Yunan ulusalcısı hangi gafillere ders verdi?..

Atina’daki seçim coşkusu Yunanlılardan çok bizim siyaset zavallılarını sevindirdi!.. Bir göbekler atılıyor ki, görmeyin gitsin!..

Kimi siyasiler, ne alakaları varsa, kendilerini Atina’da seçim zaferi kazanan “SYRIZA”‘ya benzetiyorlar!..

Bazı muhalefet milletvekilleri ise sosyal medyada öylesine coştular ki; kendilerini, “SYRIZA kazandı demek ki biz de iktidar olacağız” gibi komik rüyalara saldılar...

Kimse kendini kandırmasın ve boşuna umutlandırmasın... Çünkü TBMM’de SYRIZA’ya benzeyen bir parti yok...

Aydınlık’ın dünkü manşetinde yazdığı gibi, Yunanistan’da “Milli sol kazandı”, yani ulusalcılar... Çünkü Yunanistan’daki 40 yıllık Pasok iktidarını deviren SYRIZA, seçim kampanyası boyunca, “ulusal aşağılanmaya son” sloganını kullandı...

O halde AKP’nin Emniyet Genel Müdürlüğü üzerinden ulusalcılığı neredeyse “terör örgütü” olarak gösterdiği, etnik siyasetçi BDP’nin ulusalcılara saldırdığı, ana muhalefetin ise “ulusalcı dalgayı aşacağız” diyen Fethullah Gülen tayfasına zeytin dalı uzattığı bir ülkede, birilerinin SYRIZA üzerinden iktidar rüyası görmeye hakkı var mı?..

Evet; kimsenin Atina zaferinden rol kapmaya hakkı yok ama özellikle TBMM’deki kimi muhalefetin SYRIZA’nın duruşundan alacağı çok büyük dersler var...

Demek ki neymiş; gericiye, bölücüye yaslanmak yerine, ulusal değerlere bağlı kalarak, kendi ideolojik çizginde, hem de dimdik yürüyecekmişsin!.. Tıpkı Aydınlık, İşçi Partisi ve “Ulusal” Kanal gibi...

‘CEMAATİN GAZETESİ CUMHURİYET!..’

Bir zamanlar insanların öldürülme pahasına okuduğu bir gazete vardı!.. Cumhuriyeti, laikliği ve Atatürk’ü militanca savunurken yazarlarını kurban veren bir gazeteydi o...

Hatta o gazete; AKP iktidarının rejimi sarsmaya başladığı ilk dönemlerde, İlhan Selçuk’un şimdilerde yitirilen duruşuyla, “tehlikenin farkında mısınız” diye reklam bile yapmıştı!!!

AKP iktidarının pervasızlığı ülkede birçok güvenilir kaleyi ne yazık ki ürküttü ve “yeni”(!)leşmeye zorladı... Hayır, “Erdoğan yüzünden konuşmaya korkuyoruz” diyen artist bozuntularının “yeni” figüranlığından söz etmiyoruz...

AKP’nin “Yeni Türkiye” safsatasının sözde “solcu” cenahtaki erozyonu da çok tartışmalıdır...Örneğin, “Yeni CHP” deyimi bizzat partiyi yönetenler tarafından, tam da bu dönemde dillendirilmedi mi?..

İşte, adını Atatürk’ün koyduğu asırlık Cumhuriyet gazetesi de bu “yeni”leşme furyası sırasında eskiye rahmet okutacak bir erozyon yaşadı... Son 10 yılda yazmaları- çizmeleri engellenerek gazeteden atılan Atatürkçülerin sayısı 15’i geçti...

Peki, Atatürkçülerin sansürlenerek gönderilmesi, kinci cumhuriyetçilerin işgal etmesi o gazeteye ne kazandırdı?..

Halen 50 bin (!) olduğu ileri sürülen bir tirajda sürünen gazete, sadece “yeni”leşme iddiasıyla geriye gitmedi, bu yayın organındaki bazı kalemşorlar, Uğur Mumcu gibi yaşamı gericilerle mücadele etmekle geçmiş onurlu bir ismin kemiklerini sızlatmaktan da utanmadı...

‘GLADYO’YLA KOL KOLA PISIRIK HİKMET!..

Cumhuriyet yönetiminin, cemaat gazetecilerinin salıverilmesi için açılan kampanyaya imza vermesi büyük skandaldı ama asıl sinsi vahamet, gazetenin içinde yuvalanmaya devam ediyor...

O tehlike, 40 yıl boyunca Fethullahçılara ağza alınmayacak hakaretler yağdıran Hikmet Çetinkaya adlı korkak ikiyüzlünün ta kendisidir...

Fethullahçılar için “Gladyo” başlıklı kitaplar da yazan Çetinkaya, en sonunda cemaatin önde gelenleriyle kahvaltıda buluştu ve utanmadan “Gladyo” ile kol kola fotoğraf bile çektirdi...

Peki, bu rezaletleri niçin mi anımsattık?.. Atatürk’ü gözden düşürmeye çalışan bir film çektikten sonra cumhuriyette baş tacı edilen eski bir televizyoncu, cemaatçi bir savcıyla röportaj yapmaktan da geri durmadı... İşte bu erozyon Cumhuriyet gazetesiyle ilgili vahim algıyı derinleştirmekten öteye gitmedi...

Çünkü cemaatle savaşan Takvim gazetesi, dünkü manşet haberinde, Cumhuriyet için açıkça “cemaatin gazetesi” diye yazabildi... Vah Cumhuriyet vah!.. Bu tanımlamalara da mı muhatap olacaktın?..

Peki, Takvim’in bu iddiasından kim utansın acaba?.. Cemaat kankası Çetinkaya adlı sansürcü pısırık mı, gazeteyle ilgili böylesine vahim bir algı yaratan yöneticiler mi, yoksa cumhuriyetin sürüklendiği mecrayı halen görmeyen gafiller mi?..

En iyisini, Çetinkaya gibilere rağmen o gazete için halen para ödeyen okurlar bilir ama onlar da, “tehlikenin farkına” varmak için herhalde daha vahim kanıtlar bekliyorlar!!!

IŞİD’İN AĞLATTIĞI IŞİDO!..

IŞİD adlı dinci terör örgütü Haruna Yukawa ve Kenji Goto adlı iki Japon’u uzun süredir rehin tutuyordu...

Kafa kesme işini bir süre önce adeta ticarete dönüştüren IŞİD, iki rehine için Japon hükümetinden 200 milyon dolar fidye istemişti...

IŞİD beklediğini bulamayınca, Yukawa’ın başını keserek infaz görüntülerini, diğer rehinenin elindeki bir tablet bilgisayardan paylaşmıştı...

IŞİD’in vahşet eylemleri her ne kadar sıradanlaşsa da “kaderin cilvesi” denilebilecek tuhaf bir rastlantı, öldürülmeyi bekleyen diğer kurbanın annesinin “adı”yla deşifre oldu...

Çünkü IŞİD’in elindeki diğer rehine, gazeteci Kenji Goto’nun annesi, “Junko Işido” adını taşıyor... Işido, kameraların önüne geçerek oğlunu bırakmaları için IŞİD’e ağlayarak mesaj gönderdi...

Bakalım dinci militanlar, ismi örgütün adıyla büyük benzerlik taşıyan bayan Işido’nun feryadını IŞİD’ecek mi?..