26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

3 Temmuz öncesi ve sonrası

Doğu Perinçek

Doğu Perinçek

Gazete Yazarı

A+ A-

Cumhuriyet güçleri olarak, Cumhurbaşkanlığı seçiminde tutumu tartışıyoruz. Doğru bir tavır belirlemek için, 3 Temmuz öncesi ve sonrası arasında ayrım yapmamız gerekiyor.

FARKLI MEVZİLERDEYİZ

Bu ayrım, mevzi ayrımıdır. 3 Temmuz öncesinde bulunduğumuz mevzi ile bugün bulunduğumuz mevzi farklıdır.

3 Temmuz, Cumhurbaşkanı adaylarının önerilmesi için son gündü. Bilindiği gibi Anayasaya göre en az yirmi milletvekilinin imzasıyla aday gösterilebiliyor.

Cumhuriyet yıkıcılarının ve bölücülerin adayları vardı. 3 Temmuz'a kadar mesele, Cumhuriyetin adayını göstermekti. Mafya-Tarikat rejiminin meselesi ise, Cumhuriyetin adaysız kalması idi.

Rejimin partileri olan AKP-PKK-CHP-MHP, Cumhuriyeti bir anlamda yasadışı konuma düşüren büyük tertibin içinde yer aldılar. 3 Temmuz öncesinde Cumhuriyetin adayını bulmak için bu tertibin sergilenmesi ve AKP, PKK, CHP-MHP adaylarının Cumhuriyet yıkıcısı ve bölücü bir cephede birleştiklerinin anlatılması gerekiyordu. Bu mevzide gerekenler yapıldı. Sonuç: Bu Meclisin içinden Cumhuriyeti savunan yirmi milletvekili çıkmadı.

Şu anda Cumhurbaşkanı seçimi için yeni aday gösterilmesi olanağı yok. Seçim, ABD merkezli rejimin adayları arasında düzenlenmiş bulunuyor. Bu nedenle Cumhuriyet güçlerinin önünde, 11 Ağustos sonrası için güç toplama görevi var. Bu güç toplama, Sıcak Para Diktasını yıkmak içindir, burası çok önemli.

11 AĞUSTOS SONRASINDA HANGİ İKTİDARI YIKACAĞIZ

11 Ağustos sonrasında biz hangi iktidarla mücadele içinde olacağız, bu sorunun cevabı belirleyicidir.

Rejimin adayları arasında bir seçim yapamayız, burası doğru.

Peki biz Cumhuriyet ve Vatan Güçleri, 11 Ağustos sonrasında rejime karşı mücadelede esas vuruşu, kime yönelteceğiz?

AKP iktidarına ve baş müttefiki PKK'ya mı yönelteceğiz, yoksa iktidar seçeneği olmayanları da aynı torbaya mı dolduracağız?

Cumhurbaşkanı seçiminin ilk turda sonuçlanacağı herkes tarafından görülüyor.

İKTİDAR MÜCADELESİNİN MERKEZİNE BUGÜNDEN YERLEŞMEK

Bu durumda Kemalist Devrimi tamamlama görevini önüne koyan Öncü Parti ve Cumhuriyet güçleri, 11 Ağustos sonrasındaki büyük mücadelenin merkezine yerleşmek durumundadır.

Şunu da önemle saptamalıyız: Bu yılın sonundan başlayarak AKP iktidarını yıkmanın koşulları oluşacaktır. Türkiye'yi çok derin bir ekonomik bunalım bekliyor. Bazı aydınlarımız ve uzmanlarımız ise, "ABD bu, isterse ekonomik krize izin vermez" diyorlar. ABD'nin böyle bir kudreti yok, bunu ayrıca tartışırız. Ekonomik krizin yakın ve kaçınılmaz olduğunu saptayanlar, bu ülkenin önemli sanayicileri ve ekonomi uzmanlarıdır. Veriler de ortadadır. Ayrıca uluslararası sermaye kurumları da artık aynı öngörüleri dile getiriyorlar.

Kılıçdaroğlu ve Bahçeli yönetimlerinin AKP iktidarına karşı mücadele etmedikleri ve edemeyecekleri artık ortadadır. Rejimin içindeler ve farklı bir programları ve çözümleri olmadığı Cumhurbaşkanı seçimi sürecinde bir kez daha ortaya çıktı.

Bu durumda Cumhuriyet güçlerinin bugünden AKP iktidarına karşı mücadelenin strateji ve taktiklerini üretmeleri görevi, 4 Temmuz gününde başlamıştır. Cumhurbaşkanlığı seçimi, bir ahlâk duruşu açısından değil, fakat iktidar mücadelesi ufku içinde ele alınmalıdır.