26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Amedeo Clemente Modigliani (1884 -1920)

Ethem Gönenç

Ethem Gönenç

Eski Yazar

A+ A-

Ah ah, olur mu, yakışıklı ressam? “Bu çılgınlığın sonu geldi,” diyerek, daha 35 yaşındayken ışıklara koşulur mu? Bak, toprağa verilişinden iki gün sonra, ikinci çocuğuna hamile olan karın Jeanne de, kendini beşinci kattaki odasının penceresinden atarak sana koşmuş. Ama aradan on yıl geçse de, sonunda senin yanına gömmüşler onu.
Küçüklüğünde başlayan zorlu, inişli çıkışlı hayatın, büyüdüğünde de çeşitli hastalıklarla ve yoksullukla mücadeleyle geçmiş. Ama yine de “Hayatım umurumda bile değil,” deyip hep gülümsemişsin hayata. Yaratıcılığa giden yolun meydan okuma ve düzensizlikten geçtiğine inanmış, bohem yaşamınla, özel tavırlarınla hep söz ettirmişsin kendinden.
Daha on yaşında iken tüberküloza yakalanmış ve hayatın boyunca bu hastalığın gölgesinde yaşamışsın. Senin sanat yeteneğini keşfeden ilk öğretmenin, çok kültürlü bir kadın olan annen olmuş. On dört yaşında da seni o zamanın ünlü sanat okuluna kaydettirmiş.
Yirmi iki yaşındayken Paris’e gitmiş, orada zamanın ünlü şairleri, yazarları, ressamları ve en önemlisi Picasso’yla tanışmışsın. Aranızdaki tatsız ilişkiye rağmen birbirinize derin bir sevgi ve saygı duymuşsunuz. Picasso senin için “O bir Tanrı,” dermiş.
Resimlerinde Nietzsche, Baudelaire, Carducci gibi düşünürlerin etkisinde kalarak geliştirdiğin sıra dışı üslupla, burjuva ahlakına ve beğenisine meydan okumuşsun. Dostlarının, Paris’in sanatçı ve edebiyatçılarının, sıradan insanların, modellerin, hizmetçilerin, komşu kızların portrelerini yapmışsın. Gerçeğe pek bağlı kalmamış, sana özgün stilini yaratmış ve tablolarında kişileri çoğunlukla uzun yüzlü, uzun boyunlu çizmiş, ama gözlerini boş bırakmışsın. “Resimlerinde neden gözlerimi göremiyorum?” diyenlere, “Ruhunu görmeye başladığımda, gözlerini de göreceksin,” demişsin. Yaptığın resimlerinin satılmasını umursamamış, satabildiğin tek tük resimler için aldığın cüzi miktarda parayı da zaten hemen alkol ve esrara harcamış, zamanının zengin ressamlarının aksine beş parasız yaşamış, ama sosyetenin övgülerine rağmen kendi tutumunu sergilemekten çekinmemiş cesur bir yüreksin sen.
Senin Jeanne Hebuterne ile aşkın en ünlü ressam aşklarından biri olmuş. Jeanne, dindar Katolik bir ailede yetişmiş ve on dokuz yaşında babasının izni olmamasına rağmen, Colarossi Akademisinde resim eğitimi almaya başlamış. Sen ondan on dört yaş büyükmüşsün ve aynı akademide resim dersleri veriyorken tanışmışsınız. Sonrasında o senin modelin olmuş ve aranızda yıllarca sürecek büyük bir aşk başlamış. Jeanne, senin en iyi çalışmalarının birçoğunun da ilham kaynağı olmuş. Sen Yahudi olduğundan, ailesi ilişkinize karşı çıkmış, bu yüzden uzun yıllar evlenememiş, ama hiçbir zaman tam olarak kopmadan, bir ayrılıp bir barışarak birlikteliğinizi sürdürmüşsünüz.
Ne yazık ki değerin sonradan anlaşıldı Modigliani. Yaptığın ilginç tabloların yanı sıra, trajik hayatın başlı başına sanatın ta kendisi diyebilirim. Haydi,ışıklar yoldaşın olsun be büyük usta!