26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Neredesiniz ey kadınlar! Aladağ'da yangın var!

Şule Perinçek

Şule Perinçek

Gazete Yazarı

A+ A-
“Köyde okul yoktu. Aladağ'da başladı. Tek yurttu burası. Eleştirme şansımız da yoktu ki. Başka seçeneğimiz de yoktu. Mecburduk. Ücretsiz kalıyordu. Okul açıldığından bu yana üç kez görüşebildik. Ben kendi imkanlarımla kızımı alıyordum. Belediye başkanına 'ücretsiz servis verin, çocuklarımız gelebilsin hafta sonları' dedik. Daha bir şey yapmadılar. Onu da çok gördüler.”
...
Bu kızını okutmak isteyen bir babanın anlatımı.
Kızını tarikat okulu yangınında kaybeden bir babanın feryadı.
...
Yıllar önce Diyarbakır, Bismil Aslanoğlu köyüne taziyeye gitmiştim. Toprak sorunu yüzünden yaşamını kaybeden köylülerimizin cenazesiydi.
Pırıl pırıl bir kız çocuğu geldi yanıma.
-Bir şey konuşabilir miyiz...
Bir ağacın dibine oturduk diz dize... Yanakları al al, utana sıkıla...
İlköğretimi bitirmişti. Taşımalı. “Okumak istiyorum” diyordu. Lise Bismil'de.
Ayda 30 lira lazımdı servis parası. Çünkü artık devlet karşılamıyordu.
Ayda 30 lira.
İşte o kadarcık.
Ama yoktu.
Ağalar köylülerin topraklarını sürmelerine izin vermiyordu ki babacığı kazansın.
Kızlar okula...! Kızlar okula...!
Ama işte durum bu.
Ne belediye başkanının umurunda ne yöre milletvekillerinin.
Neredesiniz ey morlu kadınlar?
Kızlarım yandı.
Neredesiniz?
Neden sokaklara dökülmüyorsunuz?
Gerçekten karşı mısınız “cinsel istismara”...
İşe buradan başlayın.
Çünkü sonucu:
Can istismarı!
Telafisi yok.
Bağımsızlık istismarı.
Vatan istismarı.
Başını eğdin mi...
İlk kurbanlar her zaman kadınlar.
Türkiye'yi üretimden vaz geçirdiler. Ağanın beyin, emperyalizmin üç kuruşuna muhtaç ettiler.
O zaman diyordunuz ki... “Çağdaşlık!! Açılın kapılar küreselleşiyoruz...”
Cemaatlere özgürlük. PKK'ya hoşgörü.
O da başka.
Yıllardır söylenir, duyarız.
Şimdi ifadeler yayımlanıyor. PKK'lı kadınlar anlatıyor “istismarı”. Ayrıntılı. İçim elvermedi okumaya.
Yalnızca kız çocuklar mı... İstanbul sokakları tinerci, kapkaçcı, bedenini satan çocuk doluydu bir aralar. Parayla köylerinden getirilip çeteler kurulmuştu. Yine o zaman bir babayı dinlemiştim: “Simit satacak, para kazanacak diye aldılar. Canını kurtaracak sandım...'
İstanbul'daki çete başı yakalandı, altındaki arabanın markasını ilk kez duymuştum o zaman. Bilmem kimin de sevgilisiydi... Şimdi içeride mi acaba??
Yok çoktan çıkmıştır.
Bu “istismar” kapsama alanı içinde değil anlaşılan.
...
Halep'e ne yaptınız! Halep'li kadınlara ne yaptınız...! Şu duruma bir bakın!
Ne yaptınız Halep'teki kadınlara.
Sıra sıra soruyorum hesabı. Çok kabarık.
Çok değil birkaç yıl önce oradaydık. Hele Halep. Şen mi şendi çarşıları, mutfakları. O güzelim Halep'in haline bakın.
Ağlıyorum.
Çaresizlik değil öfke gözyaşları bunlar.
“Katil Esat!” “Diktatör Esat!” Alkış tuttunuz. Önleyebilecekken ateşe verdiniz.
Halep kadınları yollara döküldü, denizlerde boğuldu.
Şimdi İstanbul sokaklarında kız çocukları var. Koca koca simsiyah gözlü. “İstismara” açık...
Neredesiniz??
...
Cumhuriyet deyince bizi beğenmiyorsunuz. Vatan savaşı... bağımsızlık... devrimler... ortaçağ karanlığına karşı mücadele... emperyalizme karşı birlik...
Bunların modası mı olur ki “geçsin”!
Bunların sosyal medya twiti mi olur... at, görev bitsin... ilk atan köyün kavalcısının peşine takıl. Fareler gibi...
...
Ne oldu? “Mağdur oyları”yla toplayıp çıkardınız. Az mı kaldı onların yanında Aladağlı kızlarımın oyları...
Onun için mi meydanlar boş.
Oysa yasayı bile okumadan, ne getirir ne götürür tartışması bile yapmadan, hangi kadının hangi sorunu var ona bile bakmadan, kuru tuzlarla anında dökülmüştünüz sokaklara...
...
Kız çocuklarım ölmemeli.
Yanmasınlar.
Aydınlığa çıksınlar.
Kemal Dervişler ekonomisi olmasın.
Yeteri kadar para kazansın anaları, babaları. El avuç açmasın şeyhe, şıha.
AB... AB... diyorsunuz. Batı'daki kadın istismarını bilmez misiniz, Amerika'da kaç saniyede bir kadına tecavüz edildiğini... Uyuşturucuyla kafayı bulup karısını dövenleri, pazar ekonomisini Şanghay İşbirliği Örgütü ülkelerinden “daha iyi” uyguladıkları ve de “özgür” oldukları için camekanlı dükkanlarda bedenlerini satan kadınları bilmez misiniz. Eğer Amsterdam'a gittiyseniz en azından “turistik gezi” kapsamında mutlaka kırmızı fener sokaklarına götürüyorlar. Müzeleri de var. Kültüre gel kültüre... Aman kopmayalım...! Ya çocuk pornosunda ve “turizminde” en birinci ülkelerin o çok demokratik insan hakçı İskandinav ülkeleri olduğunu da mı duymadınız.
Kavalcılara sorun bakalım.
İngiltere çalkalanıyor. İngiliz futbol takımlarının çalıştırıcıları gençlere taciz ve tecavüzde bulunmuşlar.
Yeni ortaya çıkan bir gerçek daha: “1970'li ve 1980'li yıllarda başkent Berlin'in bölünmüş olduğu dönemde, eski Batı Berlin eyalet hükümetinin evsiz gençlerin pedofillerin yanında barındırılmasını öngören bir araştırmaya göz yumduğu bildirildi.”
...
5 Aralık kadınların seçme seçilme hakkını kazandığı gündü. Kadın milletvekili olmak yetmez, kadınların vekili olacaksınız. Bağımsız, özgür, başıdik kadınların. Kadını yalnızca “cinsiyeti” üzerinden bir nesne gibi görmeyin.
Öyle gösteriyorlar.
En zararsız.
Bölgenin hangi kadın milletvekili Meclis'te “topraksız köylüye toprak” istedi.
Ki...
Babaları kızlarını başlık parası karşılığında satmasın.
Servis parasını verebilsin.
Yurt yangınlarında ciğeri yanmasın...
...
4 Aralık öğretmenler günüydü. Eğitim-öğretim sistemini konuşmalıydık. Öğretmen öğrenci ilişkilerini. Kızlarımızı, oğullarımızı “koruyucu sistemi” eğitim sistemiyle nasıl birleştirebiliriz onları konuşmalıydık. Onlar incinmeden nasıl çare olabiliriz bulsaydık.
Yoksa en kolayı, bastır cezayı!
Caydırmanın tek yolu bu olmamalı.
...
Hiç kulağımdan gitmedi.
Üniversitede öğrenciyim. Trenle Ankara'dan geliyorum. İki adam koridorda konuşuyorlar. Yandaki kompartımandaki kadını gösteriyor biri göz ucuyla ötekine.
-Gördün mü... yanında çocuğu var, parmağında yüzüğü yok...
Durum uygun yani.
Birine “a maaan ne duruyorsun boşan” derken hep iki kez düşündüm.
Kolay değil, kadın olmak.
Tuz hesabı yapmalı.
Kökünden çözecek önlemleri almalı.
Çekmesin, boşansın. Ama ona iş bulmalıyım. Yaşamını sürdürmeli. Baba evi de kolay değil artık. İş buldum. Ama çocuğunu nereye bırakacak. Kreş, yuva örgütlemeliyim. Ona da aldığı para yetmeli. Ortaçağ kültürünü, anlayışlarını yeşerten ekonomik ve toplumsal, yasal koşulları değiştirmeliyim.
Bölgede hesapları olan büyük devletler, daha kolay boyun eğdirmek için böyle toplum istemiyor.
Böyle kadın, böyle erkek istemiyor.
Vurup lokmamı alacak.
Kafama çuval geçirecek.
Emperyalist devletlere karşı mücadelenin en başında olmalıyım. Sınırlarımı korumalıyım.
İşte onun için... onun için iktidara gelmek istiyorum...
Onun için Meclis'e girip, o kürsüye yumruğumu vurmak istiyorum.