25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ümmet değil Millet... Adı da Türk Milleti!

Ufuk Söylemez

Ufuk Söylemez

Eski Yazar

A+ A-

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Türk kimliğini, onlarcasını neredeyse her konuşmasında sıraladığı sıradan bir etnik kimlik düzeyine indirmeye çalışıyor.
Atatürk’ün köken-mezhep ayırmadan yaptığı ve 93 yıldır bizi birleştiren ve ayakta tutan “Ne mutlu Türküm diyene” sözüne bu tür konuşmalarla karşı çıkıyor ve meydan okuyor adeta.
Kendi kimliğini, “Laz mıyım, Türk müyüm” diye sorgulayarak, dine sarılıp ümmetçiliğe bağlıyor tüm konuşmalarını.
Yani Türkiye Cumhuriyetinin kurucu ve asli unsuru olan Türk milletinin üst kimliği olan Türklüğü ve Türk milletini yok saymaya çalışıyor bu tür konuşmalarıyla sanki.
Hâlbuki, Cumhurbaşkanı, bayrağımıza, milli devletimize, üniter yapımıza ve laik Cumhuriyet ilkelerine gönülden bağlı olmalıdır Anayasamıza göre. Türk vatandaşlarının tamamı aynı din ve mezhebe mensup değildir. Farklı din, inanç ve mezhep kültürüne bağlı olanlar olduğu gibi, ateist olanlar da vardır. Hepsi de yurttaş olarak, ülkenin yasalarına bağlı, vergisini vermek, askerliğini yapmak vb. gibi eşit hak ve sorumluluklara sahiptir. O halde nasıl olup da bu yurttaşlarımızı “ümmetçilikle” tanımlayabiliriz? Elbette mümkün değil.

TÜRK KİMLİĞİ ‘KURUCU’ KİMLİKTİR
T. Erdoğan’ın, Türk kimliğine karşı ümmetçiliği öneren konuşmalarından da görüyoruz ki, kafalar karışık ve/veya özellikle karıştırılmaya çalışılıyor.
Bu nedenle bazı temel hususları bir kez daha tekrar etmekte fayda var.
Ulus devlet-tekil devletin içinde, farklı köken, din veya kültürel unsurlar elbette vardır. Bu son derecede doğaldır ve o milletin zenginliğidir. Türk kimliği “kurucu kimliktir” bu üst kimliği, bir etnik kimlik düzeyine çekip, sıradanlaştırırsanız, kimlik kavgasına ve çekişmesine neden olursunuz.
Türkiye Cumhuriyeti’nde temel kurucu kimlik Türklüktür. Diğer etnik unsurların bu üst kimlikle, egemen toplumla bütünleşmeleri milletleşme sürecinin doğasında vardır.
ABD politikalarının oluşturuculardan Z. Brzezinski’nin söylediklerine bir göz atalım;
“...ABD’de tüm yan gruplar kurucu kültür veya asli unsur da denilen standart kültür şemsiyesi altında toplanmalıdır, toplanmıştır.
Standart-kurucu kültürün ölçütü olarak bilim dünyası ve sosyologların genel kabul gören saptaması ise şudur; “eğer bir toplumda nüfusun yüzde 80’i veya daha fazlası aynı dili konuşuyorsa o grup standart kültürü temsil eder.”
Örneğin ABD’de nüfusun yüzde 80’inden fazlası İngilizce konuştuğu için standart kültürü bu grup oluşturur. Farklı dilleri konuşanlar ise yan grup sayılır.
Bu hususlar gazetemizin değerli yazarı Sn. Rıza Zelyut’un “yabancı kaynaklara göre Türk kimliği” isimli çok kapsamlı kitabında ayrıntılı bir şekilde açıklanmıştır. Türkiye’de nüfusun en az yüzde 90’ının anladığı ve konuştuğu dil Türkçe’dir. Bölücü terör örgütü dahi konuşmalarını ve yazışmalarını Türkçe yapmaktadır.

TÜRKİYE BİR ETNİK MOZAİK DEĞİLDİR
Öte yandan bir ülkenin etnik yapısının bilimsel olarak “etnik-mozaik” olarak tanımlanabilmesi için bunun bilimsel olarak tanımlanmış ölçütlere dayanması gerekir.
Bir ülkenin etnik yapısının mozaik olarak tanımlanabilmesi için, o ülkede “etnik çeşitlilik” olması ve ülkede mevcut etnik grupların toplam nüfusun en az yüzde 35’ini oluşturması gerekmektedir.
Halbuki, tüm etnik grupların nüfusu Türkiye nüfusunun yüzde 14’ü dolayındadır. Bu şartlar altında Türkiye’yi bir etnik mozaik olarak nitelemek mümkün değildir.
T. Erdoğan’ın onlarca etnik köken sayarak ve Türk üst kurucu kimliğini sıradanlaştırarak Türkiye’yi bir etnik cehenneme dönüştürebilecek söylemlerinin hiçbir bilimsel ve sosyal temeli yoktur.
Hele, ümmetçilik gibi asırlardır birbirini boğazlayan, vahşi katliamlar ve kıyımlar yapan, ortaçağdan beri mezhep savaşları yapan Müslüman dünyası için hayal bile edilemeyecek kadar uzak ve yanlış bir söylemin hiçbir gerçekliği ve inandırıcılığı yoktur.
Bugün insanlığın da, İslam’ın da en büyük tehdidi ve düşmanı genel anlamında mezhepçilik, özel olarak da IŞİD, Boko Haram, El- Nusra, El-Kaide gibi vahşi, kanlı-kara yobaz çetelerin radikal-tekfirci ve militan siyasal İslamcılık zihniyetidir. Mezhepçiliğin ilacı ise ümmetçilik değil, sadece ve sadece laikliktir. O kadar.