29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 11°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Urfa’da bir cemaat hikayesi!..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

Fethullahçılara yönelik operasyonlar sürerken, kimi tutuklamalar, cemaatin hem devlette hangi makamlar üzerinden örgütlenmeye başladığını gösteriyor, hem de özel kuşatma alanı olarak seçilen bazı kentlerdeki yağmayı dışa vuruyor...
Çünkü Fethullahçılar, “vali”ler konusunda bazı şehirlere öylesine zincirleme atamalar yapmışlar ki, bugünlerde ortaya dökülen ilişkiler, devletin mülki idare koridoru üzerinden nasıl taarruza uğradığını bir kez daha kanıtlıyor...
“Darbe” operasyonunda tutuklanan üst düzey subaylar, “Şok Mangaları”nın baskıları, kumpaslarla ordudan atılan askeri öğrenciler ve astsubayların da dikkat çektiği gibi, “valiler” arasındaki örgütlenme tarihi “1990!..”
Yani Fethullah Gülen’in “devletin damarlarına sinsice sızacaksınız” talimatını verdiği derin kuşatma döneminin miladıdır bu!..
İlginçtir, o yıllardan itibaren “Kürt meselesi” konusunda da aktör olmaya çalışan cemaat, 1990’larda PKK ve Hizbullah’ın etkin olduğu Güneydoğu’nun bir kentine çok özel önem verdi...
İki terör örgütünün de ivme kazanmaya çalıştı o kentlerin başında, “Peygamberler Şehri” olarak tanımlanan ve muhafazakar yapısıyla dikkat çeken Urfa vardı...
İşte tarikatların bölüşemediği Urfa’ya son 25 yılda atanan valilere bakılırsa, Fethullahçı örgütlenmenin ivme kazanmasına en çok mülki amirler önayak olmuştu...
Fethullahçılar mülki amir üzerinden kenti öyle hızlı kuşattılar ki, Urfa bir süre sonra cemaatin neredeyse “merkez üs”lerinden biri haline getirildi...
İşte bu kuşatmayı, daha sonraları Refah Partisi’nden milletvekili adayı da olan Alpaslan Karaca’nın yerine vali olarak atanan Ziyaettin Akbulut başlatmıştı... Vali efendi Urfa’ya gelir gelmez cemaatin varlığını da hızlıca hissettirmişti...
Çünkü öğretmen olan eşiyle birlikte önce bürokrasi ve sivil toplum örgütlerinde arkadaş çevresi edinen Akbulut, cemaati güçlendirme uğruna, Urfa merkezdeki milyonlarca lira değerindeki bir arsayı aylık “150 TL” gibi komik bir kira karşılığında Fethullahçılara adeta peşkeş çekmişti... Bugün o arazide, cemaatin kurduğu “İpek Eğitim Vakfı”nın okulları var...

Yürü ya kulum!..
Cemaat Urfa’da işte bu çok değerli arazi yağmasının ardından iyice palazlandı, bürokrasiyi ele geçirdi...
“Darbe” operasyonlarının ardından kapısına kilit vurulan, her biri 2 bin öğrenci kapasiteli 4 lise, ilköğretim okulları, onlarca dershane, özel eğitim kurumları ve çok sayıda sağlık merkezi cemaatin Urfa’da nasıl büyüdüğünü göstermeye yetiyor...
Ziyaettin Akbulut’un görevi sırasında Urfa “faili meçhul”lerle sarsılsa da, kendisi cemaat sayesinde parlayan yıldızıyla İçişleri Bakanlığı’ndaki merdivenleri hızla tırmanmaya devam etti...
Örneğin, Konya’da valiyken Erbakan’ın seçim otobüsünün üzerine çıkacak kadar pervasızlaşan Akbulut’un kendine Osmanlı tuğralı kartvizit bastırması, hırsları ve hedefinin ne kadar büyük olduğunu da ortaya çıkardı.
Sonra ne mi oldu?.. Akbulut memleketi Tekirdağ’dan iki kez “AKP milletvekili” oldu ve İçişleri Bakanlığı’nda etkisini daha aktif olarak sürdürebildi...
Akbulut şimdi ne yapıyor bilinmiyor ama onun ardından Urfa’da görevlendirilen Yusuf Yavaşçan ile geçen yıllarda Bursa Valisi de olan Şehabettin Harput’un “FETÖ” operasyonunda gözaltına alınması, cemaatin ileriki yıllarda da Urfa’ya ilgisinin devam ettirdiğinin kanıtı...
Peki, bu üç valinin Urfa AKP’de görev yapan siyaset ve cemaat arkadaşları bugünlerde kentin meydanlarında “demokrasi nöbeti” tutarken, eski günleri de yad ediyorlar mıdır acaba?..
Kentteki deneyimli bir gazeteci, Urfalıların yalnızca tutuklanan 100’den fazla cemaatçiyi değil, müritlerin siyasette halen nasıl etkin olabildiklerini konuştuğuna da dikkat
çekiyor...

‘Sahte’ kuşatma!..
Fethullahçılar yalnızca siyasetteki etkileriyle kamuoyunu meşgul etmediler...
Son 20 yılda en çok dikkat çeken faaliyet, dershanelerin reklam afişlerinden de dışa vuran ancak arkasında büyük “hile” olduğu saptanan sözde “sınav” başarıları...
Yani, Gülen’in “Altın Nesil” diye tanımladığı özel eğitimli gençlik nasıl oldu da yalnızca cemaat dershaneleri ve okullarından çıktı acaba?..
Kamuoyuna dayatılan algıya bakılırsa, cemaatin okullardaki abileri “zeki ve başarılı çocukları” seçerek “Işık Evleri”nde eğitti, oradan da dershaneler üzerinden üniversitelere soktu!!!
Ancak AKP ile cemaat arasında 3 yıl önce başlayan savaşla birlikte düzenlenen operasyonlar gösterdiği ki, bu “eğitim şampiyonluğu” madalyasının arka yüzünde sinsice yürütülen “sınav” sahtekarlıkları var...
Geçmişte ÖSYM, KPSS, askeri okullar ve polis eğitim kurumları ile orta eğitim giriş sınavlarına yönelik başlatılan operasyonlar ve tutuklamalardan da anlaşıldı ki, kendi çabalarıyla geleceklerine yön vermeye çalışan milyonlarca masum gencin umutları da çalınmıştı...
Bunlar bizim iddialarımız değil, tutuklanan subayların, “abiler soruları verdi, sınavları kazandık” şeklinde ardı ardına gelen şaşırtıcı itirafları...
Evet; “darbe” girişiminin ardından başlatılan operasyonlar cemaatin yalnızca devletteki örgütlenmesini değil, bu yapılanmayı hangi “sınav” sahtekarlıklarıyla gerçekleştirdiklerini de deşifre ediyor... İşte bu gerçek çok sayıda mürit bürokratın canının yanacağını da gösteriyor...
Bir kez daha vurguluyoruz, tasfiye ve tutuklama operasyonlarında “yaşla-kuru aynı anda” yanmasın ama sınav kurbanı yüzbinlerce gencin hakkını yiyenler de cezasız kalmasın...