Uyarıyorum: Alevi-Sünni çatışmasını deneyecekler
ABD’nin hakimiyet prensibi hep aynı.
Ya: Önce işgal ediyor. Sonra bölüyor.
Ya da: Bölmek için iç savaş çıkarıyor.
Değişmeyen yöntemi: Parçalamak, ufalamak.
Çünkü: İri devletler kontrolden çıkıyor. Ancak küçük parçalara ayırırsa hakimiyet kurabiliyor.
***
İşte Afganistan (2001). İşte Irak (2003).
Önce işgal etti. Sonra parçaladı.
Diğer iki örnek: Libya (2011) ve Suriye (2011-2016).
Önce iç savaşları kışkırttı. Şimdi: Libya da, Suriye de 3-4 parça.
***
ABD, değişmez iki kaldıraç kullanıyor.
“Etnik” farklılıklar. Daha çok da “mezhep” farklıları.
Yani: ABD İslam dünyasını bölmek için yine İslamı kullanıyor.
(Not: Birileri istediği kadar itiraz etsin. “Kullandıkları İslam değil” desin.
ABD, kullanacağı bir “İslam anlayışı”nı her zaman buluyor.)
***
5 ülke tecrübesinin özeti.
Milyonlarca ölü/Milyonlarca mülteci/Yakılmış, yıkılmış ülkeler/Dağıtılmış devletler.
Yani: Teorik bir meseleyi tartışmıyoruz.
Konuştuğumuz: 100 milyona yakın insanın kanlı dramı.
***
Türkiye bu tabloda nereye oturuyor acaba?
Bölgede yaptıklarını Türkiye’de de sahneledi aslında. Bir kısa özet yapalım.
2000’li yılların başı: ABD, önce iktidar düzenlemesi yaptı. AKP iktidarının önünü açtı.
Çünkü: AKP liderliği üç konuda güvence vermişti.
Bir: Irak’ın işgaline yardımcı olmak. İslam dünyasında yeni sınırlar çizmek.
İki: Atatürkçülüğü ve Türk üniter devlet sistemini tasfiye etmek.
Üç: Kürt açılımı yapmak. Federasyona gitmek.
Anlamı: ABD, diğer ülkeleri silahla bölüyordu. Türkiye’de ise AKP’ye “barışçı” yoldan yaptıracaktı.
Operasyonu bedavaya getirecekti yani.
***
AKP niye kolay razı oldu ABD projesine? Cevabı basit.
Bir: AKP liderliği de ABD’yle aynı anlayıştaydı. Atatürkçülüğe ve ulus devlete temelden karşıydı.
İki: Türkiye’de iktidarda kalabilmek için ABD desteğine muhtaçtı. Ergenekon ve Balyoz operasyonları bu çerçevede yapıldı.
(Not: Polemik yapmıyorum. Hayatın ispatladığı yalın gerçeklerden söz ediyorum.)
***
ABD projesi, inişli çıkışlı da olsa işledi. Ta ki, 2015 Temmuzuna kadar.
AKP liderliğinin kendi tecrübesiyle gördüğü tablo şöyleydi:
Bir: Suriye parçalanıyordu. ABD, kuzeyde bir PKK devletçiği kuruyordu.
İki: PKK, ABD desteğiyle şımarmış. Silahlı ayaklanmaya geçmişti Güneydoğu’da.
AKP, her fani gibi bir sonuç çıkardı tablodan: Razı olursa iktidarda kalamazdı.
Sonuç: Silahla müdahaleye karar verdi. İlk adımı “hendek savaşı”yla attı (24.7.2015).
***
Süreçte bir büyük yol hata yapıldı: Rus uçağı düşürüldü (24.11.2015).
Olay, bölgesel ittifak ihtiyacını yakıcı hale getirdi.
Stratejik bir dönüş yapıldı sonunda. Erdoğan özür diledi (24.6.2016).
Hızlı birer satranç hamlesi gibi geldi gerisi.
ABD: Baktı, Türkiye Avrasya’ya kayıyor. FETÖ darbesiyle cevap verdi (15.7.2016).
Türkiye: Erdoğan ve Putin Petersburg’ta buluştu. “Bölgesel ittifak” dediler (9.8.2016).
ABD: İçeride PKK ve IŞİD’in bombalı eylemlerini tırmandırdı. Suriye’de koridoru tamamlama hamlesine geçti. Menbiç’ten batıya doğru.
Türkiye: Cerablus’tan Suriye’ye girdi (24.8.2016).
(Ama Türkiye’nin bir zaafı var. ÖSO gibi sicili berbat döküntülerle ortak hareket ediyor.)
***
Şimdi: Son 45 günün olaylarına bakalım.
ABD üç kuvvetini de sahaya sürmüş durumda.
FETÖ: Darbe yapıp devlete el koymaya kalktı.
PKK: Şehirlerde bombalı intihar eylemler serisi başlattı.
IŞİD: O da intihar eylemleriyle sahada.
Görünen: Eylemler şiddetlenecek. Tırmanacak.
***
Bu tabloda kritik nokta şu.
Darbe girişimi de, bombalar da ABD’ye yetmiyor.
İçte ve dışta herkesin Türkiye tespiti şöyle.
Bir: Anti-Amerikancılık yükselişte. Muhafazakâr kesimler de dahil.
İki: Milli birlik güçleniyor. HDP seçmeni PKK’dan hızla kopuyor.
Yani: ABD vuruyor. Fakat Türkiye inadına birleşiyor.
***
ABD, Türkiye’nin elinden kayıp gitmesine seyirci mi kalacak?
Bölgesel ittifakın ilerlemesine razı mı olacak?
Bu: ABD’nin Ortadoğu’yu bütünüyle kaybetmesi anlamına gelir.
Dolayısıyla: Kolay pes etmeyecek.
Sonuç: Yeni ve riskli eylemler var ufukta.
***
ABD ne yapar? Bu aşamada, doğrudan silahlı müdahaleyi göze alamaz.
ABD’nin ihtiyacı belli: Sokakta, geniş kitlelerin katılacağı sivil bir boğazlaşma.
Türkiye’nin milli birliği ancak bu yolla parçalanabilir.
Bu da iki yolla sağlanabilir.
Bir: Güneydoğuda asker ve polis ailelerine yönelik yaygın saldırılar.
Batıdan halk tepkisini kabartmak amacıyla.
***
İki: Alevi köylerinde ve mahallelerinde katliamlar yapmak.
Bilenler biliyor: En az 1 yıldır bu “laf” dolaştırılıyor. Pek çok mahfilde dinledim.
Bazı Batılı ülkeler özel saha araştırmaları yaptırıyor.
Dehşetengiz şayialar var:
“AKP özel milis birlikleri kurdu (Osmanlı Ocakları gibi) Katliamlara hazırlanıyorlar.”
“Alevi köyleri silahlanıyor/silahlanmalı” gibi.
Fakat şu basit soru sorulmuyor: Hangi hükümet, halkının birbirini boğazlamasından menfaat umar?
***
Anladığım: Tertiplerle, Alevi kitlesini PKK’nın peşine takmak istiyorlar.
Sadece “Kürt Aleviler”i değil, “Türk Aleviler”i de.
Amaç: Yaygın sokak çatışmaları. Bir tür iç savaş.
(CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun konvoyuna saldırı girişimi bir ilk.
Girizgâh gibi görünüyor. Neyse ki erken farkedildi.)
Son söz: ABD’nin bu hamlesi de boşa çıkacak.
Milletimiz kanlı hesabın fazlasıyla farkında.