07 Mayıs 2024 Salı
İstanbul 21°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

AKP’nin aciliyetleri!

İsmet Özçelik

İsmet Özçelik

Gazete Yazarı

A+ A-

İşin şakası yok. Dünya da, Türkiye de çok kritik günlerden geçiyor. Şu anda ülkeyi yöneten AKP’nin fazla lüksü yok. Mecburiyetleri var. Bir an önce gerekeni yapmazsa Türkiye’yi felakete sürükler.
Ekonomide, siyasette, dış politikada, ... gerilim yükseliyor. Hızla alınması gereken önlemler var. Ancak AKP’nin derdi başka. Koltuktan kalkmamanın yollarını arıyor.
AKP’nin “aciliyetlerinden” bazıları şunlar:

EKONOMİDE

Ekonomi çok kırılganlaştı. Sanki her şey pamuk ipliğine bağlı. Yıllardır izlenen yanlış politikaların bedelini ödüyoruz. Perşembe gecesi ABD’nin aldığı kararların piyasaları nasıl sarstığı ortada.
Dışarıda yaşanan gelişmelerin faturasını bile halkımız öder hale geldi. Döviz fiyatlarında yaşanan dalgalanmaların Türkiye’de nasıl “zam yağmuruna” dönüştüğünü yaşayarak gördük.
Seçim ekonomisine para harcamak artık günü de kurtarmaz. Yapılacak iş belli. Üretimi desteklemekten başka çıkış yok.

DIŞ POLİTİKADA

ABD’de “şahinler” ipleri ele aldı. Türkiye’ye karşı tavırlarını da sertleştiriyorlar. “Bölge ülkeleriyle işbirliği”politikası doğru. “Fırat Kalkanı” ve “Zeytin Dalı Harekatı” ile “ABD-İsrail Koridoru”nun kesilmesi başarılı.
Ancak son dönemlerde bölge ülkeleri arasında “güven” sıkıntısı yaşanıyor. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun “Fırat’ın doğusunda yönetim yapısını demografi belirleyecek” sözleri de kafa karıştırıyor.
Bölge ülkeleriyle güven arttırıcı önlemlere ihtiyaç var. Bağdat’la ilişkileri daha da arttırmak şart.

ŞAM’LA İŞBİRLİĞİ

Ama en önemlisi Esad yönetimi ile işbirliği. Afrin’de, Cerablus’ta savaşan komutanlardan tutun da, bölgeyi yakından tanıyan hemen hemen herkesin isteği bu.
Esad yönetimi kalıcı. Artık bu konu netleşti. Suriye’de hangi koşullarda seçim yaparsanız yapın Esad’a destek yüzde 60’ın altına düşmez. Suriye’ye bir kez bile giden bu gerçeği bütün çıplaklığı ile görür. Hesap, buna göre yapılmalı.
Bölge ülkeleri ile güven ortamının arttırılması için de bu gerekli.
Üstelik de Türkiye’ye hiçbir maliyeti yok. Tam tersine çok da kârlı. Suriye yeniden imar edilecek. Türk müteahhitleri, ihracatçısı,... herkesin yararına.
Bölge ülkeleriyle daha fazla işbirliği, Şam yönetimi ile doğrudan temas. ABD’ye karşı “olmasa olmaz”lar bunlar.
Bu arada Avrupa ülkeleriyle de ilişkiler normalleştirilmeli. Lüzumsuz polemiklere girilmemeli.

FETÖ İLE MÜCADELE

PKK ile mücadelede iyi gidiyor. Ama FETÖ ile mücadelede sorunlar var. FETÖ’nün kritik isimlerinin para karşılığı serbest bırakıldığı öne sürülüyor. AKP milletvekilleri bile isyanda. Şamil Tayyar’ın iddiaları aylardır konuşulan bir durum.
Sürekli yazdık. Cumhurbaşkanı Erdoğan FETÖ ile mücadelede yalnız. Siyasi ayağın üstüne gidilmeyince sonuç böyle oldu.
FETÖ yaralı bırakılırsa, Türkiye’ye bedeli ağır olur. Erdoğan iddiaların üstüne gitmeli.

İÇERDE BİRLİK

Bunların yanında bir başka yapılması gereken de “içerde birlik”. Halk içinde gerilimin acilen düşürülmesi ve siyasi ilişkilerin normalleşmesi gerekiyor.
Başta Erdoğan ve AKP sözcülerinin tansiyonu düşürmesi zorunlu. Muhalefet de ucuz polemiklerden kaçınmalı. Halk içindeki çelişmelerle, düşmanla çelişme ayrılmalı. Siyasi partiler televizyonlarda günde birkaç kez yaptıkları kahve kavgasını bırakmalı.
Düşman büyük, her şey buna uygun olmalı. Milli birlik için herkes üzerine düşeni yapmalı. Bu eninde sonunda gerçekleşecek. Ne kadar erken davranılırsa kazanan Türkiye olacak.
***
SARKOZY KAÇAMADI

Libya’da olayların başladığı günlerdi. Kaddafi hala Libya’nın başındaydı. Muhaliflerle görüşmeler sürüyordu. Daha önce Libya’da görev yapmış bir diplomat bana Kaddafi’nin muhaliflerle anlaştığını, resmi açıklamanın bir gün sonra yapılacağını bildirdi.
Aynı gün bir tanıdığımın düğününde karşılaştığım istihbaratçı da aynı şeyleri söyledi. Ertesi gün Libya’dan anlaşma haberi beklerken sabah Sarkozy’nin emriyle Fransa’nın Libya’ya müdahalesi haberi geldi.
Kaddafi parasal desteğini sızdırınca Sarkozy işi şansa bırakmak istememişti. Kaddafi’yi devirip öldürerek kanıtları yok etmeyi planladı. Kaddafi işkence yapılarak öldürüldü. Sarkozy paçayı kurtardığını düşündü.
Aradan yıllar geçti. Konunun kapandığını sanıyordu. Ama kaçamadı. Fransa’nın “güçlü ve şahin” Cumhurbaşkanı gözaltına alındı. Gerekçe de 2007’deki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kaddafi’den usulsüz mali kaynak almak.
İnsan ne oldum değil, ne olacağım demeli...
Bu herkes için geçerli..!