25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 23°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yerel paralarla ticaret dönemi

Prof. Dr. Ufuk Tutan

Prof. Dr. Ufuk Tutan

Eski Yazar

A+ A-

Çin Halk Cumhuriyeti ile Türkiye arasındaki ticari ve finansal ilişkileri, küresel ekonominin ve ulusal ekonominin gidişatı açılarından masaya yatırılıp analiz edilmelidir. Önceki köşe yazısında vurgulandığı gibi Çin’in para birimi yuan, 2000’li yılların başından beri istikrar (stability) ve güvenirlik (reliability) açılarından yılların eskitemediği Fransız frankı ile boy ölçüşür hale gelme sürecine girmiştir. Üstelik, Çin, resmi rezervlerindeki ABD, AB tahvilleri, altın, nakit dolar, avro, yen gibi çeşitli para birimleri ile finansal yapısını birçok açıdan koruma altına almış gibi görünmektedir. Bunlar bir yana, Çin para birimi yuan Orta Asya, Afrika, Latin Amerika ve bazı Avrupa ekonomilerinin dış ticaret işlemlerinde kullanılmaya başlanmıştır.

***

Dahası, Çin’in Kuşak ve Yol İnisiyatifi Projesine katılan Rusya, Hindistan, İtalya, İran dahil onlarca ekonomi tarafından yuan finansal alışverişlerde de kullanılmaya başlanmıştır. Üstelik, son 20 yıldan beri ABD, defalarca yuanın ABD doları karşısında değer kazanması için her türlü baskıyı uygulamaya çalışırken Çin’in bir defa olsun bile geri adım atmamış olduğu bilinmektedir. Neden ABD karşısında geri adım atmamıştır sorusuna yanıt ise Çin ekonomisi, üretim yapabilen ve kendi teknolojisini geliştirebilen bir ekonomi olması sebebiyle en büyük ticaret ortağı bile olsa kendi rekabet gücü ve teknolojisini geliştirebilme yeteneğine güvendiği anlaşılmaktadır.

***

Bu sebeplerden dolayı da Çin, ABD pazarı yerine yeni pazarlar bulabileceğinden her zaman emin olmuştur ve böylece, baskılara, tehditlere rağmen kendi para birimi üzerinde dış güçlerin karar vermesine izin vermemiştir. Nereden nereye… 80 yıl önce nüfusunun yarısı sömürgeciler tarafından bilinçli olarak afyon müptelası yapılmış ve Hindistan gibi sömürgeciliği en derininden yaşatılmış sanayisi, ticareti, teknolojisi olmayan bir ülke,üç nesil sonra eski sömürgecilerine birçok açıdan karşı dimdik durabiliyor duruma gelmiştir…

***

Çin üreten bir ekonomidir ve gerek kendi para birimi yuan gerek çeşitli yabancı para birimlerinden oluşan döviz rezervleri ile hem ekonomi açısından hem de finansal açıdan küresel güçlerden biridir. ABD ekonomisi, finansal açıdan son yıllarda iyice yalpalamaya ve ABD doları da küresel para birimi olma sürecinde iyice geriye düşmeye başlamıştır. 2008 krizi sonrası karşılıksız bastığı trilyonlarca ABD dolarını eritebilmek ve ABD dolarının küresel para birimi olma unvanını biraz daha sürdürebilmek için tahvil operasyonunu 2023 değil belki 2022 yılına kaydırmak zorunda kalacaktır. ABD’nin bu tahvil sürecini erkene alması da Türkiye gibi sıcak para akışına bağlı ve ABD doları ile dış ticaret yapan çeşitli ekonomileri gerek dış borçlanma maliyeti gerekse de döviz akışı açısından zor duruma sürükleyecektir ki bir süreden beri bu sürecin sinyalleri dahi bu tür ekonomilerde karın ağrısı yaratmaktadır.

***

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, bir süreden beri faiz-rezerv-döviz üçlüsü açmazının odak noktasındadır. Rezervlerinde brüt mü net mi tartışmalarından tutun politika faizlerinin indirilmesinden dövizin TL karşısında değer kazanmasına kadar aylardır devam eden çok yönlü tartışmalar, zaman zaman ekonomideki diğer sorunların önüne bile geçmiştir. Her şey bir yana çok net olan bir gerçek vardır: Türkiye ekonomisinin dövize ihtiyacı vardır çünkü ara mal ithalatına bağımlıdır ve döviz fiyatları, dövizin kıt olması sebebiyle sürekli artış halindedir. Eğer kısa vadede bu soruna çözüm aranıyorsa Türkiye ekonomisinin dış ticarette kullanabileceği döviz akışı sağlanmalıdır.

***

Dış ticaret illaki ABD doları ya da AB avrosu ile gerçekleşmek zorunda da değildir çünkü en önemli ticaret ortakları artık bu ekonomiler değildir. Ancak, Türkiye ekonomisinin toplam dış ticaret hacminin yüzde 80’ine yakını ABD doları ve AB avrosu ile gerçekleşmektedir. Hal böyle olunca ABD ve AB ile dış ticaret hacmi düşmüş olsa bile bu ekonomilerin para birimlerine hala önemli ölçüde ihtiyaç duyulmaktadır. Öte yandan, Çin ve Rusya’nın para birimleri ile de dış ticaret yapılabilir çünkü Türkiye’nin en önemli dış ticaret ortakları olan bu ekonomilerdir ve bu ekonomilerin para birimleri, Orta Asya, Orta Doğu, Afrika, bazı Avrupa ekonomilerinin dış ticaret işlemlerinde kullanılmaktadır. Ancak, Türkiye’nin toplam dış ticaret hacminde yuan, ruble, diğer para birimleri ve TL’nin ağırlığı yüzde 10’a dahi henüz ulaşmamıştır.

***

Türkiye’nin döviz rezervleri içinde Çin yuanı ve Rus rublesi ya da diğer Orta Asya ekonomilerinin para birimlerine ağırlık verilse olur mu sorusuna yanıt, TL’nin tekrar düzlüğe çıkması ve resmi rezervlerin tekrar güçlü hale gelmesi açısından olumludur. Bunun nedeni ise Türkiye ekonomisi için döviz, öncelikle ara mal ithalatı için gereklidir ve bu iki ülke Türkiye’nin ara mal ithalatında uzun süreden beri ilk beş sırada yer almaktadır. Ancak, Türkiye ekonomisinin dış borçları oldukça yüksektir ve neredeyse tamamı ya ABD doları ya da AB avrosu olarak alınmıştır. Bunun çözümü de ABD doları ve AB avrosu borçlarını, başka para birimleri ile yer değiştirmekten geçmektedir; ancak, bu süreç oldukça zaman alabilir ve bu sürece yardım edebilecek güvenilir, güçlü dost ekonomilere de ihtiyaç vardır.

***

Bu konuda bazı adımlar atılabilir mi sorusuna yanıt belki de atılmaya başlandı. TC Merkez Bankası’nın TL’nin tekrar düzlüğe çıkması için yuan ya da rubleyi TL ile SWAP yaparak döviz rezervlerini belirli biri süre bürütte pozitif tutması, ABD doları ile TL’nin SWAP yapılmasından daha doğru bir stratejidir. Ancak, burada atılması gereken diğer önemli adım Türkiye ile başta Çin, Rusya ve diğer ekonomilerle gerçekleşecek dış ticarette yuan, ruble, diğer para birimleri ile TL’nin daha çok kullanılmasıdır.

***

Örneğin, Çin ile dış ticarette ABD doları, AB avrosu yerine artık yuan ile TL’nin ağırlık kazandırılması gerekmektedir. Aksi takdirde iki ülke arasında ABD doları ile gerçekleşen her alışveriş ile ABD’ne doların senyoraj hakkı üzerinden vergi ödenmektedir ki Türkiye ile Çin arasında gerçekleşen bu ticarette, ABD’nin para biriminin kullanılması dışında ABD’nin hiçbir rolü bulunmamaktadır. Aynı uygulama Rusya, Orta Asya ve diğer ekonomilerle de karşılıklı anlaşarak hayata geçirilmelidir.

***

Ancak, asıl çözüm Türkiye’nin üretmesi ve teknoloji geliştirmesidir. Yuan, ruble, diğer para birimleri ile SWAP'lar ya da döviz rezervlerinde bu para birimlerinin ağırlık kazanması dahi uzun vadeli çözüm değildir, olamazlar da…

Türkiye ekonomisi, kendi ara malını kendi KOBİ’lerine tekrar ürettirmeye başlamalıdır ve Türkiye, kendi teknolojisini üretmeye başlamalıdır.

***

Türkiye’nin diğer temel sorunu kurumsallaşma sorunudur. Kamu veya özel, tüm kurumların atama, yükseltme, terfi ve bunların harfi harfine nesnel, bilimsel bakış açısıyla yönergelerle uygulanması ile birlikte tüm ülkenin kurumsal kültürünün tekrar gözden geçirilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde Rektör kızlarının öğretim üyesi; makam şoförlerinin müdür olarak atandığı daha çokça görülür; FETÖ’cü fırsatçılara da vatan, millet diyerek soruları çaldırtıp Türkiye’nin en değerli üniversitelerinde oraları hak etmeyen öğrenciler devlet parası ile okutulur, bugünlere de gelinir. Bu ülkede özgeçmişi sayfa sayfa dolu dolu kişiler, son anda işe girecekken siyasi bile değil hiçbir neden gösterilmeden işe alınmamışlar ve hakkını arasa da hakkını alamamışlardır. Ancak, bu haksızlıklar önlediği zaman kurumsallaşma sorununu çözmek için masaya oturulur, sorun tartışılır ve çözüm aranır.