20 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Vakıfların iyiye ve kötüye kullanılması

Mustafa Pamukoğlu

Mustafa Pamukoğlu

Eski Yazar

A+ A-

15Temmuz darbe girişiminden sonra birçok vakıf, dernek ve vakıf üniversitesi OHAL kapsamında FETÖ ile ilişkisi var diye kapatıldı. Bu durum, vakıf ve derneklerin yolsuzluk yapmak, kaynak transfer etmek ve yıkıcı bir çok idealler için kullanmak konusunda ne denli kötüye kullanılabildiğini gösteren çarpıcı bir durum oldu.
Vakıfların nasıl kötüye ve iyiye kullanılacağını tek tek örneklerle açıklayalım:

İYİ VAKIFLAR
Holdinglerin kurdukları vakıflar -örneğin Koç Vakfı, Eczacıbaşı vakfı gibi- ülkeye sosyal, kültürel,
sanatsal ve eğitim alanında birçok katkı sağlamaktadır. Burslar vermekte ve birçok sosyal sorumluluk projeleri de yaparak ciddi başarılar elde etmektedirler. Nesin Vakfı, Aziz Nesin’in çocuklar için kurduğu vakıfken şimdilerde Ali Nesin’in liderliğinde uluslararası çapta büyük bir “Matematik Köyü” kurdu. Bunu bağış ve yardımlarla yaptı. Şimdi de “Felsefe ve Sanat Köyü” kurmuş durumda. Mimarisinden tutun yarattığı iklime kadar Türk bilim dünyasında büyük bir proje.
Aile vakıflarının bir çoğu da aile işletmelerinin ve varlıklarının kuşaktan kuşağa aktarılmasını temin
etmek için çok fayda sağlayan vakıflar olarak güzel örnekler oluşturuyor. Örneğin Karaköy Güllüoğlu Baklavaları’nın sahibi Nadir Güllü’nün kurduğu aile vakfı, sahip olduğu aşevi ile her gün yüzlerce yoksula yardım ediyor. Burslar veriyor. Baklavacılığın gelecek kuşaklarca da yürütülmesi için çalışmalar yapıyor.
Vakıfların birçoğu dini duygular temelli hayır ve hasenat amacıyla kurulan vakıflar. Bir çoğu da soysal amaçlı vakıflar. Başarılı örnekler oldukça fazla.

KÖTÜ VAKIFLAR
Peki, vakıflar nasıl kötüye kullanılabiliyor? Örneğin Cemaat’in vakıflarına bakalım.
Bu vakıflara bakarken bir piramit yapmak lazım. Bu piramidin altındaki çoğunluk yani inanmış, kandırılmış, korkutulmuş yukarıda nelerin olup bittiğini bilmeyen yığınlardır. Bağış ve yardımları bunlar yapar. Genellikle inananlarını ve ikna olanlarını samimi kabul edebilirsiniz. Biz bunlara “farkındasız çoğunluk” diyoruz. Piramidin ortasında bulunan iş adamları ve paralı grup ile alttaki yığınlardan bağış ve yardımları toplayan görevlilerdir. Bu görevliler ile iş adamı, tüccar işbirliği içindedir. Bu alanda yer alanlar da çoğu şeyin farkında değildir. Bir projenin gerçekleşmesini sağlamak için cemaat anayasasına göre hareket ederler. İkna yöntemleri taciz, korkutma ve cennetten tapu verme gibi yöntemlerdir.
Piramidin üstünü her şeyi planlayan, yöneten, ketumiyeti temsil eden, gerçek amaçları ve idealleri
bilen yöneticiler, mutemetler ve proje liderleri oluşturur. Masum olmayan ve kötülükleri oluşturan ve piramidin altına bunları akıtan az ama etkili insanlar grubudur. Bunların dindar olup olmadıkları, kimlerle işbirliği yaptıkları, neye hizmet ettikleri bilinmez. Bilinmesi için 15 Temmuz darbe teşebbüsleri gibi olağan dışı olayların olması gerekir.
Vakıf üniversitelerinin, yurtların ve diğer eğitim kuruluşlarının kurulması hep bu piramit hiyerarşisi
içinde olur. Orta grupta olan iş adamları ciddi kaynakla projeye katılırlar. Vakıf tüm bağış ve yardımları toplar ve kurduğu şirketlere sermaye olarak aktarır. Şirketlerde ortaklar parayı veren kişilerden olmayabilir. Genellikle mutemet kişiler sermaye paylarını temsil eder. Şirketler bu sermayeleri mal ve hizmet alımında kullanırlar. Ancak mal ve hizmet satıcılar da piramitte yer alırlar. Burada kapalı bir ekonomi kurulmuş olur. Dolayısıyla inanmış ve samimi olan insanların bağış ve yardımları kapalı bir devre tedavül ekonomisi yaratır. Tabi, bu tedavül sırasında herkes kar eder. Zarar edenler bu dünyayı değil öbür taraftaki güzel cennet köşesini düşünerek zararı umursamayanlardır. Zaten işin temeli de budur.
Cemaat vakıfları, dernekleri, şirketleri birer büyük para kazanma aygıtlarıdır. Ancak bu paraların ençok harcandığı alan eğitim kurumlarıdır. Zaten eğitim en büyük silahlarıdır. Hem masum görünmelerini sağlamakta hem de bağış ve yardımları yapanları ikna etmekte önemli bir silah olmaktadır. Son 40 yılda Türkiye siyasetinde önemli tüm figürlerin cemaatin eğitim kurumlarından övgü ile söz etmeleri bundandır. Son söz olarak şunu söyleyebiliriz. Vakıflar toplumsal gelişmeye önemli katkıda bulunan ve ciddi işlevler üstlenebilen kuruluşlardır. Yapacağımız şey, gizli ve kötü emellerle kullanılmasını önlemek ve ciddi denetime tabi tutmaktır.