23 Nisan 2024 Salı
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ziraat Mühendisleri Odası ne diyor?

Cengiz Çakır

Cengiz Çakır

Gazete Yazarı

A+ A-

Ziraat Mühendisleri Odası tarafından 18 Kasım 2019 tarihinde yapılan “ISPANAK ZEHİRLENMELERİNİN GÖLGESİNDE TARIM ORMAN ŞURASI” başlıklı bir basın açıklaması aşağıda özetlenmiştir.
Marketlerden alınan ıspanağı yiyen 196 kişi hastanelere başvurmuştur. İstanbul Tarım ve Orman İl Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamada özetle, “Analizlerde zehirlenmeye sebep olacak herhangi bir mikroorganizma, nitrat ve nitrit kalıntısı, antifriz ile akut zehirlenmeye neden olacak herhangi bir etken madde tespit edilmemiştir” bilgisi verildi. Tüm zehirlenmeler tek bir üretim yerinden marketlere dağıtılan üründe olmadığı için mikrobiyolojik zehirlenme şüphesi ortadan kalkmaktadır.
Ancak 1000 mg/kg gibi yüksek miktarda nitrat içeren ıspanakta, yapılan analizlerde nitrat tespit edilememesi imkânsızdır. Türk Gıda Kodeksine göre ıspanakta azami 3500 mg/kg nitrata izin verilmektedir.
Nitrat yönünden bir bulguya rastlanmamışsa, yapılan analizin sorgulanması gerekmektedir.
Ayrıca atropin ve scopalamin içeren bitkilerin gıdalara karışmaları muhtemel olmakla birlikte, üç farklı ilde zehirlenmeye neden olan ıspanakların aynı menşeden gelip gelmediği, alınan ıspanak demetleri içinde iddia edilen otların bulunup bulunmadığı bilgisi ile tespit edilen miktarlarına açıklamalarda yer verilmemesi büyük bir eksikliktir.
Akut zehirlenmeye neden olacak pestisit miktarı, tespit edilen miktarlar ışığında risk analizleri ile anlaşılmaktadır. Bu nedenle “620 farklı pestisit için analiz yapıldığı ve akut zehirlenmeye neden olacak etkili madde tespit edilmediği” açıklaması ikna edici olmadığı gibi, analiz edilen ürünlerde bazı pestisitlerin bulunduğu anlamına da gelmektedir.
Ispanaktaki sorun, bakanlık açısından yaptıkları açıklamalarla bitmiş gibi görünse de, düşen fiyatlar, alıcı bulamayan, bu nedenle hasat edilmeyen ürünler, üretici ve tüketici açısından sorunun devam ettiğini göstermektedir.
Konuya ilişkin olarak alandaki meslektaşlarımızla yaptığımız görüşmelerden, ıspanakta kalıntı ihtimalinin, birçok üründe olduğu gibi ihmal edilemeyecek boyutlarda olduğu anlaşılmaktadır. Türkiye’de ıspanak üretiminde ruhsatlı olmamalarına karşın tavsiye dışı ilaç uygulamalarının olduğu belirtilmektedir.
Bu durum, bakanlığın sadece ıspanakta değil, tüm ürünlerde tavsiye dışı uygulamaların önüne geçecek tedbirleri acil olarak alması gerektiğini ortaya çıkarmaktadır.
Sonuç olarak, ıspanağa bağlı akut zehirlenme vakaları ıspanağa karışmış yabancı otlardan kaynaklanabileceği gibi, tüketici sofrasına ulaşan pestisitlerden ya da sulama suyuna karışmış hastalık etmenleri ve gübreleme gibi diğer nedenlerden de ileri gelebilir.
Bu nedenle zehirlenme belirtileri ve muhtemel nedenleri detaylı olarak incelenmeden, risk analizleri yapılmadan acele olarak sadece yabancı ot karışması gibi tek yönlü açıklamalar, kamuoyunun sağlıklı bilgilendirilmediği şüphe ve endişesini artırmaktadır.
Bu durum bakanlığın güvenirliğine olumsuz etkide bulunabilecektir. Diğer taraftan, tarım ilaçlarının, akut etki göstermeyecek biçimde daha uzun süreli olarak kronik zehirlenmelere, fizyolojik sorunlara ve hatta ölümlere yol açtığı gerçeğinin de unutulmaması gerekmektedir.
Bu bağlamda, merkezi otoritenin ve yerel yönetimlerin birlikte görev alacağı, teknik ve idari yönden yenilenmiş, çağdaş standartları içerir uygulama ve denetleme mekanizmalarına sahip bir bitki koruma ve halk sağlığı politikasına ihtiyaç vardır. Bu temel politikanın altında, kimyasal kullanımının azaltıldığı, biyolojik ve fiziksel mücadele yollarının etkinleştirildiği bir tarımsal üretim anlayışının yaşama geçirilmesinde ve kararlılıkla uygulanmasında zorunluluk bulunmaktadır.
Somut olayda gözlendiği üzere, öncelikle gıda güvenliği konusunda şeffaf olunması, ruhsatlı pestisit uygulamasının zorunlu olduğu durumlar için doz önerilerinin gözden geçirilmesi, ruhsatı bulunmayanlar için Avrupa Birliği’nin en çok kalıntı limiti değerlerinin referans alınması yararlı olacaktır. Akut ve kronik zehirlenmelerin önüne geçmek ve halk sağlığını korumak amacıyla, her düzeyde alınacak önlemlerle, zirai mücadele ilaçlarının tüketici sofrasına ulaşmasının mutlaka engellenmesi gerekmektedir. Kamuoyuna saygı ile duyurulur.
Kaynak: Metnin tamamına aşağıdaki bağlantıdan erişilebilir.
http://www.zmo.org.tr/resimler/ekler/9bd8f65178bcf82_ek.pdf
Not: Bu açıklama ile ilgili bazı değerlendirmeler gelecek yazıda ele alınacaktır.