29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 11°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

“Ulusalcılık ile Milliyetçilik arasına sınır çekmek” kimin görevi?

Doğu Perinçek

Doğu Perinçek

Gazete Yazarı

Sınırımızı biliyoruz. Düşünürlerimizin ya da yazarlarımızın diline karışmak değil muradımız. İsteyen millet der, isteyen ulus. İkisi de Türkçedir ve anlamları da özdeştir.

Ama bir siyaset dili oluşturmak durumundayız.

Programda kavram tutarlılığı diye bir özenimiz var.

İktidar hedefimiz var.

Bizi halkla birleştiren dili bulmak zorundayız.

Anlamları aynı

Önce kavramları doğru saptayalım.

Millet ve ulus arasında bir anlam farkı yoktur.

Milliyetçilik ile de ulusalcılık / ulusçuluk arasında bir içerik farkı yoktur.

Doğru olanı Tansel Çölaşan arkadaşım gazetelerde ilan etmişti:

Atatürk, ADD ilanında da okuduğunuz üzere, en sonunda millet kavramında karar kıldı. 1937 Anayasasının başına da Milliyetçilik ilkesini yazdı ve aramızdan ayrıldı.

Ama Atatürk, ulusalcılık karşıtı değildi.

Veya ulusalcılık kavramını yeğleyen Özdemir İnce, Birgül Ayman Güler, Alev Coşkun, Ataol Behramoğlu, Mümtaz Soysal gibi seçkin aydınlarımız, milliyetçi düşmanlığı yapmıyorlar. Bağımsızlıktan yana olan herkesi kucaklıyorlar.

Dünya dillerinde niçin iki ayrı sözcük yok?

Ulus sözcüğüne milletten ayrı bir anlam yükleme iddiasında olanlar şu soruya hangi yanıtı verecekler?

İngilizce, Fransızca, Almanca da niçin “Nation” sözcüğünden başka Ulus anlamına gelen ikinci bir kavram yok?

Yine Çince, Rusça, Arapça, Farsça, İspanyolca ve Portekizcede, niçin millet ve ulus kavramlarını karşılayan iki ayrı sözcük yok?

Onlar başka bir dünyada mı yaşıyorlar, yoksa bizim ayrımcılarımız mı başka dünyada?

Niçin araya kama sokuyorlar?

Artık görelim lütfen: Tayyip Erdoğan, Milliyetçilik ile Ulusalcılık arasına bir kama sokma gayretindedir. Bunu akıl hocaları öğretiyor ona. Bizler için bir anlamı olmalı!

Değerli okuyucumuz Sıtkı Önder, bir yıl önce 3 Şubat 2013 günü yolladığı e-postada, “millet-ulus tartışmasına hiç girmemiş olsaydınız” diyor. Ama bu soru, siyasal mücadelede hep önümüze çıkıyor.

Birleştirsen daha büyük olacak!

Bakınız, Metropol Araştırma Şirketi, Ağustos ayında halkın siyasal kimliklerini araştırırken, seçenekler arasına milliyetçilik ile ulusalcılığı ayrı ayrı koyuyor. Yanıtlar şöyle:

Milliyetçi yüzde 15

Ulusalcı yüzde 2

Birleştirsen, daha büyük olacak!

Atatürkçü ve Kemalisti de ayrı ayrı koyuyor:

Atatürkçü yüzde 24

Kemalist yüzde 2

Bu ayrışmalardan hoşnut olanlar var. Bu tür ayrışmaları kışkırtanlar da var.

Bunlara kayıtsız kalamayız. Çünkü Türkiye’nin kurtuluşu, Atatürkçü ve milliyetçi bütün vatanseverleri birleştirmekten geçiyor.

O zaman toplamları yüzde 43 oluyor.

Sosyalist, Ülkücü ve Sosyaldemokratları da eklerseniz, yüzde 55’i geçiyor.

Çürükleri ayıklayın yine milletin iktidarı için yeterli güç çıkıyor.

İşte bu koşullarda, “Solculuk” veya “ulusalcılık” adına, milliyetçik ile aramıza sınır çekelim diye tutturanlar var. Hatta bunlardan kimileri, milliyetçiliğe karşı savaş halinde.

Ayrıştırma iki yönden. Bazı milliyetçiler ise, ulusalcılık karşıtlığını marifet sanıyorlar.

Pratiğe bakalım

Ülke pratiğine bakalım: Ufuk Söylemez, Yusuf Halaçoğlu, Sabahattin Önkibar, Arslan Bulut, Mustafa Erkal, Özcan Yeniçeri, Cazim Gürbüz, Sadi Somuncuoğlu, Agâh Oktay Güner, Altemur Kılıç, Arslan Tekin, İsrafil Kumbasar, Namık Kemal Zeybek, Hasan Ünal, Hasan Demir, Yavuz Selim Demirağ gibi milliyetçiler, emperyalizme karşı kararlı bir tavır içinde.

Ama örneğin CHP’nin Neoliberalleri ve Deniz Kavukçuoğlu gibi “Milliyetçilik ile aramıza sınır çekelim” diyenler, her konuda emperyalizm işbirlikçisi tavırlar alıyorlar. Bunlar o hale geldiler ki, AKP iktidarını dahi, ABD ve AB emperyalizminin eteği dibinden eleştiriyorlar. AKP’ye karşı Amerikan ve İsrail yandaşı “ulusalcılar” türedi. Benzerlerini MHP yönetimindeki kimi “milliyetçiler” arasında da bulabilirsiniz.

Şu “milliyetçiliğe sınır çekelim” diyen Neoliberal Solcularımıza bakın, hiçbiri ABD güdümlü Kürt Milliyetçiliği ile aralarına sınır çekmiyor. ABD güdümlü sözde Türk milliyetçileri ile de sorunları yok. Hedefleri hep Atatürk!

Sınırı emperyalizmle aramıza çeksek!

Bu durumda Ulusalcılık ile Milliyetçilik arasına niçin sınır çekiliyor?

Sınırı, emperyalizmle aramıza çeksek daha doğru olmaz mı?

Hatta sınır da değil, emperyalizme karşı hep birlikte cephe tutsak! Milletimizi birleştirsek ve bağımsız bir ülke kursak!

İşte “sınır çekelim” diye tutturanlar, bu milli cephenin oluşmasına karşılar.

İstiyorlar ki, CHP, İP, MHP içindeki vatansever kitle, birbiriyle Ulusalcı-Milliyetçi savaşı yapsın ve ABD’nin BOP Eşbaşkanı iktidarda kalsın!

“Milliyetçiliğe sınır çekilim” diyen ABD ve AB işbirlikçisi baronlar da, pipolarını yakıp Atlantik sisteminden yemlenmeye devam etsinler.

Çıkarlarını ABD ve AB ile birleştirmiş olanların milliyetçi düşmanlıkları anlaşılır bir olay! Çünkü küreselliğin baş düşmanı, bugün millettir, Milli Devlettir ve milliyetçiliktir.

Milliyetçilik hayaleti Komünizm hayaletinin yerini aldı

Milliyetçilik, 1990’dan sonra “Komünizm hayaleti”nin yerini aldı. Emperyalistlerin dilinde, sürekli Milliyetçilik hayaleti dolaşıyor.

Merdan Yanardağ’ın bir yıl önce yazdığı gibi, “Emperyalizme karşı olmak ‘milliyetçilik’ diye aşağılanıyor.” (Yurt, 3 Şubat 2013)

Atlantikçilerin paslanmış Komünizm düşmanlığı söyleminin yerini milliyetçilik düşmanlığı aldı.

Tansu Çiller, “son sosyalist devleti yıktık” derken, hedef millîcilik değil miydi?

İki yıl önce eski ABD Dışişleri Bakanı Condolezza Rice hanım “günümüzün Marx’ı İran’dır” derken oku hangi hedefe yolluyordu?

Çünkü savaş küresel sermaye ile millî olan arasındadır.

20. yüzyılın başından beri böyledir. Sosyalizm, vatanseverliğin kalesi olduğu için birinci hedef olmuştur. Emperyalizmle işbirliği halindeki sahte solcu ise, sistemin gözdesidir.

Kafası karışık olanları ayırıyoruz elbette. Cepheyi bölme görevini üstlenenler için söylüyoruz: “Milliyetçilik ile arasına sınır çeken” sözde sosyaliste hiç dokunan var mı? Çünkü emperyalizmin piyonu konumunda. Emperyalizmin “sosyalistleri” onlar. Kendilerine verilen görev, Türk düşmanlığı, TC düşmanlığı, Atatürk düşmanlığı, Milliyetçilik düşmanlığı!

Kılavuzları kim?

Milliyetçiliği ayaklarının altına almakla övünen Tayyip Erdoğan:

Hürriyet, 18 Şubat 2013