12 Mart Medyanın Halleri

İşte günün öne çıkan köşe yazıları...

MOSSAD AJANI FETÖ’CÜ POLİS YAZICIOĞLU SUİKASTI İTİRAFÇISI ÇIKTI

NEDİM ŞENER - HÜRRİYET

6 kişinin tutuklandığı operasyonda para karşılığı MOSSAD’a ajanlık yapanlar arasında 686 sayılı KHK ile ihraç edilmiş Fetullahçı Terör Örgütü üyesi İsmail Kaya isimli eski bir polis memuru da bulunuyor. İsmail Kaya, 7 Şubat 2017’de 686 sayılı KHK ile kendisi gibi polis olan eşi Nurdane Kaya ise 6 Ocak 2017’de 679 sayılı KHK ile ihraç edilmiş. İsmail Kaya hakkında 2018’de, eşi Nurdane Kaya hakkında 2020 yılında FETÖ üyeliğinden adli işlem yapılmış.

MOSSAD’a ajanlık yaparken yakalanan İsmail Kaya’nın bir başka dikkat çeken özelliği Muhsin Yazıcıoğlu suikastı soruşturmasında itirafçı olarak ifade vermiş olması. 2004-2014 arası Kahramanmaraş Emniyet İstihbarat Şube’de idari büro amiri olarak görev yapan, 18 Haziran 2020 günü Ankara Cumhuriyet Savcılığı’nın talimatıyla ifadesi alınan İsmail Kaya, ihraç edilmesinden 3, bindikleri helikopterin düşmesi sonucu hayatını kaybeden Muhsin Yazıcıoğlu ve yanındakilerin ölümünden neredeyse 10 yıl sonra iki önemli itirafta bulundu.

Kaya, Şube Müdürü Dursun Özmen başta olmak üzere FETÖ mensuplarının görev yaptığı Kahramanmaraş Emniyet İstihbarat Şubesi’nde; 25 Mart 2009 günü saat 14.30’da, Kahramanmaraş’tan Yozgat’a gitmek üzere havalanan helikopterin düştüğünün anlaşılmasından hemen sonra baz istasyonu sinyal verileri üzerinden enkazın yerinin belirlendiğini söyledi. Buna rağmen enkaza üç gün sonra ulaşıldı. Kahramanmaraş Emniyet İstihbarat Şubesi Teknik Bürosu, 1.5 kilometre çaplık bir alanda kaza yerini tespit etmesine rağmen bu bilgi saklandı ve aramalar 120 kilometre uzaktaki bir alanda yoğunlaştırıldı.

Kaya bu durumu ifadesinde şöyle anlattı;

“İlyas Uçar (Kahramanmaraş İstihbarat) şubenin teknik personeli ve baz tespiti konusunda uzman personeldir. Hatta kendisine lakap olarak KESTİRMECİ denilmektedir. Olay tarihinde de helikopterde bulunanların numaraları üzerinde yaptığı çalışmada aynı gün olay mahallinin adres baz tespitini yaptı. Hatta mevkinin enkazın 1.5 km alanı tespit ettiğini söylemesine rağmen ve bunu belgelerle de göstermesine rağmen enkazın bulunmamasına anlam veremediğini söylüyordu. Hatta buna şubedeki herkes şahittir. Hatta enkaza köylüler tarafından ulaşıp bulunmasından sonra dahi ‘Benim tespit ettiğim bölgeyi bulmuşlar’ dedi.” Yazıcıoğlu ve beraberinde yaralı kurtulanların ölümünün ana sebebi, enkaza üç gün sonra ulaşılması yani ölümlerine göz yumulmasıydı.

BU ADAMLARI İZLEDİKÇE...

HAŞMET BABAOĞLU - SABAH

Tonla malumat...
Bilgin isimleri, filozof isimleri, kitap isimleri...
Latince deyimler, İngilizce aforizmalar...
Anglosakson dünyasının üniversite koridorlarından akademik anılar...
500 yıl önce yaşamış adamlardan karşı dairedeki komşu gibi söz etmenin cakası...
Dünyanın en iyi fen bilimcilerinden olduğu iddiaları, vs.
Medyatik dostları tarafından bitmez tükenmez pohpohlanmalar...
Ekranlar, Youtube videoları...
Bilim milim, sürüsüne bereket...
Lakin "ruh" psikolojik ve siyasal bir travmadan öyle bir çıkmış ki...
Kısa pantolonlu halinden hiç uzaklaşamamış...
Sömürgeci abilerin (!) yanında esas duruşunu hiç bozmuyor; onlar ne derse, o!
Geçen gün gördüm bir videoda...
Bu zat...
"İngilizler, Hindistan'ı bilgisiyle, kültürüyle ihya etmiştir" diyor...
Hiç utanıp sıkılmadan da şunu ekliyor: "Osmanlı bunu mesela Mısır'da yapamamıştır." İngiliz, kendi diline muhtaç etmiş Hindistan halkını; bizimki ise bu sömürgeciliği göklere çıkartıyor.
Hint yarımadasında yaşayanların binlerce yıl boyunca hayvanları, bitkileri, yiyecekleri tasnif etme biçimlerini bile bozdu İngilizler, bilen bilir.
Hatta Brahmanizm'den Hinduizm diye yeni bir din icat edip empoze ettiler.
Ama malumatfüruş profesörümüz için bütün bunlar medeniyetin ta kendisi...
Osmanlı niye yapmadı diye ona kızıyor...
Cahil cesareti ve pervasızlığı böyle bir şey...
Fakat bu zata "çok bilen" yaftası taktılar ya bir kere, taş çatlasa düzeltilmez artık!

ORTA KORİDOR VE TÜRK DEVLETLERİ TEŞKİLATI

KEREM ALKİN - SABAH

'Türk Devletleri Teşkilatı'nı (TDT) paha biçilmez kılan sadece jeostratejik konumu, ortak vizyonu değil, belki de bu temel kavramları daha da anlamlı kılan ve derinleştiren ortak tarih, ortak dil, ortak kültür ve ortak değerler manzumesidir. Bunun anlamı, TDT'nın aynı zamanda bir 'kardeşlik' birliği de olmasıdır. Söz konusu 'kardeşlik' bağı, aynı zamanda 'Orta Koridor' ile Asya, Avrupa ve Afrika arasında tesis edilecek zenginleştirilmiş ekonomi, ticaret, ulaştırma ve lojistik ağının etkinliğini de katlıyacak bir güçtür. Çünkü, TDT bünyesinde stratejik alanlarda derinleştirecek işbirliği ağı, TDT ülkelerini birlikte küresel ekonomi-politikte bir güç merkezine dönüştürecektir. Bu nedenle, TDT ülkeleri arasında 'Türklük' bağı üzerinden oluşturulacak güçlü işbirliği, Orta Koridor'un oluşturacağı yüksek katma değerin sağlayacağı 'sürdürülebilir kalkınma' etkisini de katlayacaktır.

BÖLÜNMÜŞ VE SAVRULAN BİR AVRUPA

SÜLEYMAN SEYFİ ÖĞÜN - YENİ ŞAFAK

Hülâsa edecek olursak; bozulmuş toplumsal bağlar, işlemez olan kurumlar ve demode olmuş ekonomik yapıların krizi, genişlemenin doğurduğu mâliyet artışları ve uyumsuzluklar, sömürgelerde yaşanan kayıplar ve demografik baskılar ve savaş birleşerek Avrupa’yı kıskaca aldı.. Sonuncu dinamik, kuruluşunda ABD baskısını bertaraf etmeyi hedefleyen AB’yi varlık sebebinden etti ve altından kalkamayacağı bir NATO baskısına muhatap kıldı. Bugün artık darmadağın bir AB manzarası ile karşı karşıyayız. Kendilerine göre yaklaşan Rus tehdidini ensesinde hisseden Baltık devletleri; İsveç, Finlandiya, Estonya, Letonya ve Litvanya AB’yi savaşa çekiyor. AB’nin Karadeniz’e bakan yüzü olan Romanya ve Bulgaristan ve Akdeniz’e bakan yüzü, Yunanistan onlara destek veriyor. Orta Avrupa bölünmüş durumda. Çekya Baltık’a destek verirken, Macaristan ve Slovenya buna karşı çıkıyor. Aslında bu grubun patronajını Birleşik Krallık devletinin yaptığını unutmamak gerekiyor. Liz Truss’un itirâfında bahsi geçen sessiz ve derin İngiliz devleti bu.

Esas mühim olan AB’nin Almanya ve Fransa ayağında olup bitenler. Almanya Baltık, Karadeniz ve Akdeniz AB’sinin hırslı siyâsetlerini kontrol altında tutmaya çalışıyor. Kongreden Ukrayna yardımını çıkaramayan ve kamuoyunun tepkilerini çeken Biden hükûmetinin işleri savsaklamasından da istifâde ediyorlar. Ama Almanya’nın çok sıkışmış olduğunu kabûl etmek lâzım. Muhtemelen şu aralar Merkel ve Schroeder gibiler yatmadan evvel mum yakıp Trump için dua ediyorlardır. Ama son zamanlarda Macron liderliğinde Fransa’nın başlattığı ataklar çok daha dikkât çekiyor. Fransa, başlardaki itidâlli diyemeyeceğim ama mırın kırınlı siyâsetlerinden hızla sıyrılıyor. En az Birleşik Krallık kadar âteşin bir yaklaşım sergilemeye başladı. Macron, eğer Rusya Odesa ve Kiev’e saldıracak olursa, Fransa’nın Ukrayna’ya gövdesiyle müdâhil olacağının ısrarlı beyanatlarını veriyor. Yapar mı, bilemem. Ama görünen bir şey var: Fransa’nın koyulaşan Rusya husûmetinin esas sebebi, Rusya’nın Afrika’da kendisini dışlayan siyâsetlere askerî olarak kol kanat germesi. Fransa Rusya’yı her taraftan kuşatan bir atak içinde. Ermenistan’a verdiği destek tam da bunu ortaya koyuyor. Ama burada bir taşla iki kuş vurmanın derdinde. Çünkü Türkiye, Fransa’yı Afrika’da zora sokan diğer bir kuvvet. Nitekim, Almanya hava savunma sistemine Türkiye’yi dâhil ederken, Macron Rusya karşıtı bloka Türkiye’nin dâhil olmasını istemiyor. Fransa’nın elinin uzandığı diğer yerler Moğolistan ve Kazakistan.. Hâsılı Fransa gemi azıya almış vaziyette ve tıpkı Birleşik Krallık gibi Almanya’yı zorluyor ve bilvesile AB tahtını onun elinden almaya çalışıyor. Garip olan Macron’a en büyük itirâzın aşırı sağından gelmesi. Tıpkı Almanya’da AFD gibi RN de Macron’a karşı çıkıyor. Jordan Bella’nın son açıklamaları tam da buna işâret ediyor. Aşırı sağ savaş karşıtı, merkez sağ ise savaş çığlıkları atıyor.

Sonraki Haber