20 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yok birbirinizden farkınız!..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

Dün 12 Eylül 1980 darbesinin yıldönümüydü ya, gazetelerde ve sosyal medyada hep aynı konulara dikkat çekilmişti; o dönemde gözaltına alınan yüz binlerce insan, işkence gören on binler, idam edilen gençler, kayıplar, baskı ve sürgünler...

Hele AKP militanlığı yaparken, bir yandan da yandaş medyada, 12 Eylül döneminin "faşizm"inden yakınanlar vardı ki, çok güldüm onlara!..

Darbeye, baskıya, faşizme karşı durmak her bireyin görevi de, "ağaca bakarken ormanı" görmemek nasıl bir körlüktür acaba!..

Söyler misiniz, "korku imparatorluğu" diye tanımlanan günümüz Türkiyesi'nde yaşananların, 12 Eylül cuntasının faaliyetlerinden ne farkı var ki?..

Devleti giderek daha fazla tehdit eden terör, demokratik gösteri hakkının şiddetle engellenmesi, gözaltılar, karakolda işkenceler, sokakta polis cinayetleri, faili meçhuller, faili malumlar, tehdit, baskı, sürgün, takip, dinleme, izleme vs.

Anlayacağınız, Eylül 1980 ile Eylül 2013'ün yok birbirinden farkı, faşizm kılık değiştirmiş o kadar... Gerisi terane...

Makaraya sar(i)n!..

Hadi diyelim ki, hükümete kuşatma ihalesi verilmiş!.. Peki, halka doğru haber vermek zorunda olan medya "milleti makaraya sar(i)n" diye taşeronluk mu aldı?..

Baksanıza; Suriye'de Esad yönetiminin "kimyasal gaz" kullandığı ve yüzlerce kişiyi öldürdüğü iddiaları kısa sürede unutuldu... Çünkü Rusya'daki üst düzey yetkililer bile gaz olayının "El Nusracıların bir senaryosu" olduğunu açıkladı!..

BM kimyasal silah araştırma heyeti de Suriye'de Esad'ı suçlayacak bir kanıt bulamadığına göre, ihale anlaşılıyor ki asıl sahibine kalacak!..

Eski Başbakan Yardımcılarından Abdüllatif Şener'in, "Türkiye El Nusra'ya silah veriyor" şeklindeki açıklamalarının ardından Adana'da yakalanan El Nusra militanlarının dünkü Aydınlık'a yansıyan ifadeleri, ihale sahibini tarif ediyordu!..

Savcılık, militanlarda ele geçirilen kimyasallarla "sarin gazı" üretilebileceğini iddianameye yazmış...

Suriye kırsalında bebekleri öldüren "sarin" gazının nereden ve kimin elinden çıktığını anladınız mı şimdi?.. Ey AKP iktidarı, ey yandaş medya, siz halen milleti makaraya "sarin" bakalım!..

İleride insanlık nasılsa makaraya dolananlardan çok utanacak!..

Cemaatin hizmet planı!..

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, "Gül-Gülen-CHP restorasyon hükümeti" iddialarını ortaya atınca CHP tabanı büyük şok yaşamıştı.

CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun, AKP-Fethullah çatışmasında cemaatten yana tavır alan açıklamaları da, bu şoku büyüten gerekçelerden biriydi.

Parti tabanı çok öfkeli ama CHP yönetimi ve milletvekilleri bu sinsi plan karşısında nedense suskun!.. Bu ideolojik sessizliği yerel seçim nemalanmasına yoranlar da çok!..

CHP'den İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan Birgül Ayman Güler ise "CHP iktidar yolunu gerici unsurların vereceği destekle bulamaz" diyerek suskunluğu bozdu ve devekuşlarına ders verici bir uyarı yaptı...

Asırlık partide; CHP'nin "Atatürk'ün partisi" olduğunu unutmayanların olması ne kadar sevindirici bir bilseniz!..

Dua, beddua, muhalefet!..

Demek ki siyaset, insan hafızasını bayağı yoruyor olacak ki, politikacılar dünle bugünü sıklıkla karıştırabiliyorlar!..

Başbakan Erdoğan'ın geçmişle bugün arasındaki anlatım ve saptama çelişkilerine çok tanık olduk da, dün yaptığı bir açıklama bizi çok güldürdü.

Erdoğan, CNR Fuar Merkezi'ndeki bir açılış töreninde iktidardayken nasıl da "başarılı" olduklarını anlatırken şöyle demiş;

"Bir alandaki başarısızlığımızı belirtmek istiyorum. Ana muhalefetin zihniyetini değiştirmede başarısız olduk, onu başaramadık. Üzerlerinde 12 Eylül'ün tozunu taşıdıklarını görürsünüz."

Peki; Erdoğan'ın, partisinin 1 Temmuz 2012'deki Kayseri İl Kongresi'nde ana muhalefeti eleştirirken neler dediğini merak ediyor musunuz?.. İşte o sözleri,

"Ya Rab sana hamd olsun, böyle bir ana muhalefet genel başkanını bizim önümüze koydu. Çünkü güçlü bir demokrasi güçlü bir muhalefetle olur. Böyle bir muhalefetimiz ne yazık ki yok."

Erdoğan muhalefet konusunda duadan bedduaya nasıl geldi, asıl gerekçesini de siz okurlar bulsun!..

Bitmeyen tur!..

Dün bir televizyon kanalında konuşan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Kandil Dağı'ndaki PKK'lıların Öcalan'la görüşme isteklerini değerlendirirken tam da şöyle dedi:

"Kandil'den de gelsinler onlar da görüşsünler. Bu mümkün değil. Kandil'dekilerin İmralı ile görüşmesini konuşmak bile abes. Kardeşi, ablası gidebilir. Her gün turlar düzenleyecek halimiz yok."

Ben en çok "tur" sözcüğüne takıldım... İlahı Bülent Bey; Irak, İran, Suriye, ABD, Avrupa, Oslo, Güneydoğu, metropoller, İmralı ve tabii ki TBMM... Söyler misiniz, PKK'nın "tur" atmadığı yer mi kaldı?..

İş yine taşeronda...

Başbakan Erdoğan'ın "bir aya kalmaz yıkılır" dediği Suriye lideri Beşar Esad, vatanını emperyalist kumpastan kurtarmak için 3 yıldır boyun eğmeden direniyor...

Adına "ÖSO" denilen sözde muhalifler nedense kayıp... Onlar ara sıra Urfa ve İstanbul'da kongre toplayıp başkan seçiyorlar ve yine ortadan kayboluyorlar!..

Geriye kaldı El Kaideci gruplar... "El Nusra" militanları sokakta kafa keserek, çocukları öldürerek, kadınlara işkence yaparak dünya genelinde gerçek Müslümanların öfkesini çekiyorlar ama saldırıları, kimi Ortadoğu ülkelerinin desteği nedeniyle durmuyor!..

Anlayacağınız; ABD ve Türkiye, Suriye'yi işgal planında iyice yalnız kaldılar... Avrupa ülkeleriyle ABD halkının kuşatmaya karşı çıkması, Rusya, Çin ve İran'ın Suriye'den yana tavır alması da "BOP" planının Şam ayağında işleri zorlaştırıyor.

ABD, Libya'da da uygulanan klasik Truva planını Şam için de sürdürmekte ısrarlıymış...

Baksanıza, Amerikan Washington Post gazetesi, Obama yönetiminin, "Suriyeli muhaliflere söz verdiği ancak bir türlü gerçekleşmeyen silah sevkiyatının CIA tarafından iki hafta önce başlatıldığını" yazmış.

Anlaşılıyor ki, emperyalizm iç savaş için maşa kullanmaya devam edecek... Yani Müslüman bir ülkede; Müslümanların yine Müslümanları vurması için işbirlikçi Truvacılara desteğe devam edecek!..