25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Zonguldak’ta Soma için çarpan yürekler

Doğu Perinçek

Doğu Perinçek

Gazete Yazarı

A+ A-

15 Mayıs 2014 tarihli Rota’da, 4 Temmuz 1979 günü Zonguldak’ta indiğimiz maden ocağının içinde ve ağzında çekilmiş iki resmimizi yayımlamıştık. O resimde Zonguldaklı gazeteci Ali Ayaroğlu da vardı.

Ayaroğlular, bir madenci ailesidir. Kardeşi Nazmi Ayaroğlu, maden işçilerinin önderlerindendir. Ağabeyleri Halit Ayaroğlu, çok değerli bir aydınımızdı, Milliyet gazetesinin yıllarca Avrupa Temsilciliğini yaptı. Son nefesine kadar yüreği Türkiye için çarptı.

Ali’den bir mektup aldım. Beni çok duygulandırdı. Mektubunu aynen yayınlıyorum.

Ocağa Mühendis Ali Krang, Ocak Şefi Şaban Klav ve işçi Eyüp Demir’in kılavuzluğunda indik

Doğu abi merhaba,

Soma’da yaşanan maden faciası nedeniyle acımız çok derin.

Madenci kültürüyle özdeş olan Zonguldak, bugün Soma’da yaşananları çok derinden duymakta ve madencilerimizin acılarını paylaşmaktadır.

Sizin 15 Mayıs Perşembe günkü “Soma’da yandık, Yatağanda yanmayalım” başlıklı yazınız bende derin izler bırakan ilk madene inişimizi anımsattı...

Fotoğrafı görünce duygulanmamak elde değildi. O gün bizlerle ocağa inen dostların bazıları bugün aramızda değiller...

Ocağın ağızına yürüyüş.

Bu arada bir düzeltme yapma gereği duyuyorum, bundan 35 yıl önce 4 Temmuz 1979’da bir Pazar günü sizinle ve Şule Perinçek ile birlikte Maden Mühendisi Ali Krang, Ocak Şefi Şaban Klav, Gazeteci Kerem Çalışkan, Lavvuar işçisi Eyüp Demir ve diğer maden işçisi arkadaşlarla Asma 5. Ocağa girmiştik.

Kadının ocağa inmesi meğerse uğursuz değilmiş.

Ocağın tabanına indiğimiz 4 Temmuz 1979 günü EKİ’de (Ereğli Kömür İşletmesi) en az 40 bin maden işçisi çalışıyordu, ne özelleştirme ne de taşeron vardı...

Madene kadının inmesi uğursuzluk mu?

Madenlerde kadınlar uğursuz kabul edilir. O yüzden Şule Ablanın bizimle birlikte ocağa girmesi işçiler arasında da merak uyandırdı. İlk kez bir kadın ocağa iniyordu.

Maden Mühendisi Ali Krang, Ocak Şefi Şaban Klav bize ocakta rehberlik ettiler. Maden işçilerinin ve maden mühendislerinin çalışma zorluklarını yaşayarak gördük.

İmzalanan belge

Üzülmez Müessese Müdürlüğü’ne gittiğimizde ocağa girmeden önce hepimize birer belge imzalatmışlardı, kaza olursa kimse sorumluluk taşımayacaktı.

-50’den -170 kotuna iniş

Üretim yapılan yere giderken boyu sadece iki metre olan fayton denen vagona bindik. 20 dakika kadar gittikten sonra uzun bir yürüyüş başladı. -50’den -170 kotuna kadar uzun bir yolculuğa çıkmıştık.

Kuyunun tabanında.

Maden ocağı şehrin yeraltındaki gölgesi gibi. Burada da anacaddeler, caddeleri birbirinden ayıran küçük yollar var. Her şey tıpkı bir şehir havasında.

İlk kapı denen yerden geçerken o kadar şiddetli rüzgâr akımı vardı ki, iliklerimize kadar hava değişimini hissetmiştik. Ocak içi havalandırmanın dışarıdan aldığı yüksek basınç kapı açılırken içeriye bir vakum oluşturuyordu.

Maden ocağına ilk kez adım attığım için ürperdim. Burası anlatılanlardan çok farklı bir dünya idi. Yerler su, çamur içinde ve kaygandı. Üç metre taban-tavan yüksekliği, üç metreye yakın da taban genişliği vardı. Bazen 50 cm olan yollardan sürünerek girip çıkmıştık. Tabanda sizin fotoğrafınızı çeken bendim.

Ocak çıkışında.

Bir de insanının genzini yakan bir kokusu vardı, tarifi imkânsız rutubet karışımı çok ağır bir koku. Ocakta çok çeşitli kokular, tozlar değişik bir hava vardı. Her geçtiğimiz yerde o kadar ilginç görüntülere rastladık ki, hepsi gözlerimin önünde şimdi.

Koskoca bir şehrin altında olmak, domuz damlarının altında yürümek, yapılan ahşap tünelin arasından görünen kaya ya da kömüre dokunmak, hem çok heyecanlı bir o kadar da ürkütücüydü.

Ölümün ağzından çıkış

Ocaktan çıkışta faytona binmek yok. O vargel denen ahşap merdivenlerden çıktık. Çık çık bitmiyor. O zaman maden işçisinin zahmetini daha iyi anladım.

Ocaktan çıkışta madenciler bize “geçmiş olsun” dedi. Âdet öyle. Ama unutmuyorum, size garip geldi. Ama madenci için öyle değil. Her iniş, ölümle karşılaşma olasılığı ve her çıkış, ölümün ağzından çıkış.

Saatler süren ocak gezisinden sonra hatıra olarak Asma İşletme Müdürlüğü’nün önünde toplu olarak tarihe not düşmüştük.

Şehit madencilerimizin anıları önünde saygıyla eğiliyorum...