29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 21°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yitip giden Van

Rıza Zelyut

Rıza Zelyut

Eski Yazar

Şehirlerin güzelliği meğer insanlarından gelirmiş...

Meğer şehirleri insanlar güzel gösterirmiş...

Şehirler insanlarla güzelmiş...

Bir kent, dünyanın en güzel doğa parçasında olsa bile, eğer içindekiler uygar değilse orası bir çölden farksızdır.

Bir zamanlar dünyanın en güzel şehirlerinden birisiydi Van...

Çünkü insanları güzeldi...

1970’in yazında 22 yaşında genç bir öğretmen iken oraya atanmıştım. İlk görev yerimdi. Giderken, içimde sorular vardı. Sivas’tan bindiğim kara trenle yaptığım o dumanlı yolculuk... Tatvan Gölü’nde saatlerce süren başka bir yolculukla uzadı ha uzadı... Gece yarısı ölgün ışıklar altındaki şehre ulaşmıştım. Yanımda iyice sardığım bir yorgan ve bir yastık vardı. Ne olur ne olmazdı... Yatacak bir yer bulamazsam, ona sarınır, bir odada kalabilirdim... Ama korktuğum olmadı... Şehirde Bayram Oteli ve Beşkardeşler Oteli diye iki iyi otel buldum.

Ertesi gün şehri şöyle bir dolaştım. Cadde üstündeki binaların bile bir kısmı toprak damlı. Bana ilkel gibi gelen bu dükkanlardaki insanlar ise son derece beyefendi... Saygılı, yardımsever, kibar...

O zaman toprak damlı evler gözümde güzelleşti bile... Arka mahallelerde o evlerin birer bahçe içine oturtulduğunu gördüm. Kadınlar da öyle erkek görünce saklanan tiplerden değiller.

Cumhuriyet Caddesi ise bir podyum gibiydi... Buradan geçen memurlar, öğrenciler son derece modern giysiler içindeler. Mini etekli kızları görünce öbür bekâr öğretmenlerle peşlerine takılıyoruz. Kimse bizi garipsemiyor.

Van’a halk, “Doğu’nun Paris’i!” diyor. Şehrin uygar tavrının anlatımı bu.

***

1973 sonunda oradan İstanbul’a geldim. Ve çeyrek yüzyıl kadar sonra 2007 yılında Van’da tanışıp orada evlendiğim eşimle birlikte bu hayalimin şehrine gittim. O sıralar Van 100. Yıl Üniversitesi Rektörü Yücel Aşkın’a Fetullahçı örgütün kurduğu tuzak davayı yerinde incelemek istiyordum.

Aman Allah’ım! Benim bildiğim Van gitmiş, yerine azman bir şehir gelmişti. Caddelerde kadın görmek mümkün değildi. Binde bir görülenler de türbanlıydı. Etekleri yerleri süpüren elbiseler içindeydiler.

Nerede 1970’in mini etekli Vanlı kızları, nerede 2007’nin türbanlıları?

Van neredeyse bin sene geriye gitmişti.

İnsanları çirkinleşince şehir de çirkinleşmişti.

Üstüne üstlük şehir gergindi. PKK bölgeyi kuşatmıştı. Bizim bildiğimiz eski Vanlılar korku içindeydi. Bunlar ilk fırsatta Batı’ya göçüyorlardı. Van’da bir etnik temizlik yapılıyordu.

O güzelim Van, gericilikle bölücülüğün ağır saldırısı altında inim inim inliyordu.

Şehir öyle bir çirkinleşmişti ki inanamadım...

***

Artık Van’a gitmek gelmiyor içimden. Çünkü PKK burayı istila etti. İkide bir bombalar patlatıyor. İnsanların zihniyeti değişince tipi de değişiyor. Vahşi suratlar, o güzelim şehri çirkinler çirkini yaptı.

***

Vanlı olan rahmetli kayın pederim Mithat Öner anlatırdı: Van’ı 1915’te Ermeniler bastığında canlarını kurtarabilmek için perişan bir halde Erzurum’a doğru kaçmışlar. Yollardaki halk açlıktan kırılıyor. İnsanlar at gübrelerinin içindeki buğday tanelerini ayıklayıp bundan çorba yapıp içiyor. Çocukluğunda gördüğü bir manzarayı ikide bir anlatırdı: Yoldaki bir at leşinin bir yanından köpek yiyordu, bir yanından ise Ermeni zulmünden kaçan bir Vanlı...

Bugünkü Van, oldu 1915’teki o çirkin Van...

Türkiye, bugün ordusuyla, polisiyle, korucusuyla işte bu çirkin Van’ı, çirkin Diyarbakır’ı, çirkin Hakkâri’yi eski güzel şehirler haline getirmek için yaman bir mücadele veriyor.

O şehirleri eski güzel günlerine kavuşturmak için oralardaki yurttaşlarımızın da bu mücadeleye omuz vermesi gerekiyor. Elbirliği ederek bu şehirlerimizden şu çirkin işgali kaldırmalıyız.

Duydunuz mu benim Vanlı hemşerilerim...

Diyarbakırlı dostlarım...

Hakkârili kardeşlerim...

Ağrılı canlarım...

Duydunuz mu?

BU GÜNLER

95 yıl önce bu günlerde dedelerimiz Sakarya’da işgalci Yunan ordusu ile boğuşuyordu. Mustafa Kemal Paşa’nın komutası altında 22 gün 22 gece süren bu kanlı savaş sonucunda düşman ordusunu durdurmuş, Sakarya’nın batısına atmıştık.

O sıralarda İstanbul’daki patronların medyası, İngiliz-Fransız işgalcileri ile işbirliği halinde Mustafa Kemal ve arkadaşlarını kâfir ve soykırımcı gösteren yayınlar yapıyorlardı.

Bugünkü Cumhuriyet gazetesi ve holding medyasının yaptığı gibi...

Aynı sömürgeci Batı (ABD ve AB) şimdi Yunan ordusu yerine PKK-PYD’yi ve ortağı FETÖ’yü kullanarak Türk milletine diz çöktürmek istiyor.

Savaş sürüyor...

Biz, Türk ordusunun yanındayız...

Peki medya patronları Ferit Şahenk, Aydın Doğan, Turgay Ciner, Erdoğan Demirören kimlerin yanında?

Onlardan başka güya AKP’ye bağlı olan Ethem Sancak, Sabah-ATV sahibi gibi gözüken Ömer Faruk Kalyoncu kimin yanında?

Bunların televizyonlarında konuşanlara, gazetelerinde yazanlara bakın... Mütareke basınından farkları olmadığını göreceksiniz.

Türkiye’nin işi çok zor... Çünkü PKK’nın ve bunun ortağı olan FETÖ’nün medya kolu bütün gücüyle Türkiye Cumhuriyeti’ne kirli propagandasını sürdürüyor.

Haini dışarıda aramayın, içimizdeler...