18 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yeni anayasa değil, ‘Anayasayı Koruma Kurumu’ gerekiyor!

Ufuk Söylemez

Ufuk Söylemez

Eski Yazar

A+ A-

Son günlerde bir yandan Türkiye’de, diğer yandan dünyada demokrasinin nasıl istismar edildiği, nasıl gelişme ve modernleşmenin önünü açmak yerine, gerici (dinci-bölücü-neo-liberal) akımlara taşıyıcı annelik (tramvaylık) yaptığını görünce insan gerçekten de üzülüyor doğrusu.ABD’nin 39. Başkanı J. Carter bile geçen gün verdiği röportajında “Demokrasinin öldüğünü, içinde yaşadığımız rejimin oligarşi olduğunu” söyledi.Öte yandan İsviçre’de hazırlanan “Demokrasi Barometresi” isimli araştırmada demokratik kazanımların dünya genelinde azaldığı ve ABD başta olmak üzere birçok ülkede neo-liberal politikaların demokrasilere kan kaybettirdiği tespiti yapıldı.Bu konuları -bana göre- ülkemizin yetiştirdiği en değerli ve yetkin Uluslararası İlişkiler uzmanlarından birisi olan Atılım Üniversitesi Dekanı, Prof. Dr. Sn. Hasan Ünal ile konuştuk ve tartıştık.Bu konularda Prof. Ünal’ın görüşleri ve endişeleri de benim görüşlerimle benzer nitelikteydi. O nedenle, bunları sizlerle paylaşmak istedim.Sn. Ünal’ın en çarpıcı tespiti özetle şöyle: “...basit sandık demokrasisi görülüyor ki, bugün Türkiye’yi çağdaşlaştırmıyor. Hâlbuki Avrupa’da çağdaşlaşmanın sonucu ortaya çıkan bir yönetim biçimidir demokrasi. Önemli olan demokrasinin her alanda modernleşmeyi ve medenileşmeyi engelleyen değil, önünü açan bir yönetim biçimi olması gerekir.Örneğin, Mursi Mısır’da sandık demokrasisi ile iktidar oldu. Sonuç malum. Demokrasinin her ülkede uygulanma zorlukları ve sıkıntıları var.Mesela, Almanya ve bazı AB ülkelerinde ırkçılık ve yabancı düşmanlığı gibi akımlar, demokrasinin nimetlerinden yararlanarak güçlenmeye çalışıyorlar.Ama Almanya, Hitler dönemini yaşamış bir ülke olarak, demokrasiyi koruyacak mekanizmaları geliştirdi. Almanya’da bugün Anayasayı Koruma Kurumu var ve bu tür antidemokratik gelişmelere set çekebiliyor...”Prof. Ünal’ın tespitleri son derecede yerinde ve akıllıca.Türkiye’de bugün kuvvetler ayrılığının olmadığı bir hukuk ve adalet sistemine doğru kuvvetli bir gidişat söz konusu. Aynı şekilde demokrasinin olmazsa olmazı laiklik ilkesi alenen çiğneniyor,Milli ordusuna kumpaslar kuruluyor ve bunlara karşı Cumhuriyetin kurucu değerlerini içeren anayasayı koruyacak ve kollayacak bir yasal mekanizma ve/ veya kurum ortada yok.Türkiye’de yapılması gereken öncelikli şey Meclis’teki iktidar ve muhalefetin yıllardan beri papağan gibi tekrarladığı yeni bir anayasa yapmak asla değildir, olmamalıdır.
GERÇEK AYDINLARA ENTELEKTÜELLERE VE ELİTLERE ÇAĞRI Türkiye’ye gerekli olan Cumhuriyetin kurucu değerlerini ve kuvvetler ayrılığını koruyup, kollayacak bir “Anayasayı Koruma Kurumu” oluşturmaktır.Böyle bir şey olmaz ise bugün olduğu gibi iktidar (veya sandıkta her 276’yı bulan) ve Cumhurbaşkanı el ele verip, ülkeyi “Milli irade bize oy verdi” diyerek, yönetilemez hale getirip, kurucu değerlerini tahrip edip, ülkeyi dışarıda savaşa, içeride kaosa ve/veya kamplaşmaya ve kutuplaşmaya sürükler ki, gidişat o yöndedir.Bugün PKK/HDP’nin, Cemaat görünümlü F-tipi çetenin / asılsız Ermeni iddialarının ve Kıbrıs’ta ver-kurtulcu zihniyetlerin hamiliğini yapan etki ajanı, çakma aydınların dışında kalan, bu ülkenin gerçek aydınlarını, elitlerini, entelektüellerini ve birikimli insanlarını bu konuya yoğunlaşmaya ve demokrasinin iğfal ve istismar edilerek bir anlamda, kendi ayağına ateş etmesine karşı tavır almaya davet ediyorum.ABD think-thanklarındaki uçuk senaryoları tercüme edip bunları sanki kutsal metinlermiş gibi kullanan çoğu dönek Solcu, gerçek liberal olmaktan da çok uzak olan etki ajanı, gayrı milli sözde aydınlar dışında kalan, gerçek aydınlara görev düşüyor.Demokrasinin sağladığı hak ve imkânlardan yararlanarak, bu ülkenin savunmasız bir açık toplum haline getirilmesine karşı, bu ülkenin yurtsever, demokrat, bilinçli ve sorumluluk sahibi gerçek aydınları, elitleri, entelektüelleri sizlere sesleniyorum; bu konuları konuşmamız, tartışmamız ve kamuoyunun gündemine getirmemizin zamanı çoktan geldi, geçiyor bile...