8 Kasım 2025 Dama çözümleri
Türk Daması Federasyonu Eski Yönetim Kurulu Üyesi ve İstanbul Türk Daması Derneği Eski Başkanı Ahmet Murat Çelik'in hazırladığı Dama Köşesi her cumartesi Aydınlık Gazetesi'nde, yanıtlar Aydinlik.com.tr'de...
CAMİAYI GENİŞLETMEK
1980’li yılların ilk yarısında Türk Daması’yla tanıştım. Üniversiteye hazırlanırken bir yandan da yeni bir toplulukla iç içe olma dönemindeydim. Çevremde kendi alanında oldukça uzman, nitelikli insanlar vardı:
İyi matematikçiler, donanımlı mühendisler, işini bihakkın yapan avukatlar, başarılı doktorlar, önemli görevlerdeki polis ve askerler, kıymetli tüccarlar, iyi müzisyenler, yazarlar, çizerler, tiyatro oyuncuları
Kısacası her alandan entelektüeller ve kanaat öncüleri.
Velhasılıkelam, o dönemde sınavlara hazırlanmamıza yardımcı olan Aytest Dergisi’nin sahibi Ayhan Okyar’dan, koca İstanbul’un su ve kanalizasyonunu yöneten Mustafa Kemalettin Demirbaş’a kadar pek çok saygın isim, dama topluluğunun içindeydi.
Ve onlardan ilk andan itibaren duyduğum rutine dönüşmüş bir söz vardı:
“DAMA CAMİASINI GENİŞLETMEK LAZIM.”
Bu söz, o günlerin büyüklerinin dilinden düşmezdi.
Onlara göre sayısal büyüme, damanın yaşamasının teminatıydı.
Doğrusunu isterseniz, o yıllarda ben de aynı kanaatteydim.
Nitelik ya da seviye gözetmeden, ne kadar çok kişi dama oynarsa, o kadar güçlü bir camia olacağımıza; bu kalabalığın içinden de kendi ustalarımızın, entelektüellerimizin çıkacağına inanıyordum.
Peki, bugün hâlâ aynı fikirde miyim?
Doğrusu, hayır.
Elbette güzel şeyler oluyor:
Mustafakemalpaşa’daki “Damanın Kırkpınarı” çeyrek asrı geride bıraktı.
İzmir merkezli Ege Dama faaliyetleri, Turgutlu’nun üstlendiği rol, Diyarbakır’ın önderliğinde gelişen Güneydoğu Anadolu etkinlikleri, Mardin’in kattığı renk ve güç, ardından Bingöl ve Muş’un da katılımıyla giderek büyüyen bir camia...
Bunların hepsi elbette çok kıymetli.
Ama yeterli mi? Sanmıyorum.
Çünkü başka bir endişem var:
Okuduğunu, duyduğunu, hatta gördüğünü anlamayan bir nesil geliyor.
Sosyal medyanın şekillendirdiği, hiçbir konuda bilgi edinmeye zaman ayırmayan ama her konuda fikir beyan eden; bilmediğini fark etmeyen, hayattan kopuk bir nesil...
Ne yazık ki bu örneklerin sayısı camiamızda da giderek artıyor.
Ve o zaman, 80’lerde 90’larda büyüklerimizden sıkça duyduğum o cümle aklıma geliyor:
“CAMİAYI GENİŞLETMEK...”
Sonra durup düşünüyorum:
Eğer büyümek, anlamayan, idrak etmeyen, sorgulamayan bir kalabalıkla olacaksa; bu nasıl bir büyümedir?
Böyle bir büyüme, gerçekten arzu ettiğimiz şey midir?
Bugün görüyorum ki, asıl mesele sayıyı artırmak değil, bilinci yükseltmek.
Çünkü sayıca büyümek kolaydır, ama nitelikçe büyümek… işte o gerçek bir emek ister.