işlemin bir yasa değişikliği ile olması gerekecektir. Eskiden köy iken mahalleye dönüştürülen yerlerin tümünün kırsal yerleşim yeri sayılması süreci kısaltabilir.

KIRSAL MAHALLELERDE KÖY TÜZEL KİŞİLİĞİ YAPISININ KORUNMASI
Eskiden köy muhtarı devletin köydeki temsilcisiydi. Birçok köyde “Köy Konağı” vardı. Köy ihtiyar heyeti toplantıları orada yapılır, köy meseleleri orada görüşülürdü. Muhtarın emrinde üniforması olan, silah taşıyan kolluk gücü olarak “köy bekçisi” bulunurdu. Köyün bütçesi yapılır, her haneden “salma” adı altında vergi toplanırdı. Hayvanların ürünlere zarar vermesi halinde onları “tokat” denilen yerde gözaltına alıp, sahibine idari para cezası verdikleri bile olurdu. Muhtarlar doğum ve ölüm gibi nüfus kayıtlarını tutarlardı. Evlenme memuru gibi nikah kıyma yetkileri vardı. Köy adına yapılacak hizmetler için gerek duyulduğunda köy ihtiyar heyeti “kamu yararı kararı” alarak, kamulaştırma işlemi başlatabilirdi. Köy katibi yazı ve hesap işlerini düzenlerdi. Hayvan satışlarına esas olacak “ilmühaber” düzenlerdi. Salgın hastalık olduğunda köye hayvan giriş çıkışları yasaklanırdı.
Köy orta mallarının bakım ve onarımını yaptırırdı. Köyde milli bayramlar kutlanır, bayrak töreni yapılırdı. Kısacası seçilmiş bir yönetici sıfatıyla köyü yönetir, yapılan ve yapılmayan işlerden sorumlu olurdu. İlçe kaymakamlığında yapılan toplantılara katılır, verilen talimatları uygulardı.
2012 yılında çıkarılan Büyükşehir Yasası ile kaldırılan bu yapıya geri dönülmesi yerinde olacaktır. Köy orta malları belediyelere devredilmiş maalesef pek çoğu yağmalanmıştır.
Büyükşehir olan illerde il özel idareleri kaldırılmış, tarımsal faaliyetleri destekleme görevi belediyelere verilmiştir. Personel ve araç bakımından yetersiz olan belediyelerin bu işi yapması mümkün değildir. Birkaç göstermelik proje dışında yapılan ve başarılan bir şey olmadığı açıktır.
Kırsal yaşamın Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde bütüncül bir bakış açısıyla eşgüdümlenmesi konusu bu bakımdan önemlidir.
Halk arasında bir söz vardır. Allah fakiri sevindireceği zaman, eşeğini kaybettirip yeniden buldururmuş. Semeri, paldımı ve kolanı da olmazmış. (Bilmeyenler için not: Kolan eşeğin karnının altından geçirilerek semeri hayvanın bedenine bağlamaya yarayan kuşaktır. Paldım ise uçları semere tutturulmuş, hayvanın arka butları etrafından dolaşan enli bir kayış olup, aşağı doğru eğimli yollarda semerin öne kaymasını engeller.) Köy orta mallarından bir kısmı elden gitmiş olsa da, köylerin alışılagelen yönetim şekline dönmesi sevindirici olacaktır.
Alınan bu karar, yapılan uygulamanın başarırız olduğunun itirafı gibidir. Ancak hatadan dönmek de bir erdemdir.
Söz muhtardan açılmışken yazıyı bir fıkra ile tamamlayalım. Vali bir inceleme için makam aracıyla köye gelmiştir. Köydeki görüşmeler sürerken köylülerden konuksever biri birkaç karpuz getirip sürücünün onları makam aracının bagajına koymasını ister. Durumu gören vali “Sayın vatandaşlar, devlet bizim maaşımızı, yolluğumuzu veriyor. Niye zahmet ediyorsunuz, bunları çoluk çocuğunuzla yeseydiniz daha iyi olur” demiş. Karpuzları getiren köylü, “Zahmet mi olurmuş vali bey, sen gelmeseydin zaten biz bunları ineklere vereceğüdük” deyivermiş. Bu söylemi patavatsız bulan komşuları hemen muhtara yaklaşıp olan biteni anlatmışlar. Muhtar durumu telafi etmek için heyecanla, “Vali bey kusura galma, bu adam cahaldır, sen onun lafına kulak şapırdatıver” demiş. Eşek ve katırın kulakları büyüktür ve oldukça dik durur. Hayvan başını hızla sağa sola doğru salladığı zaman kulakları bir birine çarpar ve şap şap diye ses çıkarır. Bu hareketle üzerinde bulunan toz, saman veya ot parçası ya da sineği uzaklaştırmış olur. Kulak şapırdatmak “ciddiye almamak, duymazlıktan gelmek, aldırış etmemek anlamına gelen bir halk deyimidir. Ama vali beye söylenince muhtarın özürü kabahatten daha büyük olmuş sanırım.