26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Rakamlar gerçekleri yansıtmakta yetersiz kalıyor!

Uğur Civelek

Uğur Civelek

Eski Yazar

A+ A-

Son bir hafta içinde Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan veriler, ekonomiyi canlandırma amacına yönelik girişimlerin yeterli olamadığını düşündürüyor. Gerek küresel ve bölgesel koşullardaki olumsuzlaşma ve artan belirsizliğin, gerek ise içeride siyasi öncelikler lehine ve kırılganlık artışını besleyecek şekildeki gündem değişiminin bu sonuca katkı yapmış olabileceğini dikkate almak gerekiyor.

Tüketici güveni, bir ay öncesine göre Ekim ayında yüzde 0.3 gibi oldukça düşük bir oranda gerilemiş. Alt kalemlere ilişkin gelişmelerdeki çelişki ise kafa karışıklığı ve algı bozukluğunun hüküm sürmeye devam ettiğini düşündürüyor. Genel ekonomik durum beklentisi bozulmaya devam ediyor; anket tespitleri yüzde 1.3’lük bir olumsuzlaşmaya işaret ediyor. Fakat işsizliğin azalacağı, hanenin maddi durumunun düzeleceği ve tasarruf etme olasılığının hatırı sayılır ölçüde arttığı yönündeki iyimser algılar tüketici güveninde sert bir düşüş yaşanmasını önlemiş gibi görünüyor.

Konut satışları ise bir önceki yılın aynı ayına göre Eylül’de sert bir yükseliş sergilemiş; yüzde 17.8 oranında artmış. Ancak satışların yarısından fazlası ikinci el işlemlerinden kaynaklanmış. Son birkaç yıl genelinde görülmeyen türde cazip kampanyaların devreye girmiş olması, talebin öne çekilerek olumlu bir görüntü çizmesine katkı yapmış olabilir; fakat aynı şekilde devam etmesi pek olası görünmüyor.

GÜVEN BOZULUYOR

Dün açıklanan Ekim ayı Sektörel Güven Endeksleri de, durgunlaşma yönündeki beklentilerin kırılamadığına işaret ediyor. Normalden erken başlayan yüksek oranlı kampanyaların bile yeterince etkili olamadığı algısı ön plana çıkıyor. Hizmet Sektörü ile Perakende Ticaret Sektörü Güven Endeksleri, hem bir ay öncesine ve hem de bir yıl öncesinin aynı dönemine göre kısmen gerilemiş. Geleceğe yönelik üç aylık beklentilerin, geride kalan üç aylık döneme oranla belirgin bir şekilde olumsuzlaşması sonuç üzerinde belirleyici olmuş. Gerek beklentilerdeki yorgunluk ve gerekse mevsimlik koşullara ilişkin algılar, güvenin bozulmasına katkı yapmış olabilir.

Sektörel Güven Endekslerinin alt kalemlerinden olan İnşaat Sektörü Güven Endeksi, istediğiniz tarafa çekilebilecek çelişkili bir görünüm sergiliyor! Alınan kayıtlı siparişlerin mevcut düzeyi yüzde 2.8 oranında gerilerken, gelecek üç aya ilişkin Toplam Çalışan Sayısı Beklentisi yüzde 0.5’lik bir artış sergilemiş! Bu durum, gerilemesinden endişe edilen talep nedeniyle, cari koşullardaki satış şansını artırmak üzere mevcut projeleri bir an önce bitirmek gerektiği varsayımından kaynaklanmış olabilir.

YAPAY BEKLENTİLER

Gerek konut satışları ve gerekse güven endekslerine yansıyan rakamsal görünüm, gerçeği yeterince yansıtmıyor olabilir. Kapalıçarşı ile Bağdat Caddesi ve İstiklal Caddesi gibi simge olmuş bölgelerdeki kapanan işyeri sayısının fazlalığı, kira yüksekliği gerekçesi ön plana çıkmış olsa da durumun görünenden daha vahim olduğunu düşündürüyor. Alış veriş merkezlerinden yükselen benzer çığlıklar da, bu kanaati güçlendiriyor.

Sormak gerekiyor! Kira yüksekliğinden şikayetin yaygınlaşması, işyeri veya konut şeklindeki gayrı menkul değerlerinin hatırı sayılı ölçüde gerilemek zorunda kalacağı beklentisini güçlendirmez mi? Büyümesi önlenemeyen kaynak sıkıntısı ve istikrarsızlaşan fiyat hareketleri bu olasılığı desteklemez ve inşaat sektörüne ilişkin beklentileri tehlikeli olabilecek şekilde bozmaz mı? İş yerlerindeki kapanış dalgası bıçağın kemiğe dayandığı, hizmet ve perakende ticaret konusundaki güvensizliğin çok tehlikeli seviyelere tırmandığı anlamına gelmez mi?

Bu tür sorulardan kaçarak vatandaşı gaza getirmek çözüm olabilir mi? Yapay ve zorlama beklentilerden medet aramaya devam etmek ve gerçeklerden kaçarak umut arayanları suistimal etmek, çaresizlik değil midir?