26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

AİHM kararı karşısında emperyalistlerin yeni mevzisi

Doğu Perinçek

Doğu Perinçek

Gazete Yazarı

A+ A-

24 Nisanları hatırlayınız. Telaş, aylarca önceden başlardı: Acaba “ABD Başkanı yine ne diyecek?” Telaşın ötesinde yalvarmalar, dilenmeler... 25 Nisan sabahı “Bakın büyük müttefikimiz ABD Başkanı ‘soykırım’ kavramını kullanmadı, Ermenice ‘Büyük felâket’ dedi” türünden rahatlatmalar, yatıştırmalar, hatta alkışlamalar...

MİLAT VE DEVRİM
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2. Dairesi’nin 17 Aralık 2013 günü ve Büyük Daire’nin 15 Ekim 2015 günü açıkladığı kararlar, o zaman Dışişleri Bakanlığı’nın bildirisinde de belirtildiği gibi, “milâttır”, “devrimdir.”
Niçin milâttır ve devrimdir?
Çünkü her iki karar da, yalnızca düşünceyi açıklama özgürlüğünü güvence altına almıyor, çok daha önemlisi 1915 olaylarının soykırım olarak nitelenemeyeceğini de saptıyor. Özellikle AİHM Büyük Daire kararından sonra Avrupa basını, özellikle İsviçre, Fransa ve Almanya gazeteleri buna işaret ettiler.
Biz, İsviçre Devletine karşı açtığımız davada, düşünceyi açıklama özgürlüğüne dayandık. AİHM, bizi haklı buldu. Ancak İsviçre Devleti ve özellikle Ermenistan Devleti, çok ciddi bir hata yaptılar ve 1915 olaylarının “soykırım” olduğu tezinde yoğunlaştılar. Bu arada 1915 Olaylarının Yahudi soykırımıyla aynı türden eylemler olduğunu da iddia edip durdular. İyi de yapmışlar. Çünkü Mahkemeyi bu konuda görüş belirlemeye zorladılar. Ancak Büyük Daire duruşmasında yaptıkları yanlışı anladılar ve Ermenistan Devletinin avukatı, Mahkemeden en sonunda yalvarırcasına şu talepte bulundu: “Düşünceyi açıklama özgürlüğü açısından Perinçek’i haklı bulsanız bile, aman 1915 olayları konusunda bir değerlendirme yapmayınız.”
Ancak iş işten geçmişti. AİHM Büyük Dairesi de, aynı 2. Daire gibi gerekçesinde 1915 olayları hakkında yargının görüşünü açıkladı ve mührü vurdu. İşte milât ve devrim, o mührün üzerinde yazılanlardadır.

AİHM KARARIYLA NE KAZANDIK
AİHM kararıyla neyi kazandık?
Bu sorunun yanıtını doğru vermezsek, önümüzdeki süreçte neler kazanabileceğimizi de göremeyiz ve o zavallı konumda çırpınmaya devam ederiz. Hâlâ çırpınanlara bakarak bu uyarıyı yapmak zorunda kalıyoruz.
AİHM 2. Dairesi ve Büyük Daire, uluslararası hukuk açısından şu tarihsel saptamaların altına mührünü vurmuştur:
Soykırım, bir hukuk kavramıdır, bir suç tanımıdır.
Soykırım suçunun varlığına, bırakalım parlamentoları vb, herhangi bir mahkeme bile karar veremez. Ancak suçun işlendiği ülkenin mahkemesi veya yetkili Uluslararası Ceza Mahkemesi, soykırım suçunun işlendiğine hükmedebilir. AİHM, bu açıdan kendisinin de soykırıma hükmetme yetkisine sahip olmadığını belirlemektedir.
Soykırım suçunu, hükümetler veya kurumlar veya milletler, başka deyişle tüzel kişiler ve topluluklar işlemez. Soykırım suçunu, bütün suçlarda olduğu gibi bireyler işler. Tıpkı adam öldürme, yankesicilik veya hırsızlık suçlarında olduğu gibi. Suça katılmak da bireysel bir eylemdir.
Yüzyıl öncesinin 1915 olaylarında taraf olanlar hakkında, yetkili Türk mahkemesinin veya yetkili Uluslararası Ceza Mahkemesinin “soykırım suçu işledikleri” konusunda bir kararı yoktur.
Yetkili mahkeme kararı bulunmadığı için, herhangi bir parlamento, hükümet, belediye, üniversite, akademik kurum, dernek, toplantı vb, 1915 olaylarına ilişkin olarak “soykırım yapıldı” yargısında bulunmaya yetkili değildir. Bu tür karar ve iddiaların hepsi, uluslararası hukuka aykırıdır. Hepsi siyasal amaçlı kararlardır.
1915 olayları, “Holocaust” diye anılan Yahudi soykırımından farklıdır, aynı sınıflamaya konamaz (Bilindiği gibi Holocaust, yetkili mahkeme kararıyla hükme bağlanmış tek soykırım suçudur. AİHM, Holocaust’a benzemediğini belirterek, 1915 olaylarında soykırım suçunun bulunmadığını dile getirmiş olmaktadır. Yetkili olmadığı için ancak bu kadar söyleyebilir.)
Dahası 1915 olaylarına ilişkin olarak soykırım suçu işlendiği hükmü verilemez. Çünkü soykırım suçu, 1948 yılında Birleşmiş Milletler Sözleşmesiyle belirlendi. 1948 yılı öncesinde “soykırım” diye bir suç tanımı yoktu. Kanunsuz suç olmaz ilkesi, çağdaş Ceza Hukukunun temelidir. Hiç kimse 1948 öncesi eylemleri nedeniyle soykırım suçundan mahkum edilemez. Kaldı ki, 1915 olayları sırasında yaşayanlardan hiçbiri bugün hayatta değiller. Hayatta bulunmayanlar hakkında ceza yargılaması yapılamaz.
Doğu Perinçek, Ermeni soykırımı yalanını emperyalistlerin uydurduğunu söylüyor, Ermenileri değil, emperyalistleri hedef alıyor. Bu nedenle Ermenilere karşı bir aşağılama, nefret söyleminde bulunmuyor. Ayrıca Doğu Perinçek’in kimliği ve kişiliği de nefret ve aşağılama eylemine uygun değildir.
1915 olaylarını herkes tartışabilir. Ancak 1915 olaylarının soykırım olup olmadığı konusunu yalnız yetkili Mahkeme tartışır. Tarihçilerin ve herkesin 1915 olayları konusunda istediği görüşü açıklama özgürlüğü vardır. Ancak 1915 olaylarının soykırım olup olmadığı konusunda hüküm verme, karar verme yetkisi yoktur. O nedenle tartışma ve düşünceyi açıklama özgürlüğü, 1915 olaylarında ne oldu, nasıl ve niçin oldu konusundadır. Ancak hiç kimse mahkemenin yerine geçip “1915’te falanca kimse soykırım suçunu işledi” diye hüküm kurma özgürlüğüne sahip değildir. Mahkemelerin yetkisini gasp etme özgürlüğü yoktur. Parlamentolar, üniversiteler vb, 1915 olayları konusunda “soykırım” hükmü veremezler. Hukuka göre, böyle bir özgürlük yok!
Özetlersek: “Ermeni soykırımı” yalanı, AİHM kararıyla yerle bir edilmiştir. Artık hiçbir devlet ve kurum, böyle bir iddiada bulunamaz. Bulunurlarsa, çöp kadar değeri yoktur. Çünkü yetkili değiller. Ve göndermede bulunabilecekleri bir yetkili mahkeme kararı yok. Bundan sonra da olması mümkün değil.

EMPERYALİSTLERİN YENİ MEVZİSİ
“Türkiye Ermeni kırımı yapıyor” kampanyası, 1915 yılında olduğu gibi bugün de bir savaş propagandasıdır. Türkiye’yi bölme planı uygulayanlar, bu propagandayı bir görev olarak belirlemişlerdir.
Bakınız Avrupa Birliği, son İlerleme Raporunda Avrupa’nın en yüksek mahkemesi olan AİHM kararını görmezden geliyor. Düşünceyi açıklama özgürlüğüne ilişkin hükmü elbette inkâr edemiyor. Ancak AİHM kararının Avrupa Birliği makamlarını yetkisiz kılan içeriğini örtbas etmeye çalışıyor. Meselenin özü orada çünkü. Asıl yenilgileri de orada.

KAZANDIKLARIMIZIN BİLİNCİNDE OLMANIN ÖNEMİ
AİHM kararlarıyla kazandıklarımızın bilincinde olmak zorundayız. Ne kazandığımızı bilmiyorsak, bundan sonra hiçbir şey kazanamayız, hatta kazandıklarımızı bile kaybederiz.
Bu nedenle şu anda mücadele, kazandığımız mevzileri belirleme noktasındadır. Biz düşmanı denize dökmüşüz. Düşman, “hayır biz denize dökülmedik” diyor. Ermeni soykırımı yalanıyla mücadele ettiğini söyleyen kimi aydınlarımız da, tıpkı düşman gibi, “Biz düşmanı denize dökmedik” diye gerçekle savaşıyorlar.
Düşmanı denize döktüğünüzü bilmiyorsanız, Lozan Antlaşmasını da yapamazsınız ve emperyalistlerle aynı konumu paylaşırsınız. Nitekim paylaşanlar var. Örneğin Dr. Kayaalp Büyükataman, internette dolaştırdığı yazılarında, AİHM Kararının düşünce özgürlüğüyle sınırlı olduğunu, Doğu Perinçek’in soykırım iddiasını çürütmediğini söylüyor. Emperyalistler ve Bağnaz Ermeni milliyetçileri de aynı görüşte. Kampanya bu merkeze odaklanıyor.
Avrupa Birliği, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararını görmezden gelerek kendi hukukunu yok sayıyor ve çiğniyor. Peki kim o Avrupa Birliği emperyalistlerinin önüne o AİHM kararını koyacak?
O kararın kazanımlarını bilmeyenler mi?
Yoksa o kararın kazandırdığı mevzide mücadeleye devam edenler mi?
Biz düşmanı denize dökmüşüz.
Ne var ki, bizim dayak yemekten hoşlanan felâket tellallarımız,
düşmanla aynı mevzide, düşmanı denize dökmediğimizi ispatlama gayretinde.

BUGÜN SAAT 11.00’DE: E. TÜMG. ALİ ERDİNÇ İLE BİRLİKTE ULUSAL KANAL’DA SABAHATTİN ÖNKİBAR’IN ALTERNATİF PROGRAMINDAYIZ. AİHM KARARINDAN SONRA EMPERYALİSTLER CEPHESİNDE NELER OLDUĞU KONUSUNDA SAYIN KOMUTANIMIZIN ÇOK ÖNEMLİ BİLGİ VE BELGELERİ VAR. ANKARA DIŞINDAKİ İZLEYİCİLERİMİZİN DİKKATİNE SUNUYORUZ. ANKARA’DAKİLERİ İSE ADD YÜRÜYÜŞ VE BULUŞMASINDA GÖREV BAŞINA ÇAĞIRIYORUZ.