29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 21°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yeteneksiz yazarlar, yetenekli yazarların önünde

Metin Tükenmez

Metin Tükenmez

Eski Yazar

TURGAY OĞUZ

Yaşar Kemal'in izinde bir yolculuk. On üç yılda on üç roman. İnsanı insana anlatma sevdalısı Alişan Birlik, on üçüncü romanı 'Kötü' ile kitapseverlerin karşısına çıktı.

Gerçekçilik akımının önemli bir temsilcisi olan Alişan Birlik ile yaşamını, sanat ve edebiyat hayatını, kırsaldan kente olan büyük göçü ve yansımalarını konuştuk. Laf lafı açtı Yaşar Kemal'i andık. Cebinde sakladığı hatıralara dokunduk. Önemli başlıkları sizlere aktardık.

|Müzikal anlamda ilk çalışmalarınız ne zaman başladı?

Çocukluğumun ilk yıllarımda saz çalmayı öğrendim. Zaman içerisinde saz eşliğinde Türk Halk Müziği ezgileri de seslendirmeye başladım. Hatta bu iş öyle ilgi çekici bir hal aldı ki sonunda kendimi sahne üzerinde buldum. On üç yaşımda Türk Halk Müziği türküleri seslendirerek sahne alıyor ve aynı zamanda eğitimime devam ediyordum. Zaman içerisinde, nam-ı diğer 'Küçük Ali' olarak Türk Halk Müziği camiası içerinde sevilen bir isim oldum. Aşık Veysel, Aşık Daimi, Aşık Davut Sulari gibi dönemin önde gelen Türk Halk Müziği sanatçıları ile aynı sahnede yer aldım. Türk Tiyatrosu'nun duayen isimlerinden İsmail Dümbüllü ve Mürüvvet Sim gibi önemli sanatçılarla Anadolu turnesinde yer aldım. Halkın büyük ilgi ile karşıladığı turneler sayesinde önemli sanatçılar arasında yetiştim.

|Müzikal olarak yolculuğunuz devam ediyor mu?

Genç bir delikalı olarak müzik yaşantıma devam ettiğim yıllarda ciddi sağlık sorunları yaşamaya başlamıştım. Bu rahatsızlığım, ses tellerimin bozulması ile sonuçlandı. Çeşitli tedavi yöntemleri uygulanmış olsa da ses tellerim bir daha düzelmedi. Henüz on sekiz yaşımda profesyonel müzik kariyerimi sonlandırmak zorunda kaldım. Bu benim için büyük bir yıkım oldu.

|Edebiyata olan tutkunuzu nasıl farkettiniz?

Çocukluk ve gençlik yıllarımda okul ve müzik hayatımın bana kalan zamanlarında başta dünya edebiyatına damga vurmuş Rus edebiyatı olmak üzere, önemli dünya klasiklerini okurdum. İç dünyamda sürekli hayal kurabilen bir yapıya sahibim. Kendimle başbaşa kaldığım zamanlar sıklıkla hayal kurarım. Bu beni mutlu eden bir özelliğim. Bir şeyler yazabilme dürtüsünü içimde her zaman hissederdim.

EMEĞİ SÖMÜRÜLMÜŞ, HAKARETE UĞRAMIŞ

|Çalışmalarınız hislerinizle eşzamanlı hareket etmemiş görünüyor!

Uygulama noktasında çekincelerim vardı. Nihayet, 2002 yılında hatıralarımdan yola çıkarak ilk denemelerimi kaleme almaya başladım. Köyde yaşadığım yıllarda tanık olduğum olaylar, hala aklımın derinliklerindeydi. Bu denemelerimi, Sağlam Düşün Gerçeği Bul (Deneme, 2005) adı altında kitaplaştırarak ilk kitabımı okurlarla buluşturma sevincini yaşadım.

Ali%C5%9Fan%20Birlik%20ve%20Turgay%20O%C4%9Fuz
Alişan Birlik, Turgay Oğuz'un sorularını yanıtlarken

|Anadolu'dan İstanbul'a ne zaman göç ettiniz? İstanbul'a dair ilk gözlemleriniz ne oldu?

İlkokuldan mezun olduktan sonra 1966 yılında ailece İstanbul'a göç ettik. Kırsal yaşam ve kent yaşamı arasında hissedilir derecede büyük farklı alışkanlıklar vardı. İstanbul, büyük göçler sonucu yoksul kenar mahallelerinin oluşturduğu yeni yaşam alanları ve sabah uyandığınızda dikilmiş gecekondularla dolmaya başlamıştı.

|Kırsaldan kente önlenemeyen bu büyük göç hareketini, bu süreci yaşamış biri olarak siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kırsalda yaşayan insanlarımız, içine düştüğü yoksulluktan sıyrılabilmek için halen büyük kentlere göç ediyor. Yoksulluktan kaçarak büyük umutlarla geldiği kentlerde bir türlü kurtulamadığı sefalet sonucunda aşağılanan, hor görülen, emeği sömürülmüş ve hakarete uğramış bireylere dönüşüyor. Kırsal yaşamın baskın feodal geleneğinin hissettirdiği mutsuzluk hissi, sistemin acımasız çarkları altında ezilirken yaşadıkları mutsuzluk hissi ile aynı.

|Kırsal kesim insanlarının kentli olma beklentilerini karşılayamadığını mı düşünüyorsunuz?

Kent yaşamının ağır ruhu altında çaresizlikleri gün geçtikçe artarak devam ediyor. Yoksul kenar mahalle insanları yazgısından kurtulamadığı gibi sonraki kuşaklarda aynı kaderi katmerli olarak yaşıyor. İkinci ve üçüncü kuşakların kendilerini kırsal kesime ait hissedemedikleri ama kentli de olamadıkları, toz duman bir hayat yaşadıkları gerçeği gün gibi ortada.

|Kalıcı yer değişikliğinin yazınsal sürecinize ne gibi katkıları oldu?

Bu kırsal-kent ikilemi arasında kalmışlık, elbette yazınsal edebiyata konu olacak pek çok hikayeyi beraberinde getirdi. Kentin, kenar mahallelerinin gizli hikayeleri, kurgu dünyamla birleştiğinde, ardı arkası kesilmeyen romanlarıma ilham kaynağı oluşturdu. Yoksul kenar mahalle, banliyö, gecekondu ya da argo tabirle 'varoş' olarak tanımlanan yaşam alanları ve bu bölgedeki insanların sorunları romanlarımın merkezine yer alıyor.

YÜREĞİ GÜZELLİKLERLE DOLU BİR İNSAN

|Toplumsal gerçeklikleri kalemine aktarabilen iyi bir gözlem yeteneğiniz olduğunu söyleyebiliriz. Bir misyonunuz var mı?

Karanlık dehlizlerde çıkış yolu arayan, yalnız ve tecrit edilmiş insanların gizli iç dünyalarını gün ışığına çıkartmak, gerçekçilik akımının görevidir. Gerçekci edebiyat, somut yanıtlar ortaya koyabilmeli bazende okuyucu üzerinde kafa karışıklığı yaratarak soru sorma eylemine yöneltebilmeli. Yazınsal çalışmalarımın temelini yaşadığım coğrafyanın insanları ve kültürleri oluşturuyor. Bir yazar geleneksel kültürünü iyi tanımalı ve edebi üretimlerine bu dokuyu tüm ayrıntıları ile yansıtabilmelidir. Bu toprakların insanı olarak, bu toprakların insanlarını tüm gerçekliği ile yazmak gibi bir misyonum var. Tıpkı büyük yazar Yaşar Kemal gibi.

|Yaşar Kemal ile dostuluğunuz malum. Sizin için bir rol model olduğunu söyleyebilir miyiz?

Yaşar Kemal tanıştığım en özel insanların başında geliyor. Yüreği tarif edilemeyecek bir şekilde güzelliklerle doluydu. Verdiği nasihatleri her zaman baştacı yapmışımdır. Yaşar Kemal'in yanında kendimi her zaman mutlu hissederdim. Büyük bir sevgiyle yüzüme bakar, bende tüm saygımla ona sarılırdım.

SİSTEMİN KENDİ YAZARLARINI KOLLUYOR

|Yaşar Kemal'in sizinle tanışmak istediği doğru mu?

Yaşar Kemal ile tanışmam ortaokul yıllarımda Türk Halk Müziği türküleri seslendirerek sahne aldığım ve aynı zamanda eğitimime devam ettiğim yıllara denk geliyor. Bir gün Beyoğlu Büyük Parmakkapı Sokak'ta bulunan menajerlik ofisime uğramıştım. Menajerliğimi yürüten Haydar Kekeç, beni çok önemli biri ile tanıştıracağını söyledi. Kekeç, Yaşar Kemal'e sanatçı kişiliğimden söz açtığını ve bunun üzerine büyük yazarda 'Küçük Ali' ile tanışmak istediğini belirtmiş. Meraklı bakışlarım, ismini duyduğum an kendini büyük bir heyecana bıraktı. O yıllarda, Beyoğlu'nda seçkin insanların uğrak yeri olan meşhur Atlantik Lokantası vardı. Lokantaya girdiğimizde bütün masalar doluydu. İnsanlar keyifli bir şekilde sohbet ediyorlardı. Haydar Kekeç, aralarında Aziz Nesin'inde bulunduğu masada oturanları saygı ile selamladıktan sonra Yaşar Kemal'e beni takdim etti. Yaşar Kemal babacan tavrı ile beni yanına çağırdı. Elini öptüm. Yanına oturmamı istedi. Okula gidip gitmediğimi sordu. Ardından sesimin güzel olduğunu öğrendiğini ve bir iki parça seslendirmemi istedi. Benim için unutulmaz bir gündü. Yaşar Kemal ile bir daha kopmayacak dostluğumuzun ilk adımı oldu.

Ali%C5%9Fan%20Birlik%20ve%20Ya%C5%9Far%20Kemal
Alişan Birlik ve Yaşar Kemal

|Yaşar Kemal'e dair anılarınızda neler var?

Yaşar Kemal ikili sohbetlerimizde, zaman zaman günümüz edebiyat dünyasına dair fikirlerini paylaşırdı benimle. Günümüz yazarları hakkında, “Bizim zamanımızda gerçekçi yazarlar vardı, kötü kalemler barınamazdı. Şimdi ise yeteneksiz yazarlar, yetenekli yazarların önüne geçti” serzenişini her zaman duyardım.

|Yeteneksiz Yazarlar' ifadesi ile tam olarak kastettiği birileri var mı?

Zülfü Livaneli, Orhan Pamuk, Elif Şafak, Ahmet Ümit ve benzeri yazarların sistemin yazarları olduğu için genellikle kollandıklarını ve ödüllendirildiklerini; yazar payesi ile dolaşan bir takım insanlar yüzünden sanatın kendi yatağında ilerleyemediğini anlatırdı. Günümüzde popüler edebiyat kültürünü elinde tutan kişiler tarafından, sistem yazarlarına ait kitaplar piyasaya çıkar çıkmaz, görsel, işitsel ve yazılı medyada sıklıkla yer verildiğini, yazdıkları romanı geniş geniş medya aracılığıyla anlattıklarını ve halkın popülizm kokan bu pazarlama stratejisinin etkisinde kalarak kitapları satın aldığını söylediğini net olarak hatırlıyorum.

LİVANELİ NİTELİKLİ BİR YAZAR DEĞİL

|Livaneli ve Kemal'in bir dönem oldukça fazla bir arada görüntü verdiğini hatırlıyorum!

Zülfü Livaneli'nin nitelikli bir yazarlık yeteneğinin olmadığını ve bir takım çevrelerce yazar olarak yıldızının parlatıldığını; hatta Livaneli'den uzak durmak için özel bir çaba sarfetmesine rağmen, yanından hiç ayrılmadığını anlatırdı. Hatta sohbetlerimizden birinde, Yaşar Kemal'in aynı adlı romanından sinemaya aktarılan 'Yer Demir Gök Bakır' filminin setinde yaşanılan bir olayı anlattığında çok şaşırmıştım. Filmin yönetmenliğini üstlenen Livaneli'nin, set işçileri için köylüler tarafından getirilen yiyecekleri, çekim alanının yakınında bulunan dereye döktüğünü ve Livaneli'nin neden böyle bir davranış içinde bulunduğunu asla çözemediğini belirtmişti.

|Orhan Pamuk hakkında verdiği demeci hala hatırlıyorum. Sistem yazarı kategorisine dahil etmesi ilginç değil mi?

Orhan Pamuk'un 'Nobel Edebiyat Ödülü'nü hak ederek kazanmadığını, bu ödülün bir amaç doğrultusunda verildiğini anlattı. Lobilerin asıl amacının tarihten gelen geleneksel kültürümüzü bozarak, postmodern edebiyat kültürünü insanlarımızın bilincine yerleştirmek istediklerini söylemişti. 'İyi bir yazar' ifadesinin kendi iradesini yansıtmadığını, çok fazla tehdit aldığını ve korkularına yenik düşerek gerçek fikirlerini ifade edemediğini anlatmıştı.

|Yaşar Kemal'i kimler tehdit ediyordu?

Yazarlık yaşamı boyunca etnik kökeninden dolayı sayısız tehditler aldığını, PKK'nında bu tehdit eden yasadışı yapılardan biri olduğunu anlatmıştı. Pişmanlığını her seferinde dile getirsede, söylediklerini geri getiremediğinden yakınırdı.

TÜRK SANATI, BÜYÜK BİR TEHDİT ALTINDA

|Yaşar Kemal edebi çalışmalarınız hakkında fikirlerini sizinle paylaşırmıydı?

Romanlarımın insan odaklı, yalın ve gerçekçi bir anlatım diline hakim olduğu, iyi bir gözlem yeteneğinin örneği olduklarını, ilginç konuları ele aldığını ve buram buram insan koktuğunu söyleyerek beni onurlandırmıştı. Yaşar Kemal gibi dünyaca ünlü büyük bir yazarın, romanlarımı okuyarak beni onore etmesi kadar büyük bir ayrıcalık yoktur tabi ki. Büyük bir yazarın benimle ilgili o güzel yüreğini açıp, muhteşem sözler söylemesi yazarlığının büyüklüğünün bir kanıtıdır.

|Günümüz edebiyat dünyası hakkında Yaşar Kemal'e katılıyor musunuz?

Sadece Türk Edebiyatı değil, Türk Sineması ve Türk Tiyatrosu, ne yazık ki perde arkasında illegal yapılar tarafından yönetiliyor. Lobiler tarafından bir proje dahilinde, köklerimizden uzaklaştırarak, bağlarımızın kopartılması hedeflenen Türk Sanatı, büyük bir tehdit altındadır. Bu projenin başındaki görünen ismin Doğan Hızlan olduğunu düşünüyorum.

|Kötü' adlı son romanınız bu karamsar havadan mı etkilendi?

Son romanıma içeriği ile özdeşleştiği için 'Kötü' adını verdim. Buğday dilini kullanarak insanları kendi ağına düşüren 'İblis' ruhlu kötü bir karakterin, kirli ruhunu tatmin etmek için masum insanlara gösterdiği acımasız yüzünü ortaya koyuyorum. Kötü bir insanın iki yüzü olduğuna inanıyorum. Gerçekleri sakladığı maskeli bir yüz ve maskesi düştükten sonra ortaya çıkan gerçek yüz.

|Bir yazar olarak deneyimlerinizi genç insanlarla paylaşma fırsatınız oluyor mu?

Ülkemizde eğitim veren çok sayıda üniversite tarafından davet edildim. Deneyimlerimi üniversiteli gençlerle paylaştım. Davet edildiğim her platformda akademisyenler ile birlikte yazdığım kitaplar hakkında konuşmacı olarak yer alıyorum. İmza günleri sayesinde kitapseverlerle buluşuyorum. Son kitabımın yer aldığı Başlık Yayınları ile bu yıl içerisinde gerçekleşecek kitap fuarlarında son kitabımla kitapseverlerle buluşmaya devam edeceğim.

Alişan Birlik Kimdir?

Alişan Birlik; 1954 yılında Bayburt'ta doğdu. Ortaokul ve Lise Fen Bölümü'nü İstanbul'da okudu. Küçük yaşlarda saz çalmaya başladı. Âşık Veysel, Davut Sulari ve Âşık Daimi gibi ozanlarla aynı sahneyi paylaştı. Söz ve müziği kendisine ait elli yapıtın sahibi olan Birlik, yurdun hemen her bölgesinde Türk Halk Müziği sanatçısı olarak sahne aldı. İki müzik albümü olan Alişan Birlik, daha sonra ses tellerindeki rahatsızlık nedeniyle sahnelere veda etti. Askerlik sonrası devlet memuru oldu. 2002 yılında yazmaya başlayan yazarın bir deneme, bir şiir kitabı, on iki de romanı bulunmaktadır. Alişan Birlik 2008 Kasım ayında Rusya'da Devlet Bölümü Senzer ve Hakı Hukuk Bölümü'nde "Soluk Yüzler" romanı ilgili jüri tarafından toplumcu gerçekçi roman olarak değerlendirilmiştir.

Yazarın Kitapları:

Sağlam Düşün Gerçeği Bul (Deneme, 2005), Karanlıkta Fikir Büyümez (Roman, 2006), Gladyatöre Dikkat (Roman, 2007), Soluk Yüzler (Roman, 2008), Damlayan Şiirler (Şiir, 2008), Savrulmuş Yaşamlar (Roman, 2009), At Hırsızı (Roman, 2010), Tutsak Aşk (Roman, 2011), Özlemleri Ölüm Siler (Roman, 2012), Bir Babanın Yanlışı (Roman, 2013), Dallar Hep Kırıktı (Roman, 2014), Dünya Bu Kadar Güzelken İnsanlar Neden Kötü (Roman 2015), Sorgula (Roman, 2016), Kötü (Roman, 2017).