28 Mart 2024 Perşembe
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Üretim Devrimi’nin anahtarı ‘Devletçilik İlkesi’dir

Semih Koray

Semih Koray

Gazete Yazarı

Kavramsal çerçeve, düşünceyi yönlendirir. “Kalkınma” kavramı geriye itilerek, “büyüme”nin öne çıkarılması bir rastlantı değildir. Kalkınma, bütüncül bir kavramdır. Üretim gücünün nitel bileşimini, içinde barındırdığı gelişme olanaklarını, gelir dağılımı ve milli birlik üstündeki etkilerini, gelişmenin ülkenin bağımsızlık ve güvenliği açısından beraberinde getirdiği sonuçları içinde barındırır. Kalkınmanın öznesi “vatan”dır. Oysa mal ve hizmetlerin toplam üretim düzeyindeki artışı yansıtan büyüme, tek boyutlu bir nicelikten ibarettir. Büyüme, ardındaki etkenleri “vatansız”laştırır. Kısa erimde aynı büyüme rakamlarına yol açan iki değişik ekonomik süreçten biri, bağımsızlığı pekiştirip gelişmenin önünü açarken, diğeri ülkeyi borç batağı içinde çıkmaza sürükleyebilir.

ÜRETİCİ GÜÇLERİN MERKEZİNDEKİ UNSUR İNSANDIR

Yetişmiş insan gücü, bir ülkenin en önemli kamu değeridir. Eğitim ve bilim-teknoloji gücünün inşası, yığınakta yapılan hatayı gidermenin olanaksız olduğu bir alandır. Eğitim ve bilimin mutlaka ekonomik gelişme hedefleri doğrultusunda planlanması gerekir. Ama planlama yetmez. Çünkü uygulama araçlarından yoksun bir planlama, hedefine ulaşamaz. İnsan gücünün yetiştirilmesinde “yetenek keşfi süreçlerinin” düzenlenmesi ve ülke gereksinimleriyle kişisel merak ve yetenekler arasında doğru bir eşleşmeyi yaşama geçirecek toplumsal düzeneklerin tasarımlanması zorunludur. İnsan gücü dağılımının yönlendirilmesini miyop piyasaların kendiliğindenliğine terk etmek, telafisi imkânsız kayıplara yol açmaktadır. Bu süreçte başarı ancak devletin doğru önderliği sayesinde elde edilebilir.

KALKINMANIN ÖLÇÜTÜ MİLLETLEŞMEYİ İLERLETMESİ

Milleti oluşturan farklı sınıf ve kesimlerin aralarındaki çelişmelerin bölünmeyi değil birliği güçlendirecek biçimde yönetilmesi gerekir. Kalkınmada yükün de, refahın da paylaşımının hakça olması, toplumsal rıza ve güveni sağlamak için yaşamsal bir önem taşır. Süreçlerin saydamlığı ve katılım tabanının genişliği, bu amaca ulaşılmasına katkıda bulunur. Ancak çağımızda milletin ağırlık merkezini oluşturan, emekçi sınıflardır. Onun için emekçi sınıfların örgütlü ağırlığının sağlanması, millet uzlaşmasının vazgeçilmezidir. Ülkemizde ve dünyada yenilikçiliğe en çok ihtiyaç duyulan alan, belki de milli uzlaşmayı güçlendirecek toplumsal ve ekonomik düzeneklerin tasarımıdır. Kesin olan, millet içindeki çelişmelerin gelişme sürecini piyasaların kendiliğinden yönlendirmesine terk etmenin birliği aşındırıp bölünmeyi derinleştireceğidir. Milli devlete düşen en önemli görevlerden biri, bu sürece başarılı bir biçimde önderlik etmesidir. Aslında devlet ancak böylelikle gerçekten milletin teşkilatlanmış haline dönüşebilecektir.

ÜRETİM DEVRİMİ’NİN KISA VE UZUN ERİMLİ HEDEFLERİ

Üretim Devrimi’nin önde gelen hedefi, ülkenin mevcut gizilgücünün en üst düzeyde üretime dönüşmesinin ve refah artışından milletin bütün kesimlerinin yararlanmasının sağlanmasıdır. Öte yandan orta ve uzun erimde üretici güçlerin nitel ve nicel olarak gelişiminin güvence altına alınması da, bu devrimin vazgeçilmezleri arasındadır. Ayrıca güvenlik gereksinimleri, ileri teknolojilerin edinilmesi ve geliştirilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu durumda, ileri ve geriyi birlikte içinde barındıran geniş ve uygun bir teknoloji yelpazesinin eşzamanlı olarak devreye sokulması gerekir. Ekonominin bütünüyle piyasalar, diğer bir deyişle tamamen kâr güdüsüyle yönlendirildiği koşullarda, aynı alanda ileri ve geri teknolojilerin birlikte kullanımına olanak yoktur. Bu işleyiş, ancak devletin uygulayıcı, yönlendirici ve düzenleyici işlevlerinin uygun bir bireşimi sayesinde yürürlük kazanabilir.

KARMA EKONOMİ

Karma ekonomi, devlet sektörüyle özel sektörü birlikte içinde barındırır. Uluslararası ekonomik ilişkilerde de, benzer bir ikili durum söz konusudur. Üstelik mevcut veri bilgisinin dağınık, dolayısıyla da merkezi olarak işlenebilir olmadığı durumlarda piyasaların hükmünü bütünüyle geçersiz kılma olanağı yoktur. O zaman Üretim Devrimi’ne önderlik edecek devletin, “kendiliğindenlik ve tasarım” ilişkisini doğru ele alacak bir “akıllı devlet” olması gerekir. Karma ekonomi yaklaşımının merkezinde yer alan bu sorunsalı ele almayı sürdüreceğiz.