25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 22°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yanal ile Kartal’ın farkı

Metin Tükenmez

Metin Tükenmez

Eski Yazar

A+ A-

Geçen hafta bu köşede Fenerbahçe’nin nereye doğru gittiğine ilişkin düşüncelerimi sizlerle paylaşmıştım. İşin doğrusu, Bursaspor karşısında izlediğim Fenerbahçe’nin gerileme dönemine bu denli çabuk girip kendi alanında oynadığı Eskişehirspor karşılaşmasında zorlanabileceğini beklemiyordum. Es eslerin güzel oyunu karşısında kurtarılan bir puan, olmayan bir penaltı, kaleci Volkan Demirel’e kırmızı kart gösterilmemesi sonucu edinildi. Futbolcuların alandaki tutum ve davranışları, geçen hafta Caner Erkin ile başlayan disiplin sorunu pek yakında diğer oyuncuları da etkileyecek. Aziz Yıldırım, Ersun Yanal’ı göndererek öylesine büyük bir kusur işledi ki, bunun sonucu genel kurula değin gider gibi görünüyor.

Geçen sezon da, Fenerbahçe’de benzer sorunlar yaşanmıştı. Kuvvete dayalı oynayan bazı futbolcular kuvvetten düştüğü için Yanal onları oynatmamıştı. En başta da Sow ile önemli sorunlar yaşanmıştı. O günlerde Sow’un oynatılmamasının Ersun Hoca’nın sonunu getireceği bile gündeme taşınmıştı. Ancak Ersun Yanal bildiği doğrulardan şaşmayarak Sow’u hazır oluncaya değin oynatmamış, oynatmaya başladığında da en üst düzeyde verim almasını bilmişti.

Aynı durum Emenike için de geçerlidir. Bu oyuncular Ersun Yanal’ın bilimsel çalışmaları ile takımın ileri uçtaki temel dayanağı oldular. Böylece Ersun Yanal futbolcularla da medya ile de giriştiği savaşı bilimsel düşüncenin aydınlattığı yolda ilerleyerek kazandı. Uygulamalarına herkes saygı duydu, Fenerbahçe gibi büyük bir kurumda futbolcuların değil ilkelerin geçerli olacağını futbolun içindeki tüm unsurlar anladı, herkesin işini yapmasının gerekliliği de anlaşıldı. Takımın başında Ersun Yanal olsaydı Caner Erkin o hareketleri yapabilir miydi?

Caner Erkin ile Gökhan Gönül geçen sezonun taktik oyuncularıydı. İkisi de sağ, sol taraf savunmacısı gibi değil adeta hücumcu gibi görev yapıyorlardı. Çünkü güçlüydüler. Eskişehirspor karşılaşmasında Gökhan Gönül, Erkan Zengin karşısında çok zor anlar yaşadı. Caner’in ise geçen haftaki davranışlarının temel nedeni güçsüzlüğü... Caner’in geçen yıl yaptığı ortalar ve kullandığı duran toplar deyim yerindeyse can alırdı. Bu sezon henüz etkili bir futbol davranışını görmedik. Bu nedenledir ki, futbol dışı tutumları öne çıktı.

Şimdi diyeceksiniz ki, kos koca Fenerbahçe’nin başında bulunan teknik ekip takımı çalıştırmasını bilmiyorlar mı? Mutlaka biliyorlardır. Ancak antrenmanların yoğunluğunu ve devamlılığını ayarlamakta zorluk çektiklerini söyleyebilirim. Geçen yıl başta Egemen olmak üzere bazı oyuncuların antrenmanlarda fazla yükleme yaptığını söyleyip Ersun Hoca ile çatışma bile yaşamışlardı. Bu sezon böyle bir karşı çıkış olmadığı gibi futbolcular hocaları İsmail Kartal’a omuz bile veriyorlar. Yine eminim ki, İsmail Hoca oyuncularının gönlüne giden yolda ilerlemeyi öncelikli tutuyor. Bu da Fenerbahçeli futbolcuların kondisyonel yeteneklerini günden güne yitirmelerine neden oluyor.

Kondisyon çalışmalarını uzmanlar yaptırabilir. Ama teknik direktör işin içinde olmayınca futbolcuların (Kuyt hariç) çalışmanın yoğunluğunu düşüreceğini, halk arası deyimle kaytaracaklarını biraz futbol oynamış herkes bilir. Zamanında kendisinin de yapmış olma olasılığı göz önüne alındığında “biraz kaytarmakla bir şey olmaz” anlayışı futbolculara hoş gelirken İsmail Hoca’yı zaman içinde boşluğa düşürecektir. Türkiye’de koşmayan takım şampiyon olamaz. Fenerbahçe geçen yıl takım olarak çok koştuğu için şampiyon oldu. Bu sezon, henüz ligin üçte birlik bölümü geride kalırken Ersun Yanal’ın verdiği sezon başı güç de sona ermiş. Fenerbahçe’yi iyi günler beklemiyor...

SONUNDA BİLİC’DE DAYANAMADI

Olcay Şahan’ın Beşiktaş’a geldiği ilk yıl oynadığı futbolu bütün futbolseverler övdü, alkışladı. Ancak geçen sezonun büyük bir bölümünde özellikle de bu sezon o bildiğimiz Olcay’dan eser yok. Çok koşan, saldırgan özyapısıyla beklenmedik anlarda gol atabilen ya da arkadaşlarını gol konumuna getiren Olcay iki sezondur gününü gün ediyor. Form durumundaki düşüş çok belirgin olduğu halde Biliç’in onu ayak direyerek(inat) oynatmasını anlamakta hep zorlandım. Ama sonuçta gerçeği Biliç’de gördü, Olcay’ı yedek kulübesine aldı. Bir oyuncu birtakım teknik, taktik hareketleri yapmakta zaman zaman zorlanabilir. Ama en temel özelliği koşmak olan bir futbolcu koşar gibi yapıyorsa onun yeri doğal olarak yedek kulübesidir.

İster yabancı isterse Türk kökenli olsunlar. Ülkemiz dışından gelen futbolcuların birkaç sezon üst üste başarılı olduklarına pek tanık olmuyoruz. İçlerinde bu tanıma uymayanlar var ama sayıları çok az ne yazık ki. Bu bağlamda konuyu Cenk Tosun’a getirmek istiyorum. Bu oyuncu da Türkiye’ye geldiği ilk yıl dikkat çekici bir başarım ortaya koydu. Sonraki yıllarda giderek düşüş yaşadı. En alt düzeye indiğinde ise Beşiktaş’a transfer oldu. Siyah-Beyazlı takımda ne kadar oynadığı da ortada... Başlangıçtaki 11’i zorlayamayan oyuncuların sayısı artarsa Beşiktaş Lig, kupa ve Avrupa üçlüsünde nasıl başarılı olabilir?