25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Vadide yalnız kaldı sevda!..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

Koca bir yaz geçti anıların patikaları üzerinden... Kuşlara el salladı yüreğim, uğur getirir diye böcekleri sarmaladı avuçlarım...

Yapraklar henüz çok inatçı... Dallar kırılmadan direniyor sonbahar rüzgarına ve beni yaşamında saklayan vadi artık direnemiyor hazana... Ve muhtemeldir ki, doğa yeşilinden soyunuyor her zamanki gibi...

Mart ayında “merhaba” diyen minik kuzular büyümüş de sürülere karışmış... Onların da belki taptaze sevdalar gibi lezzeti kaybolmuş!..

Baktım da ne kadar çırpınsa da yürek, artık anlaşılmıyor, kendime sakladım sevdayı saran sıcak hayalleri...

Gözlerim yalnızlığın dürbününde yine uzaklara kilitlendi... Beni benden alıp, sıklıkla kendine çeken o gizemli ve bazen de ulaşılmaz uzaklara dalıp gittim...

En iyi dostum uzaklar sanki!.. Yari bana getiren ve yâri pervasızca benden alıp götüren, zalim ve de çoğu kez suçsuz uzaklar!..

Ne kadar çekse de buhran kuyusuna, baktım da baktım çok uzun süre uzağa... Hüznümle, sessizliğimle, beni yüreğime hapseden öfkemle ve beni yalnızca bana bırakan kimsesizliğimle baktım...

Gündüz düşlerimde, idam edilmiş yokluklarımı düşündüm...

Kalbimden düşen “yar” damlalarını andım durdum...

Hançeremde ıslanmış ağıtlarımı yüreğimle sararak düşündüm!..

DUVARDA GİZLENEN CAN KOKUSU!..

Kendimi dinlemek istediğim o gün, yine de düşmedi benliğime tutunmuş isli anılar.. Kulağımda paslı bir küpe gibi sallanıp durdu, buruk ama özleme hasret sevdalar!..

Bir türlü kaçamadım, gözlerimi kendine kelepçeleyen o hazan misali manzaradan... Kurtulamadım, beni kendine kilitleyen o zavallı ağıttan!..

Kuşların kanadında gelgitler yaşayan bakışlar gibi odaklandım durdum çaresizce...

Durdum da durdum, dalgalı denizlerde sükuneti bekleyen yalnızlar gibi durdum kimsesizce...

O gün orada, sanki yalnızlar vadisini andıran o manzaranın içinde ısrarla tutmak istedim kendimi...

Eskimiş anılara tutunmak, duvarda gizlenen can kokularını hissetmek ve bazen, adeta kulağımda çınlayan sevda seslerini duymak için tutundum...

Hiç konuşmadan, hiç kıpırdamadan, hiç isyan etmeden yalnız ama yalnız, beni ayakta tutan umudumla durdum orada...

Binlerce bulanık fotoğraf çekse de bakışlarım... Binlerce kez göz kırparak adeta sayfalar çevirse de gözbebeklerim!..

UZAĞI YAKIN ETMEK!..

O gün kendimi uzaklara kilitlediğim anlarda, yüreğimde trampet çalarcasına binlerce manzara geçti önümden...

Ben ise kimi saran, kimi tebessüm ettiren kimi de yüreğimi ezercesine zulmeden anı kırıntılarının içinde, yaşama tutunmak için bekleyip durdum...

Yüreğimde ezik anıları düşündüm... “Yar” diyen coşkulu anlara kilitlendim, kalbimde sızıya dönüşen utangaç ama temiz nağmelere sığındım...

Düşündükçe sanki üşüdüm... Her şey uzak gibiydi ve ben kendime sığındıkça uzaklaşıyordu her şey artık...

Bir gecekondunun odun ateşine sığınmış sevda sıcaklığını unutmak mıdır çare?.. Uzaklarda yâri beklemekten olabilir miydi bu yara?..

Sonra çektim kendimi uzaklardan... Umut yakındır, uzak çaresizdir diye vazgeçtim...

Beklentilerimizi gizleyen; bazen güneşin doğuşuyla bize getiren ve bazen de güneşin batışı gibi bizden götüren uzaklardan yoruldum...

Karar verdim sonunda... Uzak, umudun menziller ötesinde olsa da eğer, puslu manzara, uzaktan iyidir dedim... Ve sevdayı yakın etmek için, uzaktaki yâre yürüdüm...

BUGÜN İZMİR’DE OKURLARLA BULUŞUYORUZ...

Medyanın iyice kirlendiği bu kuşatma sürecinde Aydınlık’ın varlığı ve cesur mücadelesi giderek daha da önem kazanıyor...

Aydınlık artık bir kale... Ve bu kale, dirençli okurlarının sayesinde ayakta duruyor, güçlenmeye, büyümeye çalışıyor...

Aydınlık yazarlarının yurdun dört bir yanında okurlarla bir araya gelmesi de, bu gazetenin dayanışmasının yanı sıra direncini de arttırıyor...

Her yeni Aydınlık okuru, cumhuriyetin geleceğiyle ilgili mücadele için de yaşamsal önem taşıyor...

Gittiğimiz toplantılarda okurların gazetelerine bağlılığını ve desteğini gördükçe, Aydınlık’ın karanlıkla mücadelesinde yalnız olmadığını yüreğimizde hissediyoruz...

Bugün ve yarın, İzmir’de okurlarla sohbet etme ve dertleşme olanağı bulacağız...

Aydınlık’ın daha da büyümesi için çaba harcayan sevgili İlker Yücel ve arkadaşımız Oktay Yıldırım’la birlikte, iki gün boyunca Karşıyaka, Bayraklı, Balçova ve Buca’daki etkinliklerde, Aydınlık okurlarıyla buluşacağız...

Bugünkü ilk etkinlik Karşıyaka’daki Altınbalık Restoranda... Kahvaltılı toplantı saat 10.30’da.

Bugün ikinci etkinlik, Bayraklı Belediyesi Şehit Ümit Boz Tesisleri’nde saat 14.00’te başlayacak.

İzmir gezimiz yarın da sürecek... Pazar günkü kahvaltı saat 10.30’da, Balçova Termal Tesisleri’nde yapılacak.

Yarın ikinci okur buluşması ise Buca’daki Heykel Kristal Düğün Salonu’nda, saat 14.00’te gerçekleşecek...

İzmir ve çevresinde, il ve ilçelerdeki tüm Aydınlık dostlarını etkinliklere bekliyoruz... Toplantılarda, son çıkan kitaplarımızı da imzalayacağız... Haydi dostlar, ellerinizde ve yüreğinizde Aydınlık’la bekliyoruz...