9 Nisan Medyanın Halleri

İşte günün öne çıkan köşe yazıları...

FETÖ’YÜ BİTİRMEZSENİZ FETÖ SİZİ BİTİRİR

NEDİM ŞENER - HÜRRİYET

Çünkü Pensilvanya’daki Fetullahçı Terör Örgütü elebaşına gönderilen raporlar, oradan Türkiye’deki örgüt üyelerine verilen talimatları, ihanet şebekesinin 15 Temmuz darbe girişiminde amacına ulaşamasa dahi devleti ele geçirme amacından vazgeçmediğini gösteriyordu. O yüzden örgüt dokümanlarını ilk okuduğumda “Şeytanın kara kutusu” demiştim. Fetullahçı Terör Örgütü dokümanlarını ‘ŞEYTANIN KARAR KUTUSU’ başlığıyla, 2018 yılında bir kitap haline getirdim. Ne kadar okunur bilemem diye özünü arka kapağa şu cümlelerle aktarmıştım: “Emniyet Mahrem Yapılanması Raporu” ilk defa bu kitapla gün yüzüne çıkıyor. Raporu okuduğunuzda ve örgütün yeni “Renklendirme” stratejisini öğrendiğinizde tehdidin hâlâ devam ettiğini ve ne kadar dehşet verici olduğunu göreceksiniz. Şeytani örgüt FETÖ, tekrar ele geçirmek istediği devlete karşı savaşmak için “Renklendirme” stratejisine geçti. İlim Yayma Cemiyeti, Milli Görüş, MHP, BBP, CHP, AKP ve SP yanında Nakşi, Kadiri, Halveti, Nur cemaatleri; Erenköy, Çarşamba, İslamoğlu gibi tarikatlara sızıyor, toplumsal örgütlenmelerin içinde medyayı, gazetecileri, siyasetçileri parmağında oynatıyor. (…) FETÖ, hizmet ettiği ABD istihbaratı CIA kanatları altında kurulan, onun çıkarları için kullanılan ve halen onun tarafından ABD topraklarında korunan bir istihbarat ve operasyon aracıdır. İşlediği suçlardan yola çıkarak FETÖ’nün nasıl bir ihanet şebekesi olduğunu anlayabilirsiniz ama “mahrem içinde mahrem” olan ‘FETÖ MİT Mahrem Yapılanması’ bilinmeden nasıl bir istihbarat ve operasyon örgütü olduğu anlaşılamaz.” Çünkü, FETÖ-MİT Mahrem Yapılanması, örgütün en gizli ve karanlık, en kirli ve operatif yönlerini içinde barındırıyor. Devlet ve iktidarla siyasi alanda mücadele için mevcut bilinen partilere sızmak amacıyla 2013 yılından itibaren ‘FETÖ MİT Mahrem Yapılanması’ altında oluşturulan ‘FETÖ Siyaset Yapılanması’nın hedef, yöntem ve araçlarını bilmeden tehlikesinin büyüklüğünü anlamak ise imkânsız.

KÜRESEL ENFLASYONUN DEĞİŞEN ANATOMİSİ

KEREM AKİN - SABAH

Bu nedenle, 'beklenen enflasyon', 'beklenen döviz kuru seviyesi' bozulma göstermiş olan reel sektör dünyanın her yerinde mal ve hizmet fiyatlarını belirlemede afaki davranışlar gösterse de, bilhassa Y ve Z kuşağının kendine özgü yaşam tarzı, yaşam kültürü önceki nesiller gibi piyasayı kendine getirecek bir tutuma dönüşmüyor. Küresel enflasyonun aynı zamanda gelir dağılımı bozukluğunu derinleştirici etkisi, milli gelirden aldığı pay hızla genişleyen azınlık bir kesimin harcamalarını da katlamasıyla, piyasa mekanizmalarında daha fazla kargaşaya, afaki fiyatlandırma alışkanlıklarında daha da bozulmaya sebep olmakta. Dünyanın önde gelen uluslararası ekonomi kuruluşlarının son dönemdeki çalışmaları, 1970 ile 2020 arası 50 yıllık dönemde, küresel enflasyondaki dalgalanmada artık 'arz şokları'dan çok 'talep şokları'nın etkisinin daha güçlü olduğuna işaret ediyor. Son dönem çalışmalar, bir diğer ilginç detay olarak, küresel enflasyonun toplumlar üzerindeki etkisi açısından, enerji fiyatlarındaki dalgalanmalarının, diğer girdi türleri ile kıyaslandığında, en güçlü etkiye sahip olduğunu da teyit etmekte. Bu nedenle, Rusya-Ukrayna Savaşı'nın sebep olduğu küresel enerji arz güvenliğine yönelik ana ve artçı şoklar, yükselen enerji fiyatları ile birlikte, küresel enflasyon köpüğünü en gelişmiş ekonomilerde bile son 30-40 yılın en yüksek düzeylerine taşıdı. Bu nedenle, 1970'lerin, 80'lerin dünyasındaki tasarruf alışkanlıklarına dönmeden, küresel enflasyonun değişen anatomisi ile baş etmek kolay gözükmüyor. Küresel talep şoklarını dizginlemenin en etkili yolu tüketim alışkanlıklarında tasarrufa odaklı alışkanlıkları yeniden motive etmekten geçmekte.

SİSTEMİ DÖNÜŞTÜRMEK İÇİN ÇIKTIK YOLA AMA SİSTEM TARAFINDAN DÖNÜŞTÜRÜLDÜK SONUNDA!

YUSUF KAPLAN - YENİ ŞAFAK

Türkiye’nin entelijansiyası yok: Ülkenin tarihî derinliğini ve kültürel zenginliğini özümsemiş, tarih bilinci güçlü, medeniyet bilinci derinlikli bir öncü kuşağı yok. Gramsci’nin “organik aydınlar”ı yok bu ülkenin. Ülkesi için nefes alıp verecek, ülkesini hakikatin yurdu, umudu ve ufku yapmaya and içecek vefakâr, fedakâr ve cefakâr öncü kuşakları yok bu sahipsiz memleketin. (…) Mücahit olarak yola çıktık. Sonra sırasıyla evvela müteahhit olduk, ardından da her şeye müsait. Sistemi dönüştürmek değil, yıkmamız gerekiyordu. Putları değiştirmek değil, yıkmaya soyunmalıydık. Ancak o zaman “Batı’ya göre” ve “Batı’ya karşı” belirlenen konumlanmanın, bizi yerimizden edeceğini, “Batıya göre” tavrıyla Batıyı doğrudan özneleştirmenin de, “Batı’ya karşı” tavrıyla Batı’yı dolaylı olarak özneleştirmenin ve kendimizi nesneleştirmenin de Batılıların belirlediği alanda ve Batılıların belirlediği kurallarla top çevirmekten başka bir işe yaramayacağını, bizi sahil-i selâmete çıkaracak yolculuğun “Batı’ya rağmen” (Batı’yı iyi tanıyarak, Batı’ya “tanımıyorum seni” diye ifade edilebilecek kendimizi özneleştirici, sahici tavır olduğunu görebilirdik.

EDİTÖRÜN NOTU: Yusuf Kaplan’ın eleştirilerinde haklılık payı var. Ama Türkiye’nin tarihten bu yana organik aydınları ve öncü aydınları hep oldu. Yine olacak. Yusuf Bey’in karamsarlığının nedeni sistem içindekilerden umut beslemesi. Bu ülkenin öncü ve aydın partisi Vatan Partisi’dir. Tek sistem dışı programa sahip parti Vatan Partisi’dir. Tarihî yapacak olan aydın birikimi, Vatan Partisi’ndedir.

Sonraki Haber