Volkan Demirel Ulusal takıma çağrılmalı mı?

Zlatan İbrahimovic’in terör saldırılarını gerekçe göstererek İsveç Ulusal takımıyla Türkiye’ye gelmemesi bizim takımın gücünün tam olarak ölçülmesi konusunda sıkıntı yarattı bir bakıma. Türkiye koşullarının üzerinde bir pas temposu yakalayan Ulusal takımın oynadığı futbol beğeni kazandı ama dediğim gibi en önemli kozundan yoksun İsveç’e karşı ortaya konulan futbol, Avrupa şampiyonası finalleri için yeterli olacak mı sorusu gündemdeki yerini koruyor kanımca. Futbolda büyük bir düşüş yaşadıktan sonra yeniden yükselişe geçmeye başlayan Avusturya’nın rakip olarak karşımıza çıkartılması da iyi bir seçim.
İsveç karşılaşmasına biraz dikkatli gözlerle baktığımızda takımın futbolunu daha ileriye taşıması için fazla zaman yok, oynanan futbolda ise ümit var. Ulusal takımın futbol açısından ümit vermesinden sonra gözler kaleci sorununa çevrildi. Volkan Babacan şu andaki görüntüsüyle kaleyi koruyabileceğini kanıtladı. Ancak diğer yanda da ligin en az gol yiyen kalecisi konumundaki Volkan Demirel var. Gerçi kalecilerin durumlarını önlerinde oynayan savunmaların kalitesi de belirleyicidir ve Fenerbahçe bu anlamda en sorunsuz takımdır. Ne var ki Volkan Demirel de kalecilik yaşamının en üst düzeydeki yıllarını yaşıyor.
Futbolda başarı olduğu zaman nasıl ki karşılığı varsa hata olduğunda da yine karşılığı olmalıdır. O günlerde de benzer şeyler yazmıştım bir kez daha yinelemenin zamanıdır. Volkan Demirel profesyonellik düzeyi yüksek olduğu kadar futbolda deneyimli oyuncularımızdan biridir. Kendisine tribünlerden edilen küfrün kabul edilmesi söz konusu bile değil. Ama bu düzeydeki oyuncular tribüne kulak vererek hareket edemez. O küfreden insanların kim bilir nasıl ciddi psikolojik, ekonomik ya da sosyal anlamda sorunları vardır. Bunlar düşünülmeden, değerlendirilmeden, içsel dünyasında yıkım yaratmasına izin vermeden hakkından gelinebilecek bir sorunu biraz da çocukça bir tutumla, ulusal karşılaşmada sahayı terk edecek boyuta taşımak önemli bir profesyonel kusur olmalı.
16 Kasım 2014 günü Ali Sami Yen Spor Kompleksi’nde oynanan Türkiye-Kazakistan karşılaşmasında Volkan Demirel’in henüz maç öncesi ısınma sırasında tribünden edilen küfürleri gerekçe göstererek alandan ayrılmasının karşılığı oyunbozanlıktan da öte bir tutumdur. Çünkü alanda ortaya konulacak mücadele oyun ötesi bir etkinliktir.
Şimdi, dönüp geriye baktığımızda ulusal takımın nasıl bir sıkıntılı dönemden geçerek finallere katılma hakkını edindiğini daha iyi anlayabiliyoruz. Volkan Demirel ise bu dönemde yok. Arkadaşlarıyla birlikte çıktığı yoldan kendi isteğiyle ayrıldı. Hadi, şimdi gel kaleye geç demek o denli kolay değil. Bunu Volkan Demirel herkesten daha kolay anlayabilecek konumdadır.
Kanımca Avrupa şampiyonası finallerine giderken büyük sıkıntılar yaşayan kadro yola devam etmeli, gelecekte gidenlerin yerini alabilecek gençlerle de bu çekirdek kadro desteklenmeli. Şampiyona bittikten sonra ortaya çıkacak sonuca bakmaksızın yeni bir turnuva için oluşturulacak kadronun içinde Volkan Demirel olmalı mıdır? Bu sorunun yanıtını da o gün var olan koşullar belirleyecektir. Volkan Demirel’in yaşı ilerliyor. Formunu koruyabilecek mi, Fenerbahçe yeni arayışlar içinde olacak mı? Bekleyip görmek gerekir...