25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yaşar Kemal ile nasıl tanıştım?

Metin Tükenmez

Metin Tükenmez

Eski Yazar

A+ A-

1967 yılında ben henüz 10 yaşımdaydım. Hürriyet Gazetesi’nde, Sezgin Burak’ın yarattığı Tarkan çizgi romanı başlamıştı. Tarkan’ın sayesinde ilk gazetem böylece Hürriyet oldu. Aynı yıllarda Yaşar Kemal’in “İnce Memed” ve “Ağrı Dağı Efsanesi” Hürriyet’te yayımlandı. Yaşar Kemal benim için o günlerde efsane olmuştu bile. İnce Memed’in Abdi Ağa ile mücadelesi nefeslerimizi keserdi. Erken yatardım ki bir an önce sabah olsun da Hürriyet’i alıp İnce Memed’i okuyayım...

Yıllar geçti, 80’lerin ortalarına doğru Cumhuriyet Gazetesi’nde yazmaya başladım. Bizim Mustafa Ersoy’un babası Sefa Ersoy, Yaşar Kemal ve İlhan Selçuk Adana’da ilkokulu birlikte okumuşlar. Sefa Amca İstanbul’a geldiğinde doğru Spor Servisi’nin yolunu tutardı. Yaşar Kemal’de onun yanına gelir, şamatası bol olan serviste herkesle şakalaşır özellikle Asena Özkan’a takılırdı. Asena ile birbirlerine yaptıkları şakalara gülmekten gözlerimiz yaşarırdı. Böylece, hiç farkına varmadan Yaşar Kemal bizim Yaşar Ağabeyimiz olmuştu. Geçmiş yıllarda Cumhuriyet’te Yurt Haberleri servisinde çalıştığını sonraki dönemlerde öğrendim. Yaşar Kemal ile aynı gazetede çalışmış olmanın onurunu da övünerek duyumsadım.

Akşama değin Cumhuriyet’in Spor Servisi’nde bizimle zaman geçirir, gazetede işler hafiflemeye yüz tuttuğunda, akşamüzeri üçlü bir araya gelir, büyük olasılıkla Kumkapı’ya inerlerdi. Önce Sefa Amca, Sonra İlhan Ağabey ve şimdilerde de Yaşar Kemal aramızdan ayrıldı. Çocuk yaşta arkadaşlıkları başlayan üç değerli dost sonsuzlukta buluştular. Işıklar yoldaşın olsun Yaşar Ağabey...

AZİZ YILDIRIM TEHDİT Mİ EDİYOR?

Aziz Yıldırım, yönetimini beğenmediği hakem Özgür Yankaya için “Bir daha bizim maça gelemez. Gelirse o stattan çıkamaz” dedi. Sonra da söyleminin ağır olduğu kanısı uyanınca topu Fenerbahçe yandaşlarına attı. Bırakın bir maçı bir şampiyonluk bile yitirilse Fenerbahçe gibi büyük bir kulübün başkanı böyle konuşmaz, bu konuşma Fenerbahçe’ye yakışmaz. Fenerbahçe’nin üzerinde doğru durmaz.

Eğer, Konyaspor maçında Egemen’in attığı açık faul golü Aziz Yıldırım’ın konuşması ile ilişkilendirilirse bu, Fenerbahçe’nin hakemler üzerinden puan dilenciliği yapması anlamına gelir ki, bu da Fenerbahçe’nin büyüklüğü ile bağdaşmaz. Emenike iki metreden topu boş kale yerine dışarı vurunca sorun yok hakem hata yapınca var. Böyle bir anlayış olamaz!

Aziz Başkan hakemlerin peşine koşacağına, elindeki futbolcuların bazılarının soyunma odasında Ersun Yanal’ın başına ördüğü çorapları açığa çıkartsın. Doğru antrenman yapmadıkları için takımın nasıl gerilediğinin, son maçlarını kazansa bile nasıl zorlandığını, neden zorlandığını İsmail Kartal’a sorsun. Ersun Yanal’ın antrenmanlarına dayanamayan Egemen takımın önde gelen oyuncularından biri oluyorsa, iyi çalışmadığı için kuvvetten düşün Emenike topu boş kaleye atamıyorsa bunun nedenlerini hakemde aramak kimseyi kurtarmaz. Aziz Bey kısa erimde yandaşlarının tepkisel tutumlarının önüne geçer ama gelecekte yaşanacak kayıplar karşısında kimsenin aklına Özgür Yankaya gelmez. Aman dikkat!

BEŞİKTAŞ LİGDE NEDEN YİTİRİYOR?

Sporun artık bir bilim dalı olduğu günümüzde, yitirilen karşılaşmalardan sonra futbolcuların yorgunluğundan ya da karşı takımı küçümsemekten söz etmek en başta halkı sonra da futbolun içindeki unsurları aldatmaktan öteye geçmez. Bugünkü profesyonel ortamda eğer böyle düşünen, davranan hareket eden futbolcular varsa onlar da takımlarına ihanet ediyor demektir. Bu bağlamda Beşiktaşlı futbolcuların sözünü ettiğim gerekçelerin arkasına sığınacaklarını da düşünmüyorum. Beşiktaş’ın ligde arka arkaya puanlar yitirmesi ne yorgunlukla ne de futbolcu psikolojisiyle ilgilidir.

Beşiktaş’ın sorunu yapısaldır. Topla fazla ve gereksiz oynayan futbolcu sayısı çoktur. Bu anlamda Gökhan Töre takıma tam bir ayak bağıdır. Balıkesirspor olağanüstü bir savunma güvenliğiyle oynarken topla gereksiz şekilde oynayan Gökhan Töre’ye oyunun ikinci yarısında Kevin Frei ve Tolgay Aslan’da katılınca Beşiktaş’ın topla oynama oranı yükseldi ama yerinde ve zamanında oynama oranı da giderek düştü. Beşiktaş, Liverpool karşılaşması da başta olmak üzere haftalardır Sosa ve Dembab Ba’dan yoksun oynuyor. İkisinin de alandaki varlığı ile yokluğu belli değil. Bilgiden yoksun yazan ve konuşan medya mensupları Demba Ba’ya her karşılaşmada övgüler yağdıradursunlar siyahi oyuncu Beşiktaş’a gerçek anlamda katkı yapmıyor.

Beşiktaş çok yürekten oynayan bir takım. Rakip ceza alanı içinde ve çevresinde en çok dolaşan takımdır. Bu arada Demba Ba birçok gol durumunda topu boş kaleye yuvarlıyor, zorlu durumlarda ise etkin olamıyor. Bu sezon 23 gol atmış. İlk bakışta bu sayı çok önemli gibi duruyor ama o golleri nasıl ve hangi durumda, hangi takımlara atmış bunlar pek sorgulanmıyor. Sorgulama olmayınca da Demba Ba’ya bağlı kayıplar gözden kaçıyor, olay genelde yorgunluğa ve psikolojiye bağlanıyor. Bu işin kolay yanıdır, çözümleyici yorumlar yapmak ise zor tarafı. Ülkemizde herkes işin kolay tarafına kaçtığı için zorlanmanın kişisel ve toplumsal olarak bize neler kazandıracağını algılayamıyorlar. Balıkesirspor beklenenden daha fazla savunma ağırlıklı oynadığı halde Beşiktaş’ın kalabalık savunma arasında sürekli topla oynamasına teknik direktör Bilic’in engel olamaması ilginçtir. Böyle bir savunmaya karşı yağmur gibi kanat ortası yapılması gerekirken Beşiktaş akılda kalan tek ortasını Serdar Kurtuluş ile yaptı, Demba Ba gol atacağına topu rakibe çarptırdı. Diğerleri hep şişirme ve karşı savunmanın işini kolaylaştırıcı nitelikteydi. Opare’nın kusursuz oyunu Serdar Kurtuluşu’da hareketlendiriyor. Çünkü Opare aslında sağ bek için alındı. Beşiktaş’ın Liverpool’u elemekle birlikte en büyük kazancı da Opare ve buna bağlı olarak da Serdar Kurtuluş’tur...